Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk

Cthulhu'nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk

Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk adlı eser Howard Phillips Lovecraft tarafından kaleme alınan ve dünya klasikleri arasında yer alan bir yapıt. Orijinal adı The Call Of Cthulhu and The Colour Out of Space olan romanın önsöz kısmından da öğrendiğimiz üzere bu kitapta yazarın beş hikayesi yer alıyor: The Call of Cthulhu / Cthulhu’nun Çağrısı (1926), The Case Of Charles Dexter Ward / Charles Dexter Ward Vakası (1927), The Colour Out Of Space / Uzaydan Gelen Renk (1927), The Whisperer in Darkness / Karanlıkta Fısıldayan (1930) ve At The Mountains of Madness / Deliliğin Dağlarında (1931). Hepsi Klasik Serisi tarafından piyasaya sürülen kitapta bu hikayelerden ilk üç tanesi başlık olarak yer alırken, eseri İngilizce aslından çeviren ise Kerem Sanatel.

Kitabın edebiyat dünyasına kazandıran Lovecraft öldükten sonra önemi anlaşılan yazarlardan. Eserlerinin bir çoğu yazar öldükten sonra kıymete bindi. Lovecraft hakkında kapak kısmında ünlü yazar Edgar Allan Poe’nun mirasçısı ve en ilham verici mitosların yaratıcısı ilan edilmiş ki gerçekten iddialı cümleler. Günümüzde de eserlerinin bir çoğu en çok satanlar arasında yer alıyor. Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk adlı eseri de yaklaşık 80 sayfadan oluşan hikayeleri barındırıyor. Bunlardan kitaba adını veren Cthulhu’nun Çağrısı adlı hikayede kendi içinde üç bölümden meydana geliyor: Kildeki Dehşet, Müfettiş Legrasse’ın Hikayesi ve Denizden Türeyen Delilik.

Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk Kitap İncelemesi

Eldritch Abomination ya da basitçe Kozmik Korku olarak bilinen Lovecraftvari Korku veya Lovecraftçı Korku (İng: “Lovecraftian Horror”) terimi, Amerikalı yazar H. P. Lovecraft’ın hikâyelerinde oluşturduğu korku türünün alt türüdür. Yazarın kozmik korku türünde oluşturduğu kurgusal evrene Cthulhu Mitosu adı verilirken; yazarın ölümünden sonra bile bu kurgusal evren edebiyatta, sanatta, çizgi romanlarda, filmlerde ve oyunlarda işlenmeye devam etmektedir. Kitabın önsöz kısmında bu durum şu sözlerle ifade edildi: “Lovecraft, deniz canlılarına karşı büyük bir fobiye sahipti ve bu fobi, yazarın meşhur Cthulhu Mitosu’nun oluşmasında etkili oldu. … Cthulhu’nun Çağrısı Stephen King, Neil Gaiman gibi pek çok yazara, filme, besteye ve çizgi romana eskin kaynağı oldu.” (İlk sayfa editör notu). İngiliz çizgi roman yazarı Alan Moore, çizgi romanlarının üzerinde Lovecraft’ın biçimlendirici bir etkisi olduğunu söylemiştir. Yönetmen John Carpenter’ın filmleri, Lovecraftvari temalarının yanında Lovecraft’ın kurgusuna doğrudan göndermeler ve alıntılar içerir. Yazardan etkilenen yönetmenler arasında Guillermo del Toro da yer alır. Yani bir çok kişiyi etkileyen bir yazardan bahsediyoruz.

Yazarın hayat hikayesini bildikten sonra kitabı okumak, değişik düşünceler içerisine girmemize neden oluyor. Şöyle ki: yazarın psikolojik hayat hikayesi ile oluşturduğu karakterler hakkında akademik makaleler bile yazılması, eserdeki hikayelere bakış açımızı değiştiriyor. Hiç olmazsa ben de öyle oldu: karakterlere ve cümlelere, bunların arka planında neler olabileceğine dair düşünmeye gayret etmeme neden oldu. Örneğin “… ulu rahip Cthulhu’nun sular altındaki ihtişamlı R’lyeh şehrinde bulunan karanlık yuvasından kalkıp yeryüzünde tekrar hükümdar olacağı güne…” (s. 28) cümlesi bana yukarıda yazarın hayatında etkili olan deniz canlılarına karşı fobisi ve Hristiyanlıktaki Mesih inancını bir arada değerlendirmeme, bunlara bir atıf olarak nitelendirmeme neden oldu diyebilirim.

Yazar bu eserinde yer alan hikayelerinde bilimsel terimler (ki bazılarının anlamlarını çevirmen dipnot olarak vermiş, ben de aşağıda bir kısmını paylaşacağım) ile ünlü ressam ve bilim adamlarının isimlerinden (örneğin: “… bir Fuseli tablosundan farksız bir manzaraymış…” s. 76. Fuseli İsviçreli ressam Johann Heinrich Füssli) oldukça bahsetmiş, bazılarına atıflarda bulunmuştur. Bunun yanında oluşturduğu hayali yaratıkların tasvirini de çok iyi betimlediğini söylemek mümkün: örnek olarak “Suratı dokunaçlarla kaplı ahtapotsu kafası, kauçuğu andıran pullu gövdesi, ön ve arka ayaklarındaki devasa pençeleri ve sırtındaki uzun dar kanatları haricinde az çok insansı hatlara sahip bir canavarı betimliyormuş.” (s. 22) cümlesi verilebilir. Bu arada kitapta yer almasa da internette yaptığım araştırmada bu yaratıkların resimlerini de çizdiğini öğrendim. Aşağıda bu korku mitinin en önemli öğelerinden olan heykelin bir tasviri yer almaktadır:

Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk adlı kitapta yer alan Cthulhu adlı yaratığın ya da beklenen şeyin tasvirini bir heykeltıraş bu şekilde tasvir etmiş.

Kozmik korku türünün en bilinen yaratıklarından biri olan Cthulhu’nun yaşadığı yer hakkında da ufak bir bilgi kitapta veriliyor (s. 41). 47 derece 9 dakika Güney enlemi ve 126 derece 43 dakika Batı boylamının kesiştiği yerde olduğu rivayet edilen, denizin dibindeki – hayali – sütunlar şehri R’lyeh’te yattığından bahsedilen Cthulhu adlı yaratık hakkında ufak bir sörf yaptığımda, bu yaratığın geri döneceğine inanan tarikatların da olduğunu öğrendim. Gerçekten çokça kişiyi etkileyen bir kurgudan bahsediyoruz. Bu yönleriyle cidden dikkate değer olduğunu düşünüyorum.

Kitapta yer alan hikayelerden kısaca bahsedelim

Gelelim kitaptaki hikayelere: Kildeki Dehşet adlı hikayemiz, hikayenin anlatıcısı olan Francis Wayland Thurston’un, “Sanırım dünyadaki en hayırlı şey, insan aklının karşılaştığı her şeyle bağlantı kurabilmedeki yetersizliğidir.” (s. 12) demesiyle başlar ve “Bizler kapkara bir sonsuzluk deryasının göbeğindeki durağan bir cehalet adasında yaşıyoruz, ancak daha ötesine açılmamız gerektiği anlamına gelmiyor bu.” sözleriyle devam eder. Bu iki giriş cümlesi bile üzerinde saatlerce konuşulacak, tartışılabilecek bir arka planı içerisinde barındırıyor. Bu ilk kısımda Thurston’un büyük amcası Profesör George Gammell Angell’in 1926-27 kışında öldükten sonra yaşananları, anlatıcının amcasına ait notları, biriktirdiği kupürleri, bir kutuda kilitli kil kabartmasını bulması sonrası başına gelenleri takip ediyoruz.

İkinci bölüm olan Müfettiş Legrasse’ın Hikâyesi’nde ise Müfettiş’in, Angell’in heykelciğine benzer bir heykel buluşu sonrası araştırmaları sonucu meydana gelen olaylar anlatılır. 1907 yılında ülkenin güneyinde tekinsiz ormanlarda kadın ve çocukların ortadan kaybolmasını araştıran polislerin bir şenlik ateşinin ortasında bulunan iki metre yüksekliğinde tepesinde yontma bir heykel bulunan granit taşın çevresinde bulunan melez insanların “ph’nglui mglw’nafh cthulhu r’lyeh wgah’nagl fhtagn” diyerek (anlamı: r’lyeh’deki evinde ölü cthulhu düş görerek bekliyor) bağırmaları sonrası polislerin müdahale etmesi ve aralarında yaşanan kısa çatışmayı takip ediyoruz. Polisler yakaladıkları bu melezlerin Ulu Ezeli Varlıklar’a tapmakta olduğunu öğrenir. İnançlarına göre Cthulhu sular altında yaşadığı R’lyeh isimli şehrinden kalkıp yeniden dünyaya hükümdar olacaktır.

Hikayenin son bölümü olan Denizden Türeyen Delilik’te ise, Cthulhu isimli tarikat anlatılır. Pasifik Okyanusu’nda saldırıya uğrayan bir gemiye ilişkin gazete yazısı bulan anlatıcımız, gemiden sağ kurtulan Johansen’in peşine düşer ancak şahıs ölmüştür. Karısından bir belge elde eden anlatıcımızın bulduğu belgede “kâbus ceset-kent R’lyeh” olduğu yazılıdır: belge, Thurston’un çok fazla şey bildiğini yazıp, öleceği kehanetinde bulunmasıyla sona erer.

Uzaydan Gelen Renk Hakkında

H. P. Lovecraft’ın en iyi bilinen eserlerinden biri olan ve orijinal adı The Color out of Space olan Uzaydan Gelen Renk adlı eserinde, kırsalda ailesiyle birlikte yaşayan bir çiftçinin bahçesine düşen meteor ve sonrasında meteorun ortadan kaybolmasıyla başlayan süreçte öncelikle bitki örtüsünün ve hayvanların yavaş yavaş değişmesini / kaybolması, daha sonrasında ise çiftçi ve ailesinin deliliğin pençesine düşmesi anlatılır. Hatta bu ‘renk’ kitapta şu sözlerle ifade edilir: “Uzaydan gelen bir renkmiş alt tarafı; bildiğimiz tüm doğa kanunlarının ötesinde, tam olgunluğa ermemiş sonsuz alemlerden gelen korkunç bir ulak…” (s.79). Aslında genel olarak yazarın eserlerinde belirttiği karakter veya nesneler hele hele uzaydan gelenler, hiç normal bir şey değiller.

Kitap okumak dışında film izlemeyi de seven biriyim. Uzaydan Gelen Renk adlı hikaye hakkında bir film yapıldığını biliyordum. Kitap uyarlaması bu filmi izlemedim henüz ancak listeye eklemiştim. Korku ve bilim kurgu türünde yer alan Uzaydan Gelen Renk (Color Out of Space) filmimin yönetmenliği ve senaristliği Richard Stanley yapılırken oyuncu kadrosunda ise Nicolas Cage, Q’Orianka Kilcher ve Joely Richardson yer alıyor. Tabii ki bu uyarlama filmde orijinal esere tam bağımlı olunmadığının, farklılıklar katıldığının ve filmin 1900’lü yıllar yerine 2000’li yıllarında geçtiğinin, buna uygun olarak kurguda değişikliklerin yapıldığını film hakkında yapılan yorumlardan öğrendim. Aşağıda Uzaydan Gelen Renk hikayesindeki kurgusal olayın -aslında kitapta rengi olmayan bir şey gibi ifade ediliyor- nasıl olduğunu filmden bir sahne ile izleyiciye nasıl aktarıldığını göstermek için eklemek istedim:

Uzaydan Gelen Renk adlı hikaye sinemaya aktarıldı ve o filmden bir sahneyi de buraya ekledim.

Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk adlı eserde bazı yeni kelimelerde öğrendim ve bunların bazılarını çevirmen dipnot olarak paylaşmıştı, ben buraya da eklemek istedim ve sonlarına nedir? sorusunu ekleyerek sizlerle de paylaşmak istedim:

Kubizm nedir?: Plastik sanatlarda XX. yüzyılın başlarında Fransa’da ortaya çıkan, doğa biçimlerinin olduğu gibi yansıtılması gerekmediğini, onun plastik bir olgu olarak görülmesi gerektiğini öne süren, nesneleri geometrik biçimlerle yansıtan, yaratıcıları arasında Braque, Picasso gibi sanatçıların bulunduğu bir sanat akımı.

Fütürizm nedir?: Gelecekçilik. 20. yüzyılın başlarında (özellikle 1909 ile 1920 arasında) İtalya’da ortaya çıkmış, modern sanat ve toplumsal hareketlerin akımıdır.

Grotesk nedir?: Mimarlık anlamında; eskiçağ Roma yapılarında bulunan, insan, hayvan ve çiçek figürlerinin gülünç bir biçimde birleşmeleri biçimindeki abartılı süsleme tarzı ilen tiyatro terimi olarak kaba gülünçlüklerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan, bağdaşmaz durumları, karşıt görüntüleri şaşırtıcı biçimde birleştiren, temelde ciddi ama görünüşte gülünç ve abartılı olan güldürü tarzına verilen isimdir. Grotesk, dünyayı yabancılaştıran ve onu eğlenceli hayali bir alana götüren, içinde esrarengiz, tekin olmayan güçlerin egemenliğinin yansıdığı, aslında bir araya gelmez gibi görünen şeylerin bir oyun havasında birleştirilmesidir.

Teosofik kitap nedir?: Bu kelime “tanrı” ve “bilgi” sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir. Teosofi de denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların “İlahi”yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatın bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür. Günlük kullanımda ve teozofi anlayışı dışında ise genelde mistizm ve meditasyon temellerinde kurulmuş, hakikatin böyle elde edilebileceğine inanan felsefelere verilen isimdir. Ortalama entelektüel kapasiteye sahip olan ve metafiziğe yatkın olan; kendisi için yardım almaktan çok komşusuna yardım etmekten daha fazla keyif alan saf, bencil olmayan bir yaşam süren; diğer insanlar uğruna kendi zevklerini feda etmeye her zaman hazır olan; hakikati, iyiliği ve hikmeti, sağladıkları fayda için değil kendi iyiliği için seven herkes Teosofist’tir.

Estet grup nedir?: Estet, güzel duyusu olan, güzelden anlayan ve güzeli en yüce değer sayan, sanatsal beğenisi çok gelişmiş kimseye verilen isimdir.

Marsık nedir?: İsim olarak üretilirken gerektiği biçimde ve ölçüde yanmamış bulunması nedeniyle, yakıldığı zaman tüterek ve koku vererek yanan, niteliksiz odunkömürü anlamına gelirken argoda kara renkli, esmer (kimse), zenci anlamına gelir. Yazar Lovecraft’ın bu gibi terimleri kullanması nedeniyle ırkçı olduğunu söyleyenler vardır.

Mulatto nedir?: Zenci melezidir. Mulatto, zenci ırktan olan biriyle Kafkas ırkından olan birinin melez çocuğuna denir. Mulattolar çoğunlukla ABD’de ve Güney Amerika ülkelerinde görülür. Beyonce ve Barack Obama gibiler buna örnek verilebilir. Yazar Lovecraft’ın bu gibi terimleri kullanması nedeniyle ırkçı olduğunu söyleyenler vardır.

Metis nedir?: Birçok anlamı vardır. Metis kelimesi Türkçe’de “melez, karışık soylu” anlamına gelir. Mitolojideki anlamı olarak; Sanskritçe “mati”, “ma” kökünden geldiği düşünülmektedir. Yunan mitolojisinde, Okeanos ile Tethys’in kızı, Hikmet tanrıçasıdır. Metis, tanrıların başı olan Zeus’un ilk karısı ve akıl tanrıçası Athena’nın annesi olarak anılır. Metis, ilahi bilginin ve kutsal aklın, yani “hikmet”in tasviri, vücud bulmuş halidir. Hikmetin sembolu olan “su”, Metis’in de başlıca sembolüdür. Kitapta ise annesi ile babasından biri İspanyol / Portekizli öteki Kızılderili olan melez anlamında kullanılmıştır. Bunun yanında tarihi anavatanları Kanada’nın üç eyaletinin yanı sıra British Columbia, Kuzeybatı Toprakları, Kuzeybatı Ontario ve Kuzey Amerika Birleşik Devletleri’ni içeren yerli halklara da bu isim verilmiştir.

Tekinsiz muntazamlık nedir?: Tekinsiz kelimesi uğursuz, güvensiz anlamına gelirken muntazamlık ise dizili, düzenli, intizamlı anlamına gelir. Yani yazar bir nevi güvensiz bir düzenden bahseder.

Kavruk fundalık nedir?: Buraya kitapta çevirmenin eklediği notu eklemek istiyorum. Bu tabir ilk kez Shakespeare’in Macbeth isimli eserinde “Bu kavruk fundalıkta yolumuzu neden kestiniz, kehanetten farksız karşılamanızla?” (1. Perde 3. Sahne) şeklinde yer almıştır. Aynı tabir daha sonra Kayıp Cennet isimli şiirinde John Milton tarafından da kullanılmıştır. Kavruk kelimesi güneş altında kalarak yanmış, kurumaya yüz tutmuş yer olarak nitelendirilir. Fundalık ise funda ile kaplı yerdir. Bu ikisini bir arada düşündüğümüzde ortaya kurumaya yüz tutmuş fundaların yer aldığı alan olarak söyleyebiliriz.

Boraks incisi nedir?: İsveçli kimyager Jöns Jacob Berzelius’un 1812’de geliştirdiği tahlil yöntemi. Metalik bileşiklerin tespitinde yararlanılır.

Kralsuyu nedir?: Nitrik asit ile hidroklorik asidin birleşimiyle elde edilen güçlü çözelti. Altın ve plastik gibi madenlerin kralı olan maddeleri bile eritebildiği için kralsuyu olarak anılır.

Bozarık nedir?: Bozarmış olan demektir. Bozarmak ise boz rengine girmek veya renk değiştirmek, rengi atmak anlamına gelir.

Pörsük nedir?: Gevşeyip sarkmış, yıpranmış, pörsümüş.

Edebiyat (bir çok yazarı etkilemişti), sinema (bir çok yönetmeni etkilemişti) ve oyun dünyasına (Call of Chulhu adlı oyunu 2018 yılında piyasaya çıkmıştı) damgasını vurmuş Cthulhu’yu, Cthulhu’nun Çağrısı ve Uzaydan Gelen Renk adlı eseriyle okuyucuya armağan eden yazarın kitabının Türkçe tercümesinin çok akıcı olduğunu söylemek mümkün ancak yine de tanımlamata – tanımlamada olacaktı (s. 14), dolayı – dolaylı olacaktı (s. 32), yaşadığnı – yaşadığını olacaktı (s. 72) gibi bazı ufak kelime hataları olduğunu da tespit ettim. Akıcı, anlaşılır hali yanında kısa hikayelerden oluşması, bir çırpıda okuyabileceğiniz bir eser olarak karşımıza çıkmasını sağlıyor.

İyi okumalar.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık