Cuma günü, sıkıcı geçmişti ve darlanmıştım. Hemen kendimi sokağa attım ve kpss ücretini yatırma bahanesiyle cuma namazına gitmedim. Halbuki kendi kendimi kandırmış, nefsime uymuştum: cuma vaktinde banka açık olmaz ki!! Ama gitmemiştim bir şekilde ve sonra vicdan azabı çekmeye başlamıştım. Bu halde bankalar açıldıktan sonra, bankaya girdim. Sanki etrafıma ”ben cumaya gitmedim.” diye bas bas bağırıyormuşum gibi herkes benden uzakta oturmaya başladı ama bir kişi yanıma geldi. O da bir DELİ!!!. Evet, bir deli… Aklı yok yani. tıpta böyle deniyor… Yanıma oturduktan sonra, sanki ben ona cumaya gitmediğimi açıklamışım gibi hemen konuya daldı: ” Bugün camiiler çok doluydu. Ben de köye çıktım yürüyerek. Köyde kıldım namazı. Çok dolu. Çok. ” Bir an yüzümün kızardığını hissettim yani. Düşünsenize, üzerine vazife olmayan bu deli dediğimiz adam, cuma namazını kılmak için teeeee köye çıkıyor akıllı diye geçinen ben şeytana uyup cumaya gitmiyor!!!
Bir an düşündüm: benim gibi yapan kaç insan vardı acaba dünyada? Sonra bunu düşünmekten vazgeçtim, dedim olum önce sen kendine çeki düzen versene? Neden başkalarını düşünüyorsun ki? Önce sen…
Çok utandım. Bu arada bazılarınız sorabilir, bankada delinin işi ne diye… Adam, kuruşuna kadar parasını bankaya yatırıyor, para lazım olunca gelip çekiyor. :) Kim öğrettiyse, bilemiyorum.
Ve sonrası da var:
Dükkana geçtim. Dükkanın tam karşısındaki binada bir deli daha var. Her gün pencereye çıkar, sürelerden okumaya başlar. Bazen isimler söyler, kim olduklarını bilmem: ama ona doğru bir bakış attığınız an içeri girer, pencereyi kapatır. :) sanki sensör var üzerinde…
Delileri anlamak zor… Onlara deli demek de zor… Ben onların yanında zırdeli kalıyorum. :)
ve son olsun:
” akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olup dünya benim kahrımı çeksin daha iyi. ”