Absentium: Yazarın Dönüşü

Absentium: Yazarın Dönüşü

Absentium adlı kitap, Yazarın Dönüşü alt başlığı ile bizleri karşılıyor. Orkun Uçar tarafından kaleme alınan eserin elimde 2020 tarihli 1. baskısı yer alıyor. Macera ve aksiyon türünde nitelendirebileceğimiz Absentium: Yazarın Dönüşü adlı kitap Antares yayınları tarafından okuyucuyla buluşturuldu. Yaklaşık 144 sayfalık eseri güvenilir kitap siteleri üzerinde bu yazıyı yazdığım sıralarda yaklaşık 26 TL gibi bir fiyata satın alabiliyordunuz. Metal Fırtına serisi ile 2000’li yılların başında birçok kitap severin gönlünü kazanan Orkun Uçar’ın, kalemini geliştirmek adına mı bilinmez, sürekli hikaye / roman yazması sonucu ortaya çıkan bir eser diyebiliriz.

Absentium: Yazarın Dönüşü adlı kitapta; ilk kitabı sonrası kitap dünyasında oldukça popüler olmuş bir yazarın başından geçen olay sonrası tek sanık olarak yargılanması ve cinayetten hüküm giyerek on iki yıl hapis yatması, tüm itibarını yerle bir etmiştir. Bununla kalmayıp, kitaplarına oldukça fazla yatırım yapan çalıştığı yayınevi, basılan tüm eserlerini toplatmıştır. Son tahlilde karakterimiz olan yazar hem okuyucuları tarafından hem de basın tarafından bir katil olarak görülmektedir. Bu süreçten sonra artık yazamaz, yoksul bir hayat sürmeye başlar, hayatı altüst olur. Bu bitkin haliyle günü birlik işler ile geçinir ancak bir gün Yeşim adlı bir kızla tanışır ve hayatı değişir. Ercü lakaplı arkadaşı aracılığıyla yeniden edebiyat dünyasına adım atmaya çalışır. Ancak yine başına ilginç bir olay gelir…

Absentium: Yazarın Dönüşü Kitap İncelemesi

Absentium: Yazarın Dönüşü adlı kitabı, yukarıdaki şekilde özetleyebilirim. Kitabın yazarı Orkun Uçar, Metal Fırtına serisiyle zaten kaleminin kalitesini göstermiş biri. Ancak son zamanlarda, gündem ile çok sıkı fıkı olduğundan olsa gerek, yozlaşmaya başladığını ve bu yozlaşmasını iyi bir şeymiş gibi gördüğünü düşünüyorum. Kendine ait blog sitesinde hiç girmemesi gereken konulara (Osmanlı’nın Gerçekleri diye bir yazı yazmış, bunları okuyan bazıları kızacak da demiş; kızacağım tabi, bulamadığın bir soy ağacı fotoğrafı üzerinden, belirli yönlendirmelere açık – belgesiz kitaplara atıflar yaparak, konuyu ırkçılığı ile de süsleyip, yorumda bulunmuşsun. Niye kardeşim? Senin işin bilim kurgu eseri ortaya çıkarmak, bunu iyi yapıyorsun, devam etsene?) girmesi ve bu konularda yazdığı yorumlar bana böyle düşündürüyor diye itiraf edeyim.

Bunu şöyle örneklemek istiyorum: Absentium adlı kitabında yazar “Ama insanın içini Beyoğlu’ndaki değişiklik kadar acıtamazdı; Türkçe duymak giderek zorlaşıyordu buralarda. Kulağımı Arapça, Farsça konuşmalar tırmalıyordu. Ağaçlar sökülmüş, beton çölüne dönmüştü. Yine de bunun geçici bir dönem olduğunu umuyordum. Bir sel gibi vurup gidecekti, yaralar sarılacaktı.” (s. 9) şeklinde bir cümle kuruyor. Son zamanlarda sosyal medya hesaplarından da mülteciler konusunda trol hesaplarının papağan gibi tekrarladığı sözlerin benzerlerini kuran biriydi yazar.

Bu cümleden ve gerçekte yaptıklarından da şunu anlıyoruz: yazar, Absentium adlı eserini oluştururken yine güncelden kopamamış, bir nevi ırkçılık kokan yukarıdaki cümleyi kitabına eklemekten geri durmamıştır. Beyoğlu’nu biz de biliyoruz: İngilizce – Fransızca birçok isme sahip yer var, sokaklarda İngilizce de duyuyoruz, turistleri görüyoruz, neden bu nefret sadece bir tarafa? İnsan olmak bu değil, adil olmak bu değil… Buna her yerde ırkçılık denir, yapma!

Neyse…

Konudan çok uzaklaşmak da istemiyorum ancak Absentium adlı eserinde yazarın, kendi ideolojik düşünce tarzını dışa vuran cümleler görmek sinir bozucu olabiliyor: biz bir okuyucu olarak seni paramızla destekliyor, okuyoruz; tamam, zorunda değiliz belki ama kitaplarını elime aldığımda ideolojik saplantıya düşen biri olduğun için değil bilimkurgu, distopya, ütopya konularında Türk Edebiyatındaki birkaç temsilciden biri olduğun için kitaplarını okuyorum. Ancak yukarıdaki ırkçı ve gerçekten adaletsiz cümlesinden sonra bakın ileri ki sayfalarda nasıl bir cümle kuruyor: “Umuyorum ki her şey çok güzel olacak.” (s. 57)! Bir siyaset eksikti! Yazarken gülümsemiş, okuyucuyu da hiç umursamamıştır, eminim!

Devam edelim: Absentium adlı eserinde yazar muhafazakar kesime karşı da içindeki tüm pisliği biz okuyuculara yansıtmaktan çekinmemiştir. İmam hatipli biri hakkında “O da hayırsızın teki oldu Ercü” (s. 40) şeklinde cümle kurması buna örnektir. Yetmedi “Şu eskortun cinsiyeti konusunda kuşkularım vardı; bu kadar der ettiklerine göre erkek de olabilirdi. Muhafazakar bir taşra avukatının öyle birinin evinde sevişirken ölmesi büyük olaylara neden olurdu.” (s. 94) cümlesini kurdu: yahu bu tip konuları yapan seninle aynı ideolojik kafada olanlar be yazar! Neden muhafazakar kesime çamur atıyorsun?

Yetmedi; baş karakterle bir katil arasında geçen sohbette “Gece yarısına kadar dinledim onu. Sadece iki kez namaz molası verdi.” (s. 77) ifadesini kullandı ki: hem katil, hem namaz kılıyor hem de sonrasında intihar ediyor!? Bunların bir arada olması da ancak böyle bir kitapta olurdu herhalde! Yani neden namazı katıyorsun? Kurguya katkısı ne? Bunlar hep yazarın kafasına yerleşmiş nefretin, mantığı ve doğal olarak da kurguyu oluştururken kurduğu cümleleri çepeçevre sarması sonucu ortaya çıkan cümlelerdir. Üzülüyorum…

Ha, bu arada: yazar, sözünü tutan biri de değil. Bloğunda mesela “Asa / Gri Tanrı (Habis Üçlemesi III / 2017’de yazımına başlayacağım, 2018’de piyasaya çıkacağını umuyorum.)” şeklinde cümlesi var ama 6 yıl geçti (bu süreçte çeşitli kez x tarihte bitecek, yaza bitecek, seçimden sonra bitecek şeklinde açıklamaları mevcut, hatırlatalım).

“Sözünde durmayan kimsenin dini olmaz.” derler ya yazar da herhalde onlardan biri, kaldı ki baş karakterin bir adamı öldürmesi sonrası kurduğu ve başka bir karakterle arasında geçen sohbette kullandığı “Sistemi suç işleyerek yenmiştim. … bu duruma bakarsak ya sistemde bir sorun var ya evreni yöneten büyük güç sandığımız kadar iyi olmayabilir. … böyle bir felsefi görüş veya inanç var abi, tam hatırlayamıyorum ama bu evrenin günah işlememiz için cehennem olduğuna, her şeyi tanrının değil şeytanın yönettiğine, ancak ölümle kurtulabileceğimize inanıyordu birileri galiba.” (s. 120) cümlesi, bunu işaret ediyor olabilir. Evet, bu dünyayı şeytanın yönettiğine inanıyor olabilir yazar; ancak ona hizmet ettiğinin de farkında değil. İkisi de kötü…

Absentium: Yazarın Dönüşü kitabında yazar aralara saplantılarını serpiştirmiş

Absentium: Yazarın Dönüşü adlı romanını yazarın Metal Fırtına adlı kitabı çıktığı vakit, Galata’da yüksek bir apartmanda otururken, o dönemdeki kız arkadaşının pervaza çıkıp manzara izlerken düşme tehlikesi geçirmesi sonrasında aklına geldiğine yönelik bir haber okudum. Doğru mu bilemiyorum ancak bu haberde yazarın aklına “sevgilim düşse kimseye öldürmediğime inandıramazdım” çıkarımı gelmiş olacak ki bu konu aklının bir köşesinde yıllarca beklemiş ve bir dönem haber gündemlerini oldukça fazla meşgul eden Emrah Serbes olayından sonra yazmaya karar vermiş.

Açıkçası ben de kitabı okumaya başladığım ilk andan itibaren, kitabın yazılmasına sebep olan fişeğin Emrah Serbes olayı olduğunu düşünmüş ve notumu almıştım. Ancak sanırım aynı ideolojik kafaya sahip bu iki isim, bir cinayeti çok masum gösterme konusundaki hareketleri ile insanlıktan nasip almadan yürümeye çalışıyorlar diye düşünüyorum. Kendilerini yazarak “cinayet” konusunda tatmin etmeye çalışmaları, gerçekten hayal dünyalarının ne kadar zengin (!) olduğunun da bir göstergesi…

Neden? Çünkü Emrah Serbes ne kadar başarılı senaryo yazarı olsa da birkaç kişinin ölümüne sebep olmuş biri. Bu net. Kendisi katil. Cezasını çekti. Bu konuda iyimser olmanın anlamı nedir? Kitapta da Orkun Uçar, her şey çok iyi giderken baş karakteri Kaan ile bir cinayet işliyor ve açıkçası ben tam olarak öldürme gerekçesini anlamlandıramadım: öldürdüğü karakter kapıdan gidiyordu, sakince yolluyordun, ne gerek vardı? “Adamı boğmasam kadıncağızı soyacak ve öldürecekti demek, bilmeden iyi bir şey yapmıştım.” (s. 115) şeklindeki savunmada çok komikti, bunu kabul edelim.

Bu kadar iyi niyetli olunmaz: en son “Bir İdam Mahkumunun Son Günü” adlı kitapta, yine bir katilin masum ve iyi biri olarak gösterilmesi konusunu okumuştum ki, sanırım edebiyat dünyasında bu konu çok masumane bir açıdan bakılarak değerlendiriliyor ancak arka planına bakıldığında cinayetler ortaya çıkıyor! Yapmayın…

Yazarın Absentium: Yazarın Dönüşü adlı romanında yer alan “Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya, işte tam o dönemlerdeyiz. Çılgın ve deli bir dünya bu, trolllerin egemenliğinde. Şimdi insanlar tepki çekmek, linç yemek için saçmalıyor.” (s. 64) cümlesine katılıyorum: gerçekten son zamanlarda sosyal medyada saçmalamak, moda oldu. Ancak yazarın linç kültürünü katillere yapılan sınırsız eleştiriler üzerinden yermeye kalktığı cümleleri ise, gerçekten acınası. Yazar, neden bu kadar çırpınıyor, katilleri masum göstermeye çalışıyor ki? “İstemeden öldürmek farklı bir şey” mi demek istiyor? Daha açık olabilirdi bu konuda ancak ırkçılık kokan cümleleri, siyasi günceli çağrıştıran söylemleri, katili masum göstermek için iyimser hareket etmesi gibi hataları, kitap kurgusunun en önemli eksiklikleri. Yapma be Orkun!

Absentium: Yazarın Dönüşü adlı kitabın sonuna doğru, yazarın daha önce yayımlanan Kült adlı eseriyle bir bağlantı okuyucuya sürpriz yapıyor: “Ama birden Orkun Uçar’ın kitap çıktıktan sonra ortadan yok olduğunu hatırladım, kimse ulaşamıyordu yazara. Ciddi bir tehlikede olabilirdim.” (s. 122). Böylelikle Kült adlı kitapta bahsedilen karakterin, yazarın kendisi olduğunu öğreniyor, hikayenin birbirine bağlanarak devam edebileceği düşüncesi bizlerde oluşuyor.

Kitap bittikten sonra bizleri Zamanın Gölgesi ve İnsanla Sevişmek adlı iki kısa öykü daha karşılıyor: ilk öyküde Eflatun’un gizemini net bir şekilde öğrenemedik ancak ikinci öyküde yazarın yapay zekanın insanların sevişmelerini ayıplaması konusunda farklı bir bakış açısı getirmesi, garipti diyebilirim. Bu arada Absentium kitabının tam ortasında, kurguya dahil olan “Günah Kuyusu” adlı bir hikaye daha var ki, o da güzeldi (bu öykü daha önce yazarın kişisel bloğunda da yayımlanmıştı).

Toplamda 19 farklı bölümden oluşan Absentium: Yazarın Dönüşü adlı romanımızda bulabildiğim eksiklikler: “kısmına” değil “kısmını” olmalıydı (s. 18), “önemliyi” yerine “önemliydi” olmalıydı (s. 85). Bunların dışında 36-47-71-79-110-141. Sayfalarda da yazım hataları mevcuttu. Bunların ileriki baskılarda düzeltileceğini düşünüyorum. Genel olarak cümleler anlatım bozukluğu olmadan, yalın, anlaşılır bir şekilde yazılmıştı.

Orkun Uçar, sana geliyorum!

Buradan yazara sesleniyorum: bilim kurgu ve ütopya konusunda çok ciddi bir zekan ve başarılı bir kalemin var. Türklüğü ve Türkçeyi bu kadar önemsiyorsan öncelikli olarak eski Türkçe’ye biraz daha eğilerek kelimeleri kitaplarında kullanmanı, mülteci sorunu gibi konuları kitaplarında işleyerek ırkçılığını bu kadar belli etmemeni, muhafazakar camiaya karşı -kendi ideolojik dünyanın eseri insanların kat be kat yaptıklarına ve görmezlikten gelmene rağmen- bu kadar sert olmamanı (ya da erkeksen onları yaz), bir dönem Yeşilçam’ın muhafazakar camiaya yönelik yaptığı linçlerin bir benzerini değerli eserlerinde yapmamanı, her şeyi kendinin bilemeyeceğini, her konuda yorum yapamayacağını bilerek hareket etmeni öneriyorum. Yapman gerekeni yap, sözünü tut ve beklenen eserlerini de çıkar artık…

Ben, Absentium: Yazarın Dönüşü adlı romanın daha çok film olarak yayımlanmasını, iyi bir senaryo ile gişede başarılı olacağını düşünüyorum. Eserde yukarıda da bahsettiğim üzere ideolojik saplantıların yansıması olan olumsuz bazı cümleler olsa da genel itibariyle anlatılmak istenen yalın bir şekilde, merak uyandıran bir havada okuyucuya aktarılmış ancak betimleme ve özellikle heyecan dozunun arttığı bölümlerde yaşanan heyecanın okuyucuya aktarılması konusunda çok da başarılı olunamadığını belirtmek zorundayım. Yine de gençler bu tip eserleri sever… Bu yüzden gençlere daha doğru bir şekilde örnek olunması lazım. Yazarlar da özgürlüğü “ben yazdım, yazarım, kimse karışamaz, bitti” modunda değil de “ben yazdım, öğrenildi, geliştirildi” modunda değerlendirip, ona göre kullanmalı diye düşünüyorum. Absentium: Yazarın Dönüşü adlı kitabı yazarın hayranlarının okuması gerek, bunun dışında Absentium kitabından uzak durun.

İyi okumalar.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık