- Bunu yapamam, dedi kadın. Ruhunun eziyet çektiğini belli eden, yumruk gibi gözyaşları yanaklarından süzülürken, aynı sözcükleri tekrarlayıp durdu. Saçları yüzünü kapatırken, her tekrarlayışında sesi biraz daha çatallaşıyordu. Sanki kendini alıştırmak için bunu yapıyordu. Erkek daha fazla dayanamadı, onu öpmek ile öpmemek arasında kaldıktan sonra en doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı: önce elini dudaklarına getirdi ve kadını susturdu; sonra da ona sıkıca sarıldı. Kadının saçlarını kokladıktan sonra, başını omzuna dayamış bir şekilde ağaçların arkasındaki gölgeye öfkeli bir bakış attı. İçinden ”yine sen kazandın” dedi ve kızı biraz geri itti omuzlarından tutup… Gözlerinin içine soru sorar gibi bir bakış attı. Kız demek istediğini anlamış gibi:
-
Biliyorum, bana kızacaksın ama yaşadığım hayattan vazgeçemiyorum, vazgeçemem…
Adam, gözleri kapalı bir şekilde başını salladı; hayır hayır der gibi.
- Bir şeylerden vazgeçmesi asla istemedim, diye de sözünü kesti..
-
Sus, dedi kadın bu sefer… Sadece beni dinle. Bana doğruları söyleme artık. Doğruları duymak istemiyorum! Ben yanlışlarımı doğru kabul etmek istiyorum. Çünkü onlar bana sahte de olsalar acı vermiyor; anlamıyorsun! Sen doğruları söyledikçe ruhum sanki var olmayan, görmediğim o zincirlerinden kopmak için güç buluyor. Ama bu bana acı veriyor… İstemiyorum; isteyemiyorum…
Adam kaşları çatık bir şekilde, bir umut tanesi görebilmek umuduyla kızın gözlerinin içini seyre dalmıştı.
Kız devam etti:
- Yapamıyorum. Sahte bulduğun hayatımı bırakamıyorum. Ben o hayatta mutluyum. Aşk, iyi bir evlilik, iyi bir eş, sadakat, namuslu olmak gibi kavramlar benim için önemli değilmiş.
Adam, eliyle kadını tekrar susturdu. Onu geri itti, omuzlarını bıraktı. Bir kaç adım uzaklaştıktan sonra öfkeli bir bakış attı; sanki söyleyecek çok şeyi vardı ama sustu. Arkasını döndü ve yürümeye başladı; ağzından ise kendinden başka kimsenin duymadığı tek cümle çıktı:
- Gerçek, elbet bir gün özgür kalacak…
……
Yatağından yine aynı rüyayla uyandı. Beyninde her şey sıfırlanmış, yaşananların etkisi geçmiş gibiydi. Yine aynı boşluk haliyle yatağının kenarında 5 dakika bir noktaya daldı, gitti. Aynanın karşısına geçtiğinde ise, artık yıpranmış ruhunu görebiliyordu. Kalbi de eskisi gibi atmıyordu sanki; sesi çok uzaklardan geliyor gibiydi.
Gözlerini kırptı. Bu bir saniyelik anda, geçmişi film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu.
Bundan tam yedi yıl önceydi.
Hayatında, yalanın dolanın olmadığı yıllardı. Aslında yine öyleydi; zaten yedi yıl önce o gün aldığı kararla yalanla ve sahtelikle hayatına asla devam ettirmeme kararı almıştı. Ama aynaya baktığı şu bir saliselik anda, geçen 7 yılda, ilk defa bir kuşku düştü içine: Hep doğrularla yaşamasaydım, bunlar başıma gelecek miydi???
O gölgenin teklifini kabul etseydim, hayatım nasıl devam edecekti???
Aynaya baktı; zaman onun için durmuştu….
…
Bölüm Sonu
…
1. Bölümü okumak için Tıklayınız.
3. Bölümü okumak için Tıklayınız.