Bir Kara Budun Varsaklar

Bir Kara Budun Varsaklar

Bir Kara Budun Varsaklar adlı kitap Uğur Tuna Yayınları tarafından basılmış, araştırma – inceleme ve tarih türünde nitelendirebileceğimiz bir eser. Ömer Faruk GÜMÜŞ tarafından kaleme alınan eserin birinci baskısı 2019 yılında yapıldı ve elimdeki kitapta bu baskıya ait. Adana’ya gittiğimde Sarıçam ilinde tarihi mekanları araştırırken karşıma çıkan Varsaklar Derneğini ziyaretimde bana dernek yöneticileri tarafından hediye edilen bu kitabı merak ettiğimden okumak istedim. İlk defa duyduğum Varsaklar hakkında değişik bilgilerin yer aldığı kitap yaklaşık 327 sayfa ve konuyu merak edenlerin, tarihe ilgi duyanların okuyabileceği bir eser. Yazarın bir öğretmen olduğunu, çeşitli gazete ve dergilerde yazı yazdığını, başka eserleri olduğunu da yazar hakkında kısmında görüyoruz ancak yazar ile ilk kez bu kitap ile tanıştığımı da ekleyeyim.

Bir Kara Budun Varsaklar kitabının arka kapağında Büyük Türkolog, Tarihçi ve Edebiyatçı Hüseyin Nihal Atsız’ın kaleme aldığı “Deli Kurt” romanında Gökçen adlı Varsak kızına olan aşkından bahsedilmesi ilk dikkatimi çeken konu olmuştu. Kitabın sayfalarını açtığımızda yine ilk kısımda Yavuz Bülent BAKİLER tarafından kaleme alınan “Ben Anadolu’yum” şiirini görüyoruz. İçindekiler kısmında yazarın birçok başlıkta konuyu incelemeye aldığını, bazı başlıkların ise “Kayseri Varsakları” gibi il il konuyu ayrıntılı bir şekilde ele aldığını görüyoruz. Önsöz kısmında ise aslında yazarın kitap boyunca cevap aradığı “Peki Oğuz değilse kimdi bu kadim Türkmen boyu?” (s. 13) sorusunun bir nevi yanıtını yine yazar kendi vermişti: “En Sonunda amacıma ulaşmıştım: Varsaklar aslında Oğuz değildi.” (s.12). Kitap boyunca bu sorunun yanıtının ayrıntıları kaynaklarla beraber okuyucuya aktarılmaya çalışıldı.

Öncelikle şunu söylemek lazım: çok geniş ve zengin bir tarihimiz var ancak bu tarihin hala karanlıkta kalan, tam olarak araştırılmayan yanları olduğu da açık. Bunlardan biri de benim de ilk kez duyduğum Varsaklar konusu. Varsakların kökeni hakkında başka bir kitap veya kaynak okumadığımdan, bu kitapta yazılanların doğru olup olmadığını sadece verilen kaynakları kontrol ederek anlayabilirim ki kaynakça kısmı tam tamına 8 sayfa idi: bu bile detaylı bir araştırmanın sonucunda eserin ortaya çıktığını göstermek için kafiydi. Kitapta ayrıca 323 adet dipnotun olduğunu da ekleyeyim.

Bir Kara Budun Varsaklar: Kimdi Bunlar?

İlk cümlede belirttiğim gibi şuan Adana’nın Sarıçam ilçesinde Varsaklar Derneği adında bir dernek var ve bu dernekte son 200 – 300 yıllık süreçte Varsakların kullandığı aletlerin birer örnekleri yer alıyor. Ayrıca üst katını derneğe gelir kazandırmak için düğün ve nişanlar için kiraya veriyorlar. Burada dernek başkanı ve üyeleri ile konuştuk: Varsaklar Yörük, Türkmen, bir boy. Tarihlerini, kültürlerini korumak istiyorlar: tabii ki geçmişlerinin araştırılmasından da memnunlar. Bir Kara Budun Varsaklar adlı bu kitabı da onlar hediye etti. Kitabın önsözünde yer alan şu söz, o bölgenin ve o bölgede yaşayan Yörüklerin ne kadar önemli olduğunu Gazi Mustafa Kemal’in ağzından şu şekilde gösteriyor: “Arkadaşlar! Gidip Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir kuvvet asla bizi yenemez.” sözünün…” (s.13). Derneğin çabası bu açıdan takdire şayan.

Bir Kara Budun Varsaklar adlı kitabın önsöz kısmının yanında bir de takdim kısmı var ki burada tarihimiz ve kitap hakkında önemli bilgiler veriliyor. Özellikle Prof. Dr. Sayın Yusuf Halaçoğlu ve ekibinin 10 yıllık çalışması sonucu ortaya çıkan “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar” (2009) adlı eserin önemi üzerinde duruluyor (Ben de bu kitabı alınacaklar listesine ekledim). Yazar bu kitaptan ilginç bir bilgiyi de bu kısımda şu şekilde okuyucuya aktarıyor: “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar adlı çalışmada 36.187 adet Oğuz ve Türkmen cemaati tespit edilmiştir. Bu cemaatlerin (%5’ e yakın bir oranla) 1555 tanesi Varsak olarak kayda geçmiştir. 16. Yüzyılda ve sonrasında tespit edilen Türk menşeli hane sayısı 984.377 iken yine bu hanelerin 40.252’si Varsak’tır.” (s.14). İşte bu ciddi bir tespit. Ben okul okurken hiç bir kitapta Varsak ismini görmedim/duymadım.

Yazar yine bu takdim kısmında kitabı yazarken yararlandığı Prof. Dr. Ahmet GÖKBEL (Yahyalı’da varsak Türkmenleri, 2007) ve Prof. Dr. Ali Sinan BİLGİLİ (Osmanlı Döneminde Tarsus Sancağı ve Tarsus Türkmenleri, 2001) isimlerini veriyor ki ben de bu konuyu araştıracaklar, merak edenler için buraya bu isim ve kitapları ekliyorum. Buna ek olarak Sebahattin Yaşar’ın (16. Yüzyılda Kırşehir Varsakları, Büğüz Köyü, 2005) da eserinden bahsetmiş. Bu isimlerin eserlerinin Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserin ortaya çıkışında katkısı olduğunu yazar dile getirmiş ve bu isimlere teşekkür etmiş. Bunun yanında kitapta Varsaklar hakkında bilgi veren vatandaşların bir nevi “tanık ifadelerine” yer verildiğini de ekleyeyim.

Varsaklar – Bir Kara Budun

“Büyük tarihçi Faruk Sümer’in “Çukurova’nın ilk fatihlerinin en öndeki temsilcileri’ şeklinde nitelediği Varsaklar…” (s.20) hakkında yazılan kitabın önsöz ve takdim kısmından sonra sıra giriş kısmına geliyor. Yazar bu kısımda Türk tarihinden biraz bahsettikten sonra Varsak Türkmenlerinden kısaca bahsetmeye başlıyor. Yalnız burada Kara Budun kelimesinin ne olduğunu bilmekte lazım: bu kelime Kara Halk demektir. Türk kağanlarının hakimiyetinde bulunan topraklarda yaşayan sıradan halka verilen isimdir. Budun terimi zaten bir halkı, aralarında dil – kültür ve töre birliği bulunan, soy ve boy yönünden de birbirine bağlı insan topluluğunu ifade eder. Beyler Budunu (bazı kaynaklarda Ak Budun olarak geçer) ise soyluların bulunduğu kitleyi temsil ederken, Kara Budun ile daha düşük veya öznel bir sosyal sınıf belirtilmeye çalışılmış. 8. yüzyılda Göktürk ve Uygur yazıtlarına göre Beyler sınıfına dahil olmayan tüm sıradan halkı ifade etmek için Kara Budun kelimesi kullanılmıştır.

“Göktürk Yazıtlarının “Kara Budunu” Varsaklar ve diğer Türkmenler adı geçen siyasi çekişmelerde kendisinin han soyu olarak gören hükümdarları tarafından “Biz Oğuzuz, siz ise Türkmen’siniz.” denilerek ikinci plana atılacak ve küstürülecektir. Dahası devletin şefkatinden ve önemli görevlerinden mahrum bırakılarak payitahta (Yönetim merkezi, Başkent) olabildiğince uzaklardan baktırılacak; sınır beklemekten, seferlere katılmaktan, vergi vermekten, tarım ve hayvancılık yapmaktan başka bir meşguliyetleri olmayacaktır.” (s.18)

 Yazar Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserinde tarihi kaynaklardaki bazı çarpıklıkları ve ilginçlikleri de aktarmaktadır. Örneğin “Tarsus şehrinin adı Memlük kaynaklarında “Vilayet-i Varsak” olmasına rağmen, Varsaklar ayrı bir boy olarak değil de buraya yerleşen üç oklu diğer Türk boyları, özellikle de Salur, Bayındır ve İgdir boyları arasında gösterilir.” (s.21) cümlesi enteresandır. Fakat farklı bir kaynakta “Mehmed Neşri, Çukurova’ya, Üç-Ok’un oğlu Yüreğir, Varsak, Kusun, Kara İsa, Özer, Gündüz ve Kuştemür isimli yedi Türkmen beyinin geldiğini söyler.” (s.35) ifadesi geçmektedir. İki tarihi kaynak ve iki tarihi sonuç… Enteresan. Yine yazar Varsak kelimesinin kökenini incelediğinde – ki ayrı ayrı inceleme başlıklarında konuyu irdelemiştir – yolun bir Türk boyuna, ulu bir Türk boyunun adı olan Varsaklar’a çıkacağını iddia etmektedir (s. 22).

Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserinde yazar Varsak kelimesinin kökeninden bahsederken tarihi geçmişten oldukça yararlanmaya, farklı kaynaklardan bilgileri aktarmaya çalıştı. “6. ve 7. Yüzyıllarda Azerbaycan toprakları üzerinde yaşayan Türkler ‘Varsak’ sözcüğünü, ‘Halk şiiri’ kavramının karşılığı olarak kullanmışlardır. Bu şiirleri ezgili olarak seslendirenlere de ‘Varsakçı’ adını vermişlerdir. … Varsak adının 6. ve 7. Yüzyıllarda kullanıldığını, daha sonra yerini “ozan” adına bıraktığını söyler.” (s.32) Yazar bu durumun İslam öncesi Azeri topraklarında ozan sözcüğü yerine Varsak sözcüğünün kullanılmasından kaynaklandığı, bunun sebebini de ayrıntılı bir şekilde anlatarak “Yani varsağılar bir bakıma koşmanın Varsaklara özgü bir ezgi ile söylenen biçimidir” (s.34) olduğunu söylemektedir.

Yazar eserinde internette yer alan kaynaklardan da yararlandı: “Adıyaman İl Kültür Turizm Müdürlüğü internet sitesinde Adıyaman’ın Türk yurdu olmasına ilişkin dikkat çekici bir yazı vardır: “Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya giren Türkler Besni’ye üç koldan girerek burasını bir Türk yurdu haline getirmişlerdir. Bunlar Saka-İskit Türklerinin Varsak, Türkmenlerin Avşar ve Çerkez oymakları olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.” (s.55) Yazının linkini de kontrol ettim, gerçekten böyle bir ifade geçiyordu ve yazıya da ekledim. Yazar buradan hareketle Saka Türkleri ve Karluklardan bahsettikten sonra “Öyle anlaşılıyor ki; Varsaklar, Türk Sakaları ve onun bir kolu olan Karluklar (Karahanlılar) içinde yer alan Barsahların devamı olarak başlı başına bir Türkmen boyudur.” (s.59) sonucunu okuyucuya aktarıyor.

Türk boyları ve genel olarak günümüzde bilinen Türkmenleri yazar Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserinde “Han soyundan olmayıp, Göktürk yazıtlarında ‘Kara Budun’ adıyla ifadesini bulan ve Türk adlı devasa binanın kara yapısı olarak tarif edilen, o binayı ayakta tutan; süssüz, boyasız, sıvasız ancak taştan müteşekkil bu göçebe Türkler, tarih süzgecinde büyük toplumsal ve siyasi oluşumlara yön vermişler, özellikle de İslam’ın sancaktarlığına talip olarak yeryüzündeki ilahi adaletin yayılmasına öncülük etmişlerdir.” (s.65) cümlesiyle tanımlıyor. Yazar Varsak tarihini daha kolay anlamak için Türk boyları ve Oğuzlar hakkında genel bilgi vermenin yanında Oğuz – Türkmen – Yörük kavramlarını da ayrıntılı bir şekilde okuyucuya aktarmaya çalışıyor. Herhalde bu yüzden Türkmen tanımı için böyle bir tanım vermekle kalmamış, arka planını da anlatmaya çabalamıştır.

Yazar Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserinde 6. yüzyıldan başlayarak neredeyse her yüzyılı ayrı ayrı ele alarak ve önemli belirli kaynaklardan yararlanarak Varsak tarihini daha iyi anlamak adına ilerlemeye gayret ettiğini gördüm. Buradan sonra Osmanlı dönemine geçti ancak bu dönemle ilgili verdiği şu bilgi gerçekten ilginçti: “Türkmenler, kendi ekonomik faaliyetlerini ve serbest hareketlerini kısıtlayan, aşiret hukukunu dikkate almayan Osmanlı yönetimini bir baskı rejimi olarak görüyordu. Bu duruma dönme ve devşirme devlet yöneticilerinin zulümleri de eklenince Osmanlıyı düşman gibi görmeye başlıyorlardı.” (s. 133). Yaşanan çekişmeler, Şah İsmail ile olan savaşlar, Anadolu’da baş gösteren isyanlar vs. gibi nedenlerle bir çok Türkmen boyu gibi Varsakların da topraklarından ayrılarak farklı yörelere gittiğinin altı çiziliyor.

“Varsaklar, Çukurova bölgesine 15. ve 16. Yüzyıllarda, Kozan, Feke, Saimbeyli, Karaisalı ile Kadirli ve Bahçe’nin kuzey bölgelerine gelmişlerdir. Çukurova Bölgesi’nde kalıp, Kozanoğulları içinde bulunan Varsak oymaklarına mensup, topluluklar, Kozan’ın dağlık bölgeleri ile Feke arazileri Kozanoğlularına mensup ağaların yaylak yerleri olmuştur. Günümüzde de Feke nüfusunun tamamı Saimbeyli’nin tamamına yakını, Kozan’ın ise aşağı yukarı yarısı Varsak’tır. Ayrıca Gavurdağları veya Nurdağları dediğimiz bölgeye yerleşen Varsakların çoğunluğu iskandan sonra bu dağlardan inerek bir kısmı Düziçi ovasına bir kısmı da Osmaniye’ye yerleşmişlerdir.” (s.228)

Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserde bir diğer dikkat çeken taraf, bazı ünlü simaların da Varsak olduğunu yönündeki iddialardır. Yazarın bu ünlü isimlerin Varsak olduğu konusunda oldukça iddialı olmasının yanında ayrıntılı bilgiler vermesi de okuyucuyu kitaba çeken ilginç bilgiler arasında. Bu ünlülerden bir kaçını yazar “Bütün kitaplarının önsözünde Varsaklı olduğun altını çizen ve gururunu dile getiren Remzi Oğuz Arık, anne tarafından Kozanlı olan Barış Manço, dedeleri Kozanoğlu maliye bakanı olan Necmettin Erbakan bunlardan sadece birkaç tanesidir. Ayrıca kendisi bir Avşar olmasına rağmen bir Varsak gibi yetişen Dadaloğlu’nu da unutmamak gerekir.” (s.237) cümlesiyle aktarır. Bu isimler dışında başka ünlü simalarda vardır.

Bir Kara Budun Varsaklar adlı eserde geçen diğer isimleri ise yazar “Osmanlı Devleti’nin üçüncü şeyhülislamı ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın Hocası: Fatih tarafından ‘Çağının Ebu Hanife’si’ olarak nitelendiren Molla Hüsrev, Amasya-Tokat-Sivas bölgesi Varsaklarındandır.” (s.296) ve “Karacaoğlan ne kadar büyük bir değer olmalı ki ülkemizin birçok yeri onu sahiplenmektedir. Tıpkı Yunus Emre gibi yine birçok yerde ona mezar da atfedilmiştir. Ancak şunu kimse inkâr edememektedir: O bir Varsak ozanıdır.” (s.317- 318) cümleleriyle bizlere aktarıyor ki bu iki bilgi de ilk kez duyduğum bilgilerdi. Öğrendiğim diğer bilgilerden bir tanesi de şudur: “Kızılırmak, Ceyhan nehrinin eski adıdır. Bayburt ise Doğu Karadeniz’deki ilimiz değil içinde Varsak cemaatlerinin de olduğu bir Türkmen taifesinin adıdır ve bugünkü Aksaray ile Karaman arasındaki sahradır.” Yeni bilgiler öğrenmek gerçekten güzel.

Kitabın bir sonuç kısmı olmalıydı diyorum. Genel olarak bir toparlamalıydı. Her başlık ayrı ayrı kendi içerisinde ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, aktarılmış olsa da bir genel sonuç kısmı ile finali yapabilirdi ancak yapmadı yazar. Bir de yakın ailesinden tanıklıklardan faydalanmak yerine daha çok kişiden de bilgi alabilirdi diye düşünüyorum. Bunun yanında Karacaoğlan Varsak mı gibi bir soruyu da kitabın sonuna değil, ilgili tarihlerden bahsederken okuyucuya aktarması daha iyi olurdu diye de bir yorumda bulunmak istiyorum.

Bu kısımdan sonra sizlere kitaptan altını çizdiğim bazı cümleleri de paylaşmak istiyorum:

“Rum Mehmet Paşa, Karaman diyarına vardığı zaman her tarafı darmadağın etmiş, zenginlerden mal ve para toplamıştı. Özelliklede Karaman şehrinin mescit ve medreselerini viran, köy ve bucaklarından çoğunu da cehenneme çevirmişti. Daha sonra Ereğli şehrine girerek halkını çeşitli eziyetlerle perişan etmişti. … Devrin meşhur tarihçisi Aşık Paşazade, ‘Rum Mehmet Paşa yürüdü Larende’ye (Karaman’a) vardı. Mescitlerini ve medreselerini yaktı, yıktı, bozdu. Babasının evi gibi harap eyledi. Şehrin kadınlarını ve oğlanlarını soydurdu, çıplak ettirdi. Larendede’den gitti, vardı Ereğli’ye çıktı. Ereğli’nin ilini ve köylerini harap eyledi’ demektedir. Hüseyin Nihal ATSIZ ve diğer birçok tarihçiye göre Rum Mehmet Paşa’nın yaptığı bu soykırım ve zulmün altında yatan asıl sebep, İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesine karşılık bir intikam planı olduğu yönündedir.” (s.122 – 123)

“… bazı Türkmenler 13.yy’dan bu yana giydikleri kızıl börk ile tanınan Kızılbaş olarak adlandıran Türkmenlere hitap eden bir tarikatın başı olan Erdebil ailesine 15.yy’’dan itibaren bağlanmaya başlamışlardı” (s.133)

“Oymak Doğu Anadolu bölgesinde kullanılan “aşiret” kavramının karşılığıdır.” (s.161)

“Bir kısım hanedanlar birbirlerine karşı kullanılarak kontrol altına alındı. Trabzon’daki Hazinedaroğulları ile Rize’deki Tuzcuoğulları gibi”

“Bu nedenle II. Mahmud dönemi, ayanlığın sona ermesi yönünde büyük başarıların kazanıldığı bir dönemdir.” (s.194)

“… devlet, Belenköy’ü sancak merkezi, yapıp Sari Ali’yi Kaymakamlığa atar ve Payitahta bağlar.” (s.198)

“Dolayısıyla “Fırka-i islahiye reform hareketi” sadece Varsaklar üzerine yapılması düşünülen bir hareket değil bütün Çukurova’nın derlenip toparlanması amacını güden bir harekettir. Ahmet Cevdet Paşa Kozan Ahvalini özetle şöyle anlatır: … ”

“Çok sarp bir dağ kıtasında bulunan ahali ekseriyle Selçukilerden kalma Türklerdir ki Farsah (Varsak) aşiretlerine mensup cemaatlerdir. Ve bu dağlılar, Kozanoğlularının piyade askeri olup Çukurova’da Ceyhan sağ cihetindeki göçebe aşiretler dahi onların süvari askeri idi.” (s.201)

“Karacaoğlan şiirlerini ilk kez Nüzhet Ergun derleyip yayınladı. Cahit Öztelli’nin Karacaoğlan Bütün Şiirleri adlı derlemesi de önemli Karacaoğlan araştırmalarından.” (s.319)

SONUÇ:

Bu kitap bizlere Varsaklar adında bir Türkmen boyu olduğunu, bu boyun Göktürk yazıtlarında belirtilen alt sınıftan bir boy olduğunu, bu boyun Anadolu dışında Bulgaristan, Azerbaycan, İran gibi ülkelerde de varlık gösterdiğini, içerisinden Barış Manço, Karacaoğlan gibi isimler çıkardığını, günümüzde daha çok Adana ve çevresinde (örneğin Kozan ilçesi) yaşadıklarını, bunların yanında tarihimizin gerçekten çok zengin ve hala araştırılmayan konularla dolu olduğunu gösteriyor.

Bir Kara Budun Varsaklar adlı kitabı okuduktan yaklaşık 6 ay sonra bu yazıyı yazmak biraz zorladı beni ancak nihayete erdirdim. İçerisinde oldukça fazla ayrıntı ve bilgi var: bazıları gereksiz olabilir, bazı imla hataları da olabilir ancak alanında iyi bir çalışma olduğu aşikar. Kaynak sayısı fazla. Sindire sindire okunması gereken bir eser bana göre. Bu yazıyı yazdığım an da çoğu bilinen sitede olmasa da bazı kitap sitelerinde fiyatının 20 TL’den başladığını da ekleyeyim. Tarihe meraklılar açısından iyi okumalar diliyorum.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık