Bu Böyledir

Bu Böyledir Mustafa Kutlu Kitap İncelemesi

Bu Böyledir adlı kitap Dergah Yayınları tarafından Mustafa Kutlu Dizisi: 8 koduyla okuyucuyla buluşturulan, ilk kez 1987 yılında yayınlanan, elimde Kasım 2022 tarihli 30. baskısı yer alan, yazar Mustafa Kutlu tarafından kaleme alınan bir hikaye kitabıdır. Yaklaşık 90 sayfalık olan hikaye kitabında 8 başlık altında (ki bu başlıklar Bu böyledir – Bahtımın yıldızı – Süleyman’ın seçimi – Red cephesi – Manifatura – Kahkaha çiçeği – Su sesi – Son şeklindedir) bir lunapark içerisinde yaşananlar anlatılıyor. Yazarın biyografisinin ve arka kapağında bir bilginin yer almadığı eserin ön kapağında ise hat sanatıyla yazılmış “Hiç” ifadesi yer almaktadır. Ben bu yazıyı hazırladığım sıralarda güvenilir kitap siteleri üzerinde eseri yaklaşık 57 TL gibi bir fiyata satın alabiliyordunuz.

Bu Böyledir adlı kitap hikaye türünde ülkemizde en çok okunan 100 kitap arasında yer alıyor. Mustafa Kutlu’nun hikayelerine kendimi kaptırdığımdan peyderpey kitaplarını satın alıp, okumaya devam ediyor; okudukça da kitap incelemesi şeklinde kendimce bloğumda yazmaya çalışıyorum. 1970 sonrası Türk hikâyeciliğinde önemli bir yer edinen Mustafa Kutlu’nun eserlerinde geleneğe ve yerliliğe yaslanarak samimi bir anlatım tarzı ile yazdığı hikayeleri, benim gibi birçok hikaye severi kendine bağlıyor diyebilirim. Eserlerinde günlük hayatta karşılanabilecek herhangi bir olayı işleyebilen yazar, insanı aile, toplum, din, kültür ve medeniyet çevresinde ele alırken ön planda görünen sorunu, arka planda ise daha anlamlı bir olguyu anlatmaya çalışıyor.

Bu Böyledir Kitap İncelemesi

Bu Böyledir adlı kitapta kahramanlarımız Süleyman Koç isimli adı ve soyadı olan bir birey. Ailesi ile birlikte – eşi Zinnure, kızı Fatma –, kızına verdiği sözü tutmak için gittikleri Lunaparkta yaşananlar kitapta anlatılır: “Süleyman Koç’un karısı Zinnure ve kızı Fatma ile yaptığı Lunapark gezintisi …” (s. 74). Süleyman karakterinin adı – soyadının da Süleyman ve Koç kelimelerinin kullanılması garibime gitmişti: semavi dinlerin bazılarında zenginliğin timsali olan Hz. Süleyman ve yazarın kitabı yazdığı dönemde ülkemizin en zengin ailelerinden biri olan Koç Ailesinin ad ve soyad olarak kullanılmasının arka planında mutlaka bir tercih sebebi vardı diye düşünüyorum. Yazarın bunu neden seçtiğini tabii bilemiyoruz.

Süleyman ve ailesi kendi halinde yaşayan bir çekirdek ailedir; hatta Süleyman hakkında kitapta “Süleyman tuğla ocaklarında çalışıyordu.” (s. 23) ifadesine yer verilir. Bir gün kızına verdiği sözü tutmak için lunaparka giderler ve hikaye bu lunapark çerçevesinde gelişir. Bu bölümler anlatılırken özellikle lunapark içerisinde yer alan ışık ve seslerin herkesi kendine çektiğini, etkisinden kurtulunamadığı üzerinde durulur. Buradan anlıyoruz ki yazarın anlatmak istediği dünya, lunapark üzerinden aktarılmaya çalışılmıştır. Kurgu lunapark olsa bile aslında anlatılan gerçek dünyanın ta kendisidir. Yani görünen lunapark olsa gerçekte anlatılan dünyamızdır.

Bu Böyledir adlı kitapta lunapark ile oyun ve eğlenceye insanların kendini kaptırdığını, dünyanın ve ölümün unutulduğu, gösterişin ön planda olduğu aktarılır. Bu haliyle yazarın diğer kitaplarında anlattığı ve eleştirdiği modern hayatın karşılığı bu kitapta lunapark olur. Kitabımızda bir eğlence ve vakit geçirme yeri olan lunaparka giren insanlar çıkmak istediklerinde çıkış kapısını bulamazlar. Şaşkın bir şekilde kenarda oturan Süleyman’ın ailesi, yolu zevk ve eğlence dünyasına dalan sıra sıra insanların lunaparka girişlerini izler. Bu kısımlardaki anlatım tarzı ve yansıtılmak istenenler hayalimizde canlandırdığımızda oldukça dikkat çekicidir.

Bir de Bu Böyledir adlı hikayede tavşan metaforu var: hikaye boyunca birkaç kez karşımıza çıkan bu tavşan, neyi ifade ediyordu? Süleyman karakteri üzerinden sürekli vurulamayan ancak her köşe başında karşısına çıkan tavşan, neyi temsil ediyordu? Yazar kitabında sırıtkan tavşan olarak nitelendirdiği tavşan ile Süleyman karakterinin uğraşını “ne var ki bir görünüp bir kaybolan tavşana bir türlü isabet ettiremedi.” (s. 75) sözleriyle açıklıyordu mesela, ancak aklımıza gelen soruların yanıtı ne olabilirdi, bilemedim. Onlarca tahminde bulunabilirim ancak yazarın hangisini seçtiğini cidden merak ettim.

Bu Böyledir Kitap Özeti

Bu Böyledir adlı hikaye kitabındaki baş karakterimiz olan aile babası Süleyman, tuğlacıda çalışan, lise döneminde Felsefe dersinden kalan, bu dersten kalmasının ileriki yaşantısını etkilediğini düşünen bir isimdir. Süleyman kitapta anlatılan hikayesinde hem Hafız Yaşar’dan hafızlık dersleri alır hem lisede tekrara kaldığı felsefe dersini geçmek için uğraşır hem de yazları tuğla ocaklarında çalışarak ailesini geçirmeye çalışır. Sonuçta Süleyman, okulunu bitirememiş, diplomasını alamamış, kendini hayat mektebinin içerisinde bulmuş, bir zaman sonra memur olarak bankaya girse bile ailesinin bazı isteklerini karşılayamamış bir bireydir. Lunapark içinde çarpışan arabalara bindiğinde bile karşısına çıkan arabalara çarpmak istememesi, hedefi olmayan biri görüntüsü çizmiştir.

Hikayede anlatılan kasabaya yeni yol yapılması, her şeyi değiştirir: Süleyman’ın ailesini bile. Yol sonrası kasabaya lunapark gelmesi ile hayat da değişmeye başlar. Yeni yol ile birlikte kasabadaki mimari yapıların da değiştiği, komşuluk ilişkilerinin ortadan kalktığı, birbirinden habersiz bir şekilde aynı apartmanda yaşayan insanların yaygınlaştığı durumun eleştirisi de yapılır. Bu girdap içerisinde hedefine odaklanmak isteyen Süleyman, bir türlü hedefini tutturamaz ve bu durum tavşan metaforu üzerinden de anlatılmaya çalışılıyor. Böylelikle Lunapark içinde kaybolan aile, ne yapacağını bilmez.

Bir de Felsefeci Şinasi karakteri var hikayede: “Felsefeci Şinasi… Sarhoş herif… Bunak…” (s. 60) diye kendini ifade eden öğretmen, lise döneminde herhalde sarhoş iken aldığı bir kararla Süleyman’ı dersten bırakmasının pişmanlığını yaşamaktadır. Lunapark çevresinde o da vardır: zaten lunapark ortak bir dünya değil mi? O çıkmak istememektedir (İlk Matrix hikayesi bu kitap olabilir!) Bu haliyle bir bütün halinde değerlendirildiğinde eserdeki hikayenin park = dünya şeklinde olduğunu, birden fazla karakterin hayat hikayeleri ve düşüncelerine yönelik farklı başlıklar altında metinlerin ortaya çıktığını ancak tek bir hikaye oluşturulduğunu söyleyebiliriz. Müslüman bir bireyin kendiyle, nefsiyle olan konuşmalarının yer aldığı kısımlar ise gerçekten dikkat çekiciydi.

Bu Böyledir adlı kitapta iki nokta daha dikkatimi çekti: birincisi lunapark içerisinde yer alan bir türbe idi. Bu türbeyi okuyunca aklıma Ankara’nın Altındağ ilçesinde yol ortasında yer alan Tezveren ve Gülbaba türbeleri geldi. Bir de kitapta karakter üzerinden kadınlara yönelik, kadın okuyucuların çok hoşuna gitmeyecek türden “kart karılara … karı aklı, kuş aklı…” (s. 50) şeklinde ifadelere yer verildi. Bu Süleyman karakterini tanımlamak için kullanılan bir yöntem olabilirdi. Bir de “Benim kronolojimi biliyor musun sen? Hep yenildiğimi yazdın. Oysa zaferlerle dolu tarihimiz.” (s. 8) cümlesinin çok hoşuma gittiğini söylemek gerek…

Bu Böyledir Sonuç

Sonuç olarak Bu Böyledir adlı kitapta Mustafa Kutlu biz okuyuculara hayatı ıskalayan, yokluklar içinde hayata tutunmaya çalışan, hedeflerine ulaşamayan Süleyman ve Şinasi karakterleri üzerinden modern hayatın getirdiği bazı değişiklikler sonucu yollarını kaybeden ve bu haliyle girdikleri lunaparktan çıkamayan insanların macerasını anlatır. Aslında burada dünya adeta bir dönme dolaptır, hep başladığın yere geri gelirsin: tabii buna sebep olan sürekli eğlenmek gibi gösterilmiştir. Yine de bu durum insanoğlunun aldandığını ve yolunu kaybettiğini, iki dünya arasında dengesini kuramadığını bizlere gösteriyor.

Bu Böyledir adlı kitaptaki karakterlerimizin denge kuramama durumuna bazen anlatıcının araya girerek yol göstermeye çalıştığını da gördük. “İşi yolunca göreceksin yeğenim… Yolunca göreceksin ne demek? Yani ne fazla, ne az… Ne büyük, ne küçük… Orta… Orta yolu tutacaksın…” (s. 49 – 50) sözünü de bu açıdan değerlendirebiliriz. Özellikle Mustafa Kutlu kitaplarını veya hikayelerini sevenler açısından bir çırpıda okunabilecek bir eser olduğunu, yazarın yine bir görünen bir görünmeyen konu işleyerek okuyucuyu düşündüren bir yolculuğa çıkardığını söylemek gerek.

Okuyucu olarak belki de kendinizi kitaptaki bir karakter ile özdeşlemek isteyebilirsiniz ancak lütfen Süleyman olmayın; Süleyman iyi çocuk ama hafız olup ticarete atılmak varken bankacılık niye? Zinnure olmayın, Şinasi olmayın: böyle hoca olmaz, öğrencilerinize iyi örnek olun. Yani kısaca hikayedeki karakterler olmayın bence: dünya hayatına aldanmayın, yoldan çıkmayın, iki dünyayı dengede tutarak ancak gideceğimiz yeri de hesaba katarak hareket edin. Kitabın “son” adını taşıyan son bölümü ise iç seslerin kenara çekildiği ve yazarın buraya kadarki kurgu hakkındaki “son mesajını” vermek istediği bir fantastik hikâyeye bürünüyor ve kitabın başından sonuna dek süren, ara ara renk kaybetse bile etkileyici üslûbu kayboluyordu. Bu durumu da tek eleştiri olarak söyleyebiliriz.

Bu Böyledir adlı kitapta anlamını bilmediğim bazı kelimelerin anlamları:

Plili etek ne demek: her kadını olduğundan çok daha şişman gösteren etek stili.

Mahut ne demek: Arapça sıfat türünde bir kelimedir; bilinen, adı geçen, sözü geçen anlamına gelir: “Kümbetin duvarı içinden mahut kutuyu çıkaran bendim.”

Farbalalı ne demek: Fransızca bir kelimedir; fırfırlı anlamına gelir: “Tam o sırada çıt etti, merdivenin üstüne asılı farbalaların bir köşesi koptu.”

Perçem ne demek: Farsça bir kelimedir; başlarını tıraş edenlerin tepede bıraktıkları saç tutamı, kâkül, yele anlamına gelir: “Selma alnına düşen bir perçemi eliyle kaldırıyor.”

Karamuk ne demek: Karanfilgillerden, ekin tarlalarında biten, yaprakları karşılıklı, çiçeği pembe mor renkte, zararlı bir bitki veya Vücutta kara renkli kabarcıklara sebep olan bir hastalık veya Koyunlarda görülen bir hastalık türü (her iki hastalıkta da ağızda).

Teres ne demek: Argo bir kelimedir, isimdir; pezevenk anlamına gelir.

Avami ne demek: Avam’dan avami, sözlükte “halk, sıradan insanlar” anlamına gelen avam âlim, filozof ve mutasavvıf, hatta idareci gibi zümrelerin kendilerinden olmayan çoğunluk için kullandıkları bir terim olmuştur.

Bermutat ne demek: Farsça ve Arapça kökenli bir kelimedir; alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi anlamına gelir: “Gece saat dokuz. Bermutat, köşk pırıl pırıl.”

Eser yazarın bir diğer kitabı olan Yoksulluk İçimizde adlı hikaye kitabına benzer bir konu içeriyor.

Lunaparklardan ya da yazarımız Mustafa Kutlu’nun Lunapark imgesiyle bahsettiği her şeyden sıyrılıp özümüzü bulmak duasıyla; iyi okumalar herkese.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık