Filmin Türkçe ismini aldanıp; iki ünlü oyuncu Matt Damon ile Robin Williams’ın başrolde oynadığı aynı isimli film aklınıza gelmesin sakın: ve bu filmi izlerken, iki film arasındaki tek benzerliğin samimiyet, içtenlik, insanlık, vicdan vs olduğunu da unutmayın sakın. Aaaa bir demiştim değil mi? :) Hollywood sinemasının yanına bugüne kadar belki de uzak doğu sineması ile beraber Hint filmlerinin bir kaçı yaklaşabilmiştir belki de ama Fransız sinema sektörünün son dönemlerdeki yükselişinin zirvesini işte bu film ile yapmış olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Daha önce akıllarda kalan Amelie veya The Fifth Element gibi fransız sinemasının en çok izlenen filmlerini 8 hafta gibi kısa bir sürede egale eden ‘ İntouchables ‘ filmi, bununla da yetinmeyip tüm zamanların en çok izlenen yabancı dil gişe hasılatını da kıracak gibi gözüküyor. Unutmadan: yayınlandığı yıl en çok hasılat yapan 2. film olarak da kayıtlara geçti film.
Peki dünya çapında 330 milyon dolardan fazla hasılat elde eden, sadece Fransa’da 20 milyon kişinin sinemalarda izlediği, Fransa’da tüm zamanların en çok izlenen 3. filmi olma başarısını göstermenin yanında 10 hafta boyunca box office listesinde 1 numara olma ( ayrıntıları yazmadan edemeyeceğim burada: Almanya’da ise 9 hafta üst üste box office listesinde birinci oldu ve 17 hafta boyunca ilk 10’da kalarak 8 milyon izleyiciye ulaştı. İspanya’da ikinci haftasında yılın en çok izlenen filmi oldu, sadece ilk 4 haftada 1,3 milyon kişiye ulaştı. İsviçre’de Titanic filminden sonra en çok izlenen film olmayı başararak 1,2 milyon kişiye kendini izlettirdi. Hollanda’da Amelie filminin 7 haftada ulaştığı 200bin rakamına sadece 2 haftada ulaşarak ayrı bir rekor kırdı. Belçika’da 960bin, Avusturya’da 6 hafta aralıksız lider kaldığı listede 650bin izleyici kitlesine ulaştı. Bitmedi! Güney Kore’de 1,5 milyon izleyici rakamına sadece 3 haftada ulaşarak şimdiden 2000’lerin en çok izlenen Fransız filmi olma ünvanını kazandı. ) rekorunu kıran ve son ölçümlere göre IMDB Top250 en iyi filmler listesine girmeyi başararak bu filmi farklı kılan neydi? Siz de gülümsüyorsunuz değil mi? :) Dünya çapında ingilizce dışında bir yabancı dilin en çok hasılat yaptığı film olma özelliğinin yanında tüm zamanların en fazla izlenen Fransız filmi Can Dostum: gösterildiği her yerde gişe rekorları kırdı. Filmin bitmesini istemeyeceksiniz diyebilirim: bittiğinde ‘ bu kadarcık mı? Devam etmeliydi bence! ‘ sözü sizin de aklınızdan geçecektir.
Film gerçek bir olaydan sinemaya uyarlandı. Hatta buna ilişkin bir kaç videonun filmin sonunda olduğunu söylemem gerek; tabii sondaki bu ‘gerçek’ videoya bakarak neden siyahi bir oyuncu filmde tercih edildi diyebilirsiniz. Siyahi bir oyuncunun filme eklenmesi tabii ki yönetmenin ve senaristin tercih meselesi. Gerçekte iki beyazın başından geçen olayların sinema versiyonunda siyahi bir insana yer verilmesi; hem filmin havasına hem kurgusuna hem de seyirciye aktarmak istediği mesajlara anlam katmış ve güzel olmuş diyebiliriz. Filmin konusuna gelirsek: Yamaç paraşütü kazası sonrası boynundan aşağısı felç olan zengin bir adam ile kendisine yardımcı olması adına işe aldığı yardımcısının hikâyesini izliyoruz. Tabii ki Fransız sosyetesinin ünlü bir siması ile ülkeye kaçak yollardan girmiş, istediği gibi yaşamayı seven siyahi bir göçmenin bir araya gelmesi belki de sadece filmlerde olur! Siyahi Driss rolündeki performansıyla Uluslararası Tokyo Film Festivali’nde de ödüle layık görülen Omar Sy; canlandırdığı karaktere bütünüyle kendini öylesine kaptırdı ki filmin yer yer durağanlaşan ritmini bir anda hareketlendirmeyi başaran ve filmin her sahnesini dolduran performansı sayesinde seyirci ile etkileşime girmekten çekinmeyen enerjisini de hissettirerek sizleri ekrana kilitlemeyi başardı. Sy’ın bu performansı hem Driss’in kanlı canlı bir karaktere dönüşmesi hem de Driss ve Philippe arasındaki arkadaşlığın nasıl şekillendiğinin anlaşılması için vazgeçilmez bir unsur. Dolayısıyla Omar Sy, “Can Dostum“u esaslı bir film yapan en önemli bileşen belki de. Ki final sahnesinde bunu daha da iyi anlıyoruz… Philippe ile arasındaki arkadaşlık aslında çok iyi bir örnek bizler için, insanlık için: bir arkadaşlık nasıl başlar, nasıl devam eder ve daha da önemlisi insanlar geçmişte yaşadıklarıyla değil o an ki halleriyle tanımaya başlamamız gerektiğini bize anlatan yapısını harika bir kurguyla bize anlatıyor. François Cluzet‘un belden aşağısı tutmayan bir karakteri, hiç kıpırdamadan bu kadar mükemmel canlandırması, ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunun da göstergesi. Ayrıca hafif bir Dustin Hoffman benzerliği de var onu belirtmek isterim. Bu arada Magalie karakteri ile karşımıza çıkan turuncu saç Audrey Fleurot’un, karakterini gerçekten kışkırtıcı bir şekilde yansıtması ve kullandığı replikler gerçekten filme ayrı bir hava kattı diyebilirim.
Her ne kadar engelli bir insanın yaşamından kesitler sunması dram türü bir film olduğu izlenimi oluşturabilir ama film gerçekten çok komik, gerçekten çok ders verici, gerçekten anlamlı ve bir o kadar da heyecanlı diyebilirim. Üzüntülü dakikalar filmin bütününde neredeyse fazla yer kaplamıyor. Eğlenceli aslında! İçtenlik, samimiyet ve gerçek… Bu kadar iyi harmanlanamazdı sanırım!
Intouchables sekiz kategoride César Ödülü’ne aday gösterilirken, başrol oyuncusu Omar Sy’a En İyi Erkek Oyuncu dalında César Ödülü kazandırdı. Sy’ın César Ödülüne layık görülen ilk siyah oyuncu olarak tarihe geçmesine de katkıda bulunan “Can Dostum,” hem ucundan değindiği sınıfsal meseleler hem de içine çekildiği siyasi ortam sayesinde çok konuşulan bir film olmaya devam edecek gibi görünüyor. Filmin her sahnesini dolduran performansı sayesinde film son derece sürükleyici bir çalışma haline geliyor. Son yıllarda izlediğim en leziz fransız filmi; ki daha da ileri gidersem eğer: ördügüm en güzel, en sade, en sıcak filmlerden biri hatta son zamanlarda en güzeli… Akdeniz filmi diyebiliriz işte; insanın kanı ısınıyor. Yaklaşık 2 saat süren bir insanlık şöleni: yüzünüzde sabit bir gülümseme ve aralarda kahkahalarla, abartılı sahnelerinde bile eğreti durmayan yanıyla, gerçek bir hikayeye dayanarak tüyleri ürperten sıcak bir film. izleyin, yüreğiniz tebessüm etsin. Pişman olmazsınız.
iyi seyirler.