Açlık Sanatçısı

Açlık Sanatçısı - Franz Kafka

Açlık Sanatçısı adlı cep boy eser, Franz Kafka tarafından kaleme alınan, içerisinde dört (4) adet hikayenin yer aldığı bir öykü/hikaye kitabıdır. Karbon Kitaplar tarafından piyasaya sürülen ve orijinal adı “Ein Hungerkünstler” olan eserin elimde Temmuz 2019 tarihli cep boy ilk basımı yer almaktaydı (Bu arada ilk yayımlanma tarihinin Aralık 2000 olduğunu öğrendim). Almanca aslından eseri çeviren ise Cemre Selvi (kitap kapağında ismine yer verilmemiş). Dünya klasikleri arasında sayılan yaklaşık 56 sayfalık eseri Edebiyat – Öykü türünde nitelendirebiliriz. Eserin başka yayınevleri tarafından yapılan basımları da mevcut (farklı yayınevi farklı çevirmen demek). Kitabın bu cep boy versiyonunu yazıyı yazdığım sıralarda kitap sitelerinde yaklaşık 6 – 7 TL arasında satın alabiliyorduk.

Ben her kitabı okumadan önce yazarların hayat hikayelerini de araştırmayı seviyorum: araştırdıklarımdan gördüğüm kadarıyla, Franz Kafka oldukça ilginç bir kişilik. Bunun yanında ortaya çıkardığı eserler ile kendi hayatı arasında bir bağdaşılama mevcut: yani aslında bir nevi kendini yazıyor, onun hayatını birebir okuyoruz diyebiliriz. Bu tespit belki diğer ünlü yazarlar için de geçerli olsa bile Franz Kafka ve bu eserinde bu durum biraz daha fazla şekilde görünür gibi geldi bana. Franz Kafka hayatını yaşadığı dönemde günden güne kendine yabancılaşırken, bu durumu oluşturduğu karakterler üzerinden biz okuyuculara da aktarmaya çalışıyor belki de.

Zaten kitabın daha ilk sayfasında yazarın hayatı anlatılırken kullanılan “Kafka, vasiyetinde Brod’dan, yazdığı bütün çalışmalarını yakmasını isteyen bir ricada bulundu. Ancak Brod, bu vasiyete uymayarak, 1925’ten itibaren başta romanları olmak üzere otuz yıl içinde Kafka’nın birçok eserini yayımlatmıştır.” cümlesi bazı şeyleri çok net anlatıyor bizlere. Max Brod adlı bu yazar Alman asıllı bir yahudiydi: ölümünden sonra gömüldüğü Prag’daki Yahudi mezarlığında Kafka’nın mezarının tam karşısında bir anıt olduğunu da Google yardımıyla öğreniyoruz. Eserden bağımsız bu ayrıntıları da kitap hakkındaki düşüncelerimi anlatmadan önce yazmak istedim.

Açlık Sanatçısı bizlere ne anlatıyor?

Açlık Sanatçısı adlı eserde 4 hikaye yer alıyor ve içindekiler kısmında adları şu şekilde sıralanıyor: İlk Acı, Küçük Bir Kadın, Açlık Sanatçısı, Josefine, Şarkıcı ya da Fare Halkı. Bu hikayeler arasında kitaba adını veren Açlık Sanatçısı adlı hikaye en uzun hikaye olarak göze çarpıyor. İlk Acı adlı hikaye ise en kısa (yaklaşık 4 sayfa) hikaye olarak bir çırpıda okunuyor: burada bir trapez sanatçısının hikayesi anlatılıyor. 4 sayfa olmasına bakmayın: içerisinde anlatılanlarla umutsuzluk iliklerinize kadar hissettiriyor. İkinci hikaye olan Küçük Bir Kadın’da ise ilgisi yüzünden bir kadına acı çektirdiğini düşünen bir adamın hikayesi anlatılıyor: burada yazarın Milena adlı kadınla gerçek dünyamızda yaşadıklarının bir yansımasının olduğunu düşünenler az değil.

Açlık Sanatçısı adlı hikaye, kitabımızın üçüncü hikayesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu hikaye hem kitabımızın başlığını oluşturur hem de yazarın hayatının son dönemlerinin ipuçlarını okuyuculara verir. Kitapta Açlık sanatçısı karakterimiz, bir kafesin içinde sanatını icra eder. Bu sanatçı aç kalmaktan memnundur: başka insanların ona olan ilgisi daha önemlidir, her yemeği yemez, kendisinden daha çok ilgi görenlerin olması da kendini aşağılık olarak hissetmesine neden olur. Aç kalmayı bir sanat haline getiren bu sanatçımız kesinlikle yemek yemeyi reddeder ancak onun yanında duran görevliler yine de bir şey yemediğinden emin olmaya çalışırlar. Bir gün açlık sanatçısına onu ziyaret eden insanlar neden şimdiye kadar yemek yemediğini sorar. Açlık sanatçısı ise cevap olarak “Çünkü sevdiğim yiyeceği bulamıyorum. Eğer bulsaydım, inanın bana, ben de siz ve diğerleri gibi tıka basa karnımı doyururdum.” der. Sevdiği yemek aslında sadece ve sadece başkalarının ona olan ilgisidir.

Baş karakterimize zamanla ilgi azalır, sanatçı kafeste unutulur ve ölüme mahkum edilir. Açlık sanatçısı öldüğünde otlarıyla birlikte taşınır ve yerine bir panter konur. Panteri görmeye gelenler daha fazladır. Çünkü Panter yaşamaktan daha fazla zevk almaktadır. Bu hikaye ile aslında kitlelerin bir süre ilgi gösterdikleri ancak artık yarar sağlamayan hiçbir şeyden zevk almaması sonucu oluşabilecekler, ince bir detayla okuyucuya sunulur. Bana bu durum ve bir üstteki paragrafta anlatılanlar günümüzde sosyal medyanın geldiği konumu gösteriyor: Sürekli başkalarının ilgi odağı olma isteği, diğerlerinden kendisini üstün görmek, başkaları tarafından beğenilme ve onaylanma beklentisinde olmak gibi narsist kişilik özellikleri gösteren çevremizde bir sürü insan yok mu? Var. Bunlar gerekirse “aç” kalır ancak yaptıklarından geri kalmazlar: bu düşünce ile birlikte hikayeyi değerlendirdiğimde ana karakterimizin “Açlığımı görün ve takdir edin.” sözü hala kulaklarımda.

Bu eserde aslında karşımızda gerçeküstü bir tipleme var: açlık sanatçısı. O bir metafor. Gerçek hayatta böyle bir karakter olamaz ancak onu yansıtan, onun düştüğü buhrana düşen, kendini mesleğine (!) adayan bir çok örnek çevremizde var. İşini dürüstlükle, azimle, çaba göstererek yapanlar var tıpkı karakterimiz gibi ancak başarıya giden tek yol bu mu? Peki, insanlar, kitleler, dürüstlükle iş yapana mı ilgi gösterir yoksa onu daha çok eğlendirenlere mi? Yazarın kitleleri bir açlık sanatçısı üzerinden yorumlarken gurur, erdem ve zalimlik konularında sizleri uzun uzun düşündüreceğine eminim diyebilirim. Özellikle günümüz sosyal medyanın evrildiği son durumu kafanızda tartışacağınızı düşünüyorum.

Açlık Sanatçısı 4 hikayeden oluşuyor

Yukarıda yazmıştım: yazarların hayat hikayeleri ile yazdıkları arasında bağ olabilir ancak Kafka’da bu daha net: çünkü buradaki kahraman ile yazar arasında büyük bir benzerlik var. Franz Kafka da hastalığı ve onun getirdiği açlık sebebiyle 1924 yılında vefat etmiştir. Bu hikayeyi okurken açlık sanatçısının hayvanlarla aynı yerde durmaya karşı olan öfkesi, teşhir edilmesine rağmen onu gelip görüp bir şey yokmuş gibi giden insanlardan rahatsız olması gibi etmenler yazarın kendi hayat hikayesinden esere yansıyan parçalar olarak göze çarpıyor sanki. Ben bunların da kitabı değerlendirirken dikkate alınması gerektiğini düşündüğümden, yazıma eklemeye karar verdim.

Kasvetli havanın daha ilk sayfadan itibaren devam ettiği eserin son hikayesi ise Josefine, Şarkıcı ya da Fare Halkı adlı hikaye. Yazar burada vermek istediği mesajı kaval çalan Josephine üzerinden anlatmaya çalışmış. “Ekonomik nedenlerle dağılarak yaşamak zorunda olduğumuz alanlar çok büyük, düşmanlarımız çok fazla, hepimizi tehdit eden tehlikeler her taraftan gelebilir ve bu tehlikeler saymakla bitmez. Çocukları hayat mücadelemizden uzaklaştıramayız. Uzaklaştırdığımız takdirde onların sonunu getirmiş oluruz.” (s. 45) cümlesi ise bu bölümde dikkatimi çeken en anlamlı cümle olarak karşıma çıktı.

Kitap bazı kısımları dışında gayet anlaşılır ve kolay, akıcı bir dile sahip. Sayfa sayısı çok az olduğundan bir çırpıda okuyup bitirebileceğiniz ancak hikayeleri defaatle okusanız da bazı konularda sadece bir muammaya ulaşabileceğiniz, yine de mecazi anlatım açısından başarılı bir eser olarak nitelendirilebilir. Kitapta “kadınır”, “kadındır” olacaktı (s. 11), “bıraklıyordu”, “bırakılıyordu” olacaktı (s. 25), “engelemenin”, “engellemenin” olacaktı (s.48) gibi bir kaç kelimenin yanlış yazıldığını tespit ettim, anlatım bozuklukları ise neredeyse yoktu.

Kitabın 2002 yılında Tom Gibbons tarafından stop motion animasyon filmi olarak The Hunger Artist adıyla bir uyarlaması yayımlanmıştır. İzlemek isteyenler aşağıdan bakabilir:

Paylaşılan hikayelerin hepsinin kalitesi birbirine denk olmasa da Kafka severler açısından kütüphanelerinde bulundurmaları gereken mini bir eser olarak söyleyebiliriz. Yazarın ölmeden önce yazdığı son öykü olan (ilk defa 1922’de Die neue Rundschau adlı edebiyat dergisinde yayımlandı) Açlık sanatçısı, içerisinde ilmek ilmek işlenen metaforlar ve gerçeküstü karakter yapısı ile dikkati çekiyor. Bilhassa halen Kafka ile tanışmayanlar için kısa ve güzel bir tanışma kitabı olacaktır. Kitabın en çok okunan öykü türü kitaplar arasında genelde ilk 100 arasında yer aldığını da ekleyelim.

İyi okumalar.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık