Hayal ettiğim üniversite bu değildi; sorunlar içerisinde yüzen bir karadeniz teknik üniversitesi… Bölgesinin en büyük üniversitesi, bir çok kişinin bildiği bir üniversite: bu kadar sorunla neden boğuşur?
Geç kaldığımız bir sınav yüzünden arabamıza atlayıp, a kapısı önüne geldik. Önümüzdeki araba durdurulmuştu ve görevli ona hayır dedikten sonra bize doğru gelirken ” ya ahmet şu arabayı çekin, sinirletmesin beni sabah sabah, deli oluyorum ” gibisinden cümleler kullanıyordu. Nereye geldik biz lan? yüz ifadesiyle birbirimize bakarken aynı görevli bizim arabamızın yanına geldi ve ” hayırdır ” gibisinden bir şey söyledi, tam duymadım. Cevap olarak ” sınava geç kaldık, içeri gimek istiyoruz ” dedik. Aldığımız cevap, bir üniversiteye değil de bir bara girmek için izin alamayan üç damsız erkeğin içini burkacak cinstendi: ” Hayır, çık dışarı. Çek arabanı! “
Görevlinin bu kaba davranışı sonrası arabamdan inip, doğru yanına gittim. Bize cevap verdikten sonra uzaklaşmıştı arabadan; zaten cevap vermemişti, resmen kovmuştu. Kendisine, buradan geçen herkesin kapı kartı olmadığını, içeri istediğiniz zaman birilerini aldığınızı, sınava geç kaldığımızı ve sabahın 8 i olduğunu, kampüs içi içinde her hangi bir sorun olmayacağını, yarım saat için kampüs içini işgal edeceğimizi anlatmaya çalıştım. Kendisinin cevabı ise manidardı: ” Ben işime kalkıyorum, geliyorum. Sen de erken kalksan, gelsen. ” Bu laf üzerine kendisiyle, sınav dönemi öğrenci psikolojisi konusunda ders vermek isterdim ama gereksiz bir konuşma olacaktı; tekrar edip söyledim: ” abicim buradan istediğinizde araba geçirtiyorsunuz, plakamız belli. Aha elimde de öğrenci kimliği. Sınava 5 dk kaldı, titiaya gitcez bir de. İzin ver geçelim. ” Cevabı ise sanki kendisi ktü, ben de onu eleştiren biriyim gibisinden bir tavır içeriyordu. ” Ben kimseyi buradan kartsız geçirmem, çek arabanı kenara. yayan git. Ben içeri almam. ” Küçük emrah tarzı sırtımızı eğip, arkamızı döndük ve arabayı çekip yola koyulduk.
Burada beni düşündüren asıl konu, 1 milyara yakın harç parası veren birinin arabasıyla istediği zaman değil, sınav dönemi bile içeri girememiş olması gerçeğidir. Buna ek olarak, güvenliğin istediği zaman kart sahibi olmayanları içeri almaları gerçeğini ekleyince, bu tezat durum arasında ezilen iki gencin o sıcakta sınava koşa koşa gitmesinin anlamı neydi sorusu geliyor akla…
KTÜ öğrenciler bir çok alanda para alıyor, harç parası – etkinlik parası – içeri giriş parası gibi. Rektörün sene başları yazdığı pembe tablolu yazılarını aklıma getirince, rektör acaba hangi üniversiteyi anlatıyor yazılarında sorusunu sorarken buluyorum kendimi.
Evet, bazıları diyecek ki: güvenlikçi napsın, kuralları uyguluyor… Kuralları uygulamasına lafım yok, lafım bu kuralların çokça delindiğini bilmem ile karşısında çocuk varmış gibi eleştirilmem gerçeğidir. Eğer bana orada adam gibi hitap etseydi, daha az sinirle ayrılırdım yanından. Ayrıca ben kimseyi içeri almıyorum kartsız lafını gitsin duvara söylesin, o zaman daha anlamlı olur!
Tabii ki bu konuda önerilerim var;
– Öncelikle önerim, öğrenciler ve görevliler dışındakilerin kampüs içine araba ile alınmamalarıdır. Bunun yerine kampüs etkinliklerinin yapıldığı yerin otopark haline getirilip, öğrenci ve görevliler dışındakilerin araçlarını oraya çekip öyle kampüse giriş yapmaları bana göre daha mantıklıdır. Ayrıca bu şekilde otopark ücreti alarak, giriş kartlarından kazanılan paradan daha fazla para kazanılabilir. ( KTÜ yönetimi bunu sever! )
– İkinci önerim ise, kurulacak bir sistem ile içeri girişlerde öğrenci kimliğini gösterenlere aylık belirli bir sayıda kampüs içine aracıyla girme olanağın ücretsiz sağlanmasıdır. Örneğin, 3 kez girme hakkı varsa aracıyla gelen kimliğini gösterir ve sisteme kayıt edilir: 3 kez dışında giremeyeceği kesinlikle söylenir. ( Ayrıca varolan kurallardan çoğu öğrencinin haberi yok; ktü yönetimi sitede her gün değişen bir şekilde ” günün sözü ” benzeri bir ” günün kuralı ” gibisinden bir şey ekleyebilir: gerçi ktü’nün sitesine günlük kimler giriyor değil mi!? Neyse… )
– Üçüncü önerim ise kampüs içine giriş çıkışların tamamen özgür bırakılmasıdır. Fakat bu çok kişinin içeri girmesi demektir; bu yüzden ek olarak 2 madde söylemek istiyorum: birinci olarak içeri girişten sonra park halindeyken her araca bir not bırakmak. Sanırım istanbul gibi büyük şehirlerde bu tip uygulama var; görevliler ücretleri o an tahsil edebiliyorlar. Araca verilen saat numarası sonrası her saat için 2 tl talep edilir; böylece araçların kampüs içinde uzunca durması engellenir. İkinci olarak ise yine isteyenlere araç kartları verilir, bunların sahipleri birinci saydığım maddeden muaf tutulurlar.
Daha çok öneri olabilir; isteyen yazabilir: fakat öğrenci olduğum bir üniversiteye aracımla giremeyişim özgür üniversite olma vaadindeki bir üniversite için hiç yakışacak bir durum değildir.
Kendi okuduğum okulda, öğrenci olmamama rağmen ek para vermek zorunda bırakılmam; özgür üniversite ortamı içinde hiç iyi bir sonuç doğurmaz..