Eğitim Üzerine adlı kitap Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan Prusya kökenli Alman filozof Immanuel Kant tarafından ilk olarak 1803 yılında “Über Pädagogik” adıyla okuyucuyla buluşturulan Türkçe versiyonuna verilen ad. İz Yayıncılık tarafından okuyucuyla buluşturulan eseri farklı yayınevlerinden Eğitim Üzerine (Ruhun Eğitimi-Ahlaki Eğitim-Pratik Eğitim) veya Eğitim Üzerine Düşünceler adıyla raflarda bulabilirsiniz. Ayrıca Eğitim Üzerine adıyla farklı yayınevleri de yine farklı tercümanlar tarafından çevirisi yapılan sürümünü piyasaya sürmüştü. Elimde 2023 yılında İstanbul’da 7. baskısı yapılan nüshası bulunan eseri güvenilir kitap siteleri üzerinde bu yazıyı hazırladığım sıralarda 13 TL gibi bir fiyata satın alabiliyordunuz.
Tercümesi S. Emre Bekman tarafından yapılan Eğitim Üzerine adlı kitabın bilgi kısmında çeviri yapılırken, F.F. Buchner tarafından 1904 yılında İngilizce olarak J.B. Lippincott Company üzerinden yayımlanan Educational Theory Of Immanuel Kant adlı neşrinden yararlanıldığını öğreniyoruz. ‘’Eserde yer alan dipnotlar, baskıya esas aldığımız, İngilizce neşirde, yayına hazırlayanı E. F. Buchner tarafından eklemiş notlardır.’’ (s.7) sözüyle de dipnotlarının bile İngilizce neşrinden alındığını görüyoruz ki çevirmenin birkaç dipnotu da yine eserde yer alıyor (kitapta toplam 63 farklı dipnot var ancak 72. sayfada bir anda dipnot 61 iken sıfırlandı ve 1’den başladı, ilginç).
Eğitim Üzerine Kitap İncelemesi
Aydınlanma Çağı ve felsefe tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Immanuel Kant, kendisinden sonrakileri de belirgin şekilde etkilemişti. Günümüzde Rusya topraklarında bulunan bir şehirde doğan yazar hakkındaki bir bilgi dikkatimi çekti: ‘’Königsberg’de doğdu ve ölünceye kadar bu şehrin sınırları dışına çıkmadı.’’ (Giriş). Doğduğu Kantvainiai (Almanca: Kantwaggen) isminden soyadını aldığı düşünülen yazarın memleketinden hiç ayrılmadan Batı felsefesini bu kadar çok etkilemesi, en dikkat çekici yönü oldu benim için… Bu arada yazarın Eğitim Üzerine adlı kitapta tercüman ile birlikte tek sayfada kısa bir biyografisi de yer alıyor.
Eğitim Üzerine adlı kitabın yazarı olan Immanuel Kant, Königsberg’i çevreleyen kasabalarda bir dönem özel öğretmenlik yapmış biri: yani eğitim dünyasına uzak değil. Ancak eğitimi sorgularken veya yorumlarken, olaylara bir filozof bakış açısıyla baktığı da bir gerçek: ‘’Harici bir saik, hayvanlar için her şeyi hazır etmiştir. Ama insan kendi saikini kendi bulmaya muhtaçtır.’’ (s.8) diyen yazar, bir nevi insanoğlunun kendi nedenini bulmaya muhtaç olduğunu söyleyerek cümlelerine başlıyor. Yazar kitabında eğitimi talim veya terbiye olarak ikiye ayırıyor.
Kant, terbiyeye yani eğitime çocukluk yaşlarında başlanılması gerektiğini ‘’Terbiye, bireyin aslında insanlık temelli olan fıtratından kaynaklanan hayvani içgüdüleriyle yolundan sapmasına engel olur. … Terbiye, bireyi beşer kanunlarına tabi kılar ve onlara uymaya zorlar. Ne var ki bu aşamaya hayatın ilk dönemlerinde yani çocukluk döneminde geçilmelidir.’’ (s.8) sözleriyle ifade edip eğitimin önemini ‘’İnsanoğlu yalnızca eğitim vasıtasıyla insanlaşabilir. Eğitim onu hangi şekle sokarsa, insan odur.’’ (s.11) cümlesiyle net bir şekilde vurguluyor.
Yazar, Eğitim Üzerine kitabında bazen misaller vererek okuyucunun konuyu daha iyi kavramasını da sağlamaya çalıştı: ‘’Örneğin ayıkulağı bitkisinde, aynı kökten geliştiklerinde çiçeklerin hepsinin aynı renkte, fakat tohumdan büyüdüklerinde hepsinin birbirinden farklı renkte olduğu görülür. Yani bu çiçeğe iki imkan da verilmiştir ve sonunda hangisinin ortaya çıkacağı tamamen ekim ve dikim meselesidir. İnsanlarda da durum böyledir.’’ (s.13) diyerek eğitim sürecinde tercih edilecek yöntemin çocuğun gelişiminde ve karakterinde belirleyici olacağını vurgular. Bu sürecin ne kadar meşakkatli olduğunu ise ‘’İnsanoğluna biçilmiş en zorlu ve ağır görev, eğitim ve öğretim olagelmiştir.’’ (s.15) sözleriyle ifade eder.
Eğitim Üzerine adlı kitap bizlere ne anlatıyor?
Kant, salt eğitim ile değil öğretim yani talim ve terbiyenin bir bütün halinde uygulanmasını ister. Bunun tam tersinin de olabileceğini ancak sonuçlarının ‘’İnsanoğlu, sadece eğitilir, yoğurulur ve robot gibi yetiştirilebilir de aydınlatılabilir de. Yani insanlar tıpkı köpekler ve atların eğitildiği gibi eğitilebilir.’’ (s.20) cümlesinde olduğu gibi, mekanikleşme benzeri bir sonuç da doğurabileceğini hatırlatır. ‘’Terbiye etme, insanın içindeki vahşiliğe ket vurmasıdır.’’ (s.19) diyen yazar terbiye ile insanoğlunun eğitildiğini, bunu yaparken içinde bulunan vahşiliğinde zamanla azaldığını söyler. Ayrıca ‘’Çocukların sadece eğitim görmesi yeterli değildir. Onlara edindirilecek en önemli nitelik düşünebilmeleri olacaktır.’’ (s.20) ifadesini kullanır.
Terbiyenin önemine dikkat çeken Kant, ‘’Terbiyedeki savsaklama belli bir bilgi birikimi edindirmede oluşacak eksiklikten çok daha büyük bir tehdittir.’’ (s.11) yorumunda bulunur. Talim ve terbiye kısmında ahlakın da önemli olduğunu hatırlatan yazar ‘’Ahlak kesinlikle göz ardı edilmemelidir. İnsan sadece bütün amaçlarını gerçekleştirecek teçhizata değil, doğru amaçları seçebileceği bir melekeye de sahip olmalıdır. Bu özellik hem herkes tarafında kabul görmeli hem de herkes bu melekeye sahip olmayı amaç haline getirmelidir.’’ (s.20) cümlesini kullanır.
Eğitim Üzerine adlı kitapta Kant’ın çok iyi bir gözlemci olduğunu bas bas bağıran cümlelerde var. Bazı cümleleri her bireyin tahmin edebileceği cümleler ancak bu tahmini cümleleri irdeleyip, yorumlayıp, tespitini paylaşması ve çıkarımda bulunması takdir edilesi. Bunlara örnek olarak ‘’Bir çocuğun yetişkinler gibi iyi huylu, açıkgöz, sağ görülü ve yetenekli olmasını beklemek, bir yetişkinden çocukça hareket etmesini beklemekle eşdeğerdir.’’ (s.27), ‘’Kısacası işin içine ne kadar az aracı sokulup, çocuğa kendi çabalarıyla öğrenme fırsatı verilirse o kadar iyi olacaktır. Sonrasında her şeyi etraflıca öğreneceklerdir.’’ (s.32), ‘’Çocuk kendisini alışkanlık edinmekten korumalı ve çocuğun herhangi bir alışkanlık formu geliştirmesi engellenmelidir.’’ (s.33) cümlelerini verebilirim.
Din eğitimine de yer veren Kant ‘’Din ve ahlak ayrılmaz bir ikilidir.’’ (s.73) der. Çocuklarda dini anlatmak ve zihinlerine yerleştirmek için “Yaratıcı figürünü kafada oturtmak için en elverişli örnek, çatısı altında yaşadığımız babalar olabilir.’’ (s.72) önerisinde bulunur. Çocuklar konusunda ayrıca ‘’Çocuklar her dini kavramı idrak edemeyebilir. Fakat yine de birkaç dini kural, özellikle de olumsuz özellikte olanlar onlara öğretilmelidir. Sonuçta çocukların kuralları körü körüne ezberlemesinin bir faydası yoktur ve onlarda yanlış bir yaradan bilinci oluşturacaktır. Esas kulluk Yaratanın rızasına uygun hareket etmektir ve çocuklara esas öğretilmesi gereken budur.’’ (s.73) ifadesini kullanır.
Kant, Eğitim Üzerine adlı kitabında öğretmenlere önerilerde bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi ‘’Öğretmenler bir çocuğu asla yetenekleri yüzünden değil, karakteri sayesinde öne çıkarmalıdır.’’ (s.60) cümlesi olabilir. Ayrıca ‘’Bir çocuğun son moda eğilimlerini takip etmeye çalışması kadar rahatsız edici bir durum yoktur.’’ (s.61) ve ‘’Yalan söylemeye karşı en etkili ceza çocuğa sizin gözünüzde sahip olduğu saygıyı kaybettiğini göstermektir.’’ (s.59) ve ‘’Çocuklara ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri için harçlık verilmeli ve bu şekilde merhamet sahibi olup olmadıkları görülmelidir.’’ (s.63) ve ‘’Ebeveynler çocuklarını nazik değil gözü pek nitelikte yetiştirmelidir.’’ (s.67) gibi ebeveynlerin kulaklarına küpe etmeleri gereken önerileri de vardır.
Kant, Eğitim Üzerine adlı kitabında çocuklar üzerinde oldukça durdu diyebiliriz. Çocuklar konusunda verdiği öneriler dikkate değerdi; bazılarını yukarıda paylaştım. Eğitim ve öğretimin başarılı olması için çocuk yaşta yapılacakların önemli olması, yazarın çocuklar üzerinden örnekler ve yorumlarda bulunmasına neden oldu gibi gözüküyor. Çocukla, çocuk olduğunun farkına vararak ancak geleceğin bir vatandaşı olduğu da unutulmadan iletişim kurulmasını ‘’Eğer çocukta bir karakter oturtmak isteniyorsa, ona her şeyde belli bir plana riayet etmesi, belli kurallara harfiyen uyması öğretilmelidir. … Bir çocuğa asla bir vatandaş karakteri değil, çocuk karakteri oturtulmalıdır.’’ (s.56) sözleriyle anlatıyor.
Kant, Eğitim Üzerine adlı kitabında düşüncelerini Fiziksel Eğitim Aşaması, Ahlaki Eğitim Aşaması ve Dini Eğitim şeklinde 3 başlık altında inceliyor. Bu başlıklar altında her düşüncesine farklı bir numara verilmiş ve toplamda sonuç bölümü de dahil olmak üzere 113 farklı paragraf oluşturulmuş olduğunu görüyoruz. Sonuç bölümünde ise yazar ‘’Sonuç kısmında, çocukluktan ergenliğe geçiş yapan gençlerin eğitiminde izlenecek yol hakkında birkaç hususa değineceğiz.’’ (s.75) diyerek daha çok ergen gençler hakkındaki düşüncelerini okuyucuyla paylaşıyor. Bu kısımda ergenlik durumunda çocuklarda yaşanan değişiklikler ile bu çocuklarla nasıl iletişim kurabileceği konusu üzerinde duruyor.
Yazarın Eğitim Üzerine aldı kitabında paylaştığı ‘’Adap kuralları bizzat insanın içine kök salmalıdır. Ahlaki eğitimde, neyin iyi neyin kötü olduğuna dair çocuğa verilecek eğitime çok erken, dönemde başlanmalıdır. Eğer bir ahlaki temeli oluşturacaksa, orada cezaya yer olmamalıdır.’’ (s.55) ile ‘’Ahlaki cezalar, çocuğun onurunu kırıcı veya sevilmesini kısıtlayıcı türden cezalardır. Örneğin çocuğun utanç duyması veyahut da ona karşı soğuk ve mesafeli davranılması… bu cezalar mümkün mertebe devam ettirilmelidir.’’ (s.57) cümleleri arasında tezatlık olduğunu düşünüyorum: ceza konusundaki derdini tam olarak anlatamamış gibi geldi bana.
Eğitim Üzerine aldı kitabın İngilizce aslını okumadığımdan ve İngilizce bilmediğimden dolayı tercümesinin kalitesi hakkında konuşmak, imada bulunmak istemiyorum ama biraz Google Translate çeviri gibi geldi bana: akıcılık sürekli engelleniyor gibiydi. Bunun dışında gereksiz “(“ işareti kullanımı (s. 26 gibi), “bulunmayan” kelimesinin yanlış kullanılması (s. 28), ”duygusunu aldığı bir üzüldüğü için” gibi anlamlandıramadığım bir öbeğin kullanılmış olması, ‘’Karar verdikleri şeyleri uygulama koymayı erteleyenler arkalarında başkalarının imrenecekleri bir şey bırakması zordur.’’ (s.64) gibi bozuk cümleler olması, tespit ettiğim bazı eksiklikler. Son okumayı yapan arkadaşlar neden kitabı iyi okumuyorsunuz? sorusunu her kitap okuduktan sonra yine bana sordurttunuz ya, aferin.
Kitapta muhtemelen eğitim bilimcilerin onay vermeyeceği düşüncelerde yer alıyordu. Benim eleştirilerimden bir tanesi de yazarın Roman türündeki kitaplara yönelik yorumuydu. Yazar kitabında ‘’Mesela çocukları sadece o an eğlendikleri için onların roman okumalarının hiçbir faydası bulunmamaktadır. Ve bu tür okumalar hafıza yetilerini zayıflatır.’’ (s.49) ve “Romanları eğitim gören gençlerin önünden kaldırmalıyız. Romanlar onların kafalarını karıştırır ve duygulara, hayallere kapılmalarına neden olur.” gibi iki cümle kurdu. Ben çocukların yani yaşı küçüklerin roman türüne çok küçük yaşta başlamalarına karşıyım ancak romanların eğitim ve karakter gelişimi için bir araç olarak kullanılabileceğini düşünüyorum. Özellikle tarihi romanlar, işlediği dönemin koşullarını ve toplumsal hayatı öğrencilere çok iyi aktarabilecek türde.
Çocuklarımız bizim geleceğimiz. Bu yüzden eğitim – öğretim hayatında karşılaşacakları hakkında araştırmalar yapılması önemli. Kant, memleketinden dışarı çıkmadan, konu hakkında çok ince detaylara kadar her şeyi ince eleyip sık dokumuş, tespitlerini yazıya dökmüştü; ben de sindire sindire okumaya çalıştım. Eğitim camiasında çalışanların özellikle okumasını ve diğer eğitim bilimcilerin görüşlerini alarak özellikle 14 – 16 yaşına kadar temel eğitimde kitapta yer alan öneri ve tespitlerin kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu arada Eğitim Üzerine adlı kitabın Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ve öğretmen adayları tarafından okuması gereken kitaplar listesinde yer aldığını öğrendim, mutlu oldum. Ancak anne – babalarda okumalı derim.
Kitapta yer alan ‘’Bizim görevimiz, öğrencilerin özgürlüklerini korumak amacıyla yapılacak kısıtlamaya hazırlamak ve aynı zamanda özgürlüklerinden en doğru şekilde yararlanmasına rehberlik etmektir.’’ (s.24) cümlesi ise her şeyi özetler nitelikte…
Eğitim Üzerine adlı kitapta altını çizdiğim diğer önemli cümleler;
‘’Lakin insanoğlu doğuştan itibaren o kadar muazzam bir özgürlük içgüdüsüne sahiptir ki tadını aldığında onun için her şeyi feda edebilecek duruma gelecektir. Buradaki özgürlük içgüdüsü Antropoloji ’de tüm yabani tutkuların en şiddetlisi olarak tanımlanmıştır. İşte tam olarak bu sebeple daha önce değinildiği gibi terbiye süreci erkenden devreye sokulmalıdır. Şayet sokulmazsa, insanoğlunu sonradan değiştirmek son derece güç olacaktır. Sonrasında her türlü geçici hevesin peşinden gidecektir.’’ (s.9)
‘’Fikir doğru olduktan sonra farkındalık oluşana dek karşılaşacağı birçok engel olsa bile, uygulanması hiçbir zaman imkânsız değildir.’’ (s.12)
‘’Ev içi eğitim, sadece ebeveynlerin eksiklerinin ayyuka çıkmasını sağlamaz, aynı zamanda o eksikleri derinleştirir.’’ (s.23)
‘’Eğitim ne kadar süre boyunca verilmelidir? İnsanın doğası, insanın kendisini yönetebileceğine karar verdiği zamana kadar. Cinsel içgüdüler kemale erene kadar. Gençlik artık bir babaya dönüşüp çevresindekileri eğitecek duruma gelene kadar. Bu da yaklaşık 16 yaşına tekabül eder. Bu evreden sonra eğitimin yardımcı elamanlarını kullanabilir, kendimize has disiplinler uygulanabilir ama artık gerçek anlamıyla eğitime başvurulmaz.’’ (s.24)
‘’Çocuğa ihtiyacı olan kadarını verip ‘’bu kadarı sana yeterli’’ demek gerekmektedir. Ve bunu yaparken sözünüzden dönmemeniz büyük önem taşır. Çocuğun ağlamasına kanmamalı ve her şeyi bu yolla edinme talebini karşılıksız bırakmalısınız. Fakat uysal şekilde talep ettikleri şeyleri, onların iyiliğine olacaksa, verebilirsiniz.” (s.35)
‘’Çocuklara gösterilen üstünkörü ve sürekli ilginin, onlara verilecek eziyetli bir eğitimden hiçbir farkı yoktur.’’ (s.36)
‘’İnsanın ruhuna yerleşmiş bir rahata düşkünlük hali, hayatta başına gelebilecek her türlü kötü halden daha beterdir. Bu yüzden çocukların çalışmaya alıştırılması büyük önem arz eder.’’ (s.38)
‘’Arzuları sürekli tatmin edilmiş bir çocuk kötü, bunun aksi şekilde, hiçbir arzusu hiçbir şekilde tatmin edilmemiş çocuksa yanlış eğitilmiş demektir.’’ (s.39)
‘’Eğer gerçekten bir sıkıntısı olduğu için ağlıyorsa hemen yardımına koşun, fakat eğer huysuzluk etmek için ağlıyorsa bırakın ağlasınlar. Aynı yönteme daha sonraki evrelerde de başvurulmalıdır. … Eğer aksini gerektirecek herhangi önemli bir engel yoksa, çocuğun talepleri yerine getirilmelidir. Fakat talebin yerine getirmeye engel bir sebep varsa, çocuğun bunu ısrar konusu haline getirmesine engel olunmalıdır.’’ (s.40)
‘’Dans biraz tekniğe kaçtığı için çok küçükler içim pek uygun değildir.’’ (s.42)
‘’Dünya ikimiz için de yeterince büyük. Bu cümle herkesin düsturu olmalıdır. Birbirimizi rahatsız etmeyelim, bu dünyada herkese yer var.” (s.45)
‘’Akli melekeleri geliştirmenin en iyi yöntemi, her melekenin kendi başarmak istediğini kendi başarmasıdır.” (s.54)
‘’Ahlaki kültür terbiyeye değil, adaba bağlı olmalıdır. Terbiye kusurları önlerken ahlaki birikim düşünce tarzını değiştirir. … Disiplin, geriye sadece yıllar sonra yok olup gidecek alışkanlıklar bırakır. O yüzden çocuk, akla yatkınlığını kendisinin de algılayabileceği adap kurallarına göre davranmayı öğrenmelidir.’’ (s.55)
‘’İşte bu sebepten gösteriş merakları erken dönemden yok edilmelidir. Ya da başka bir deyişle, hiçbir zaman gösterişçi olmamaları sağlanmalıdır. Fakat, küçük çocuklara ne kadar güzel olduklarının, onlara ait bir eşya ya da elbisenin onlara çok yakıştığının söylenmesi, veyahut da onlara şık ve güzel kıyafetler alma sözü verilmesi bu duruma yol açabilir. Süslü giyim çocuklar için hiç uygun değildir. Çocuklara, temiz ve basit kıyafet ve eşyaların onlar için yeterli olduğu gösterilmeli. Tabii bunun için ebeveynler de aynı yöntemi kendilerine de uygulayıp kendi kendilerini beğenmekten uzak durmalıdırlar.’’ (s.61)
‘’İnsan doğası itibariyle ahlaki bir varlık olarak dünyaya gelmez, ancak mantığı toplum kurallarını hayattaki vazifelerini kavrayacak ergenliğe ulaştığında ahlaki bir varlık haline gelir. Ne var ki, mantığı ona tam aksini yapmasını söylemesine rağmen, onu ayıplara yönelmesi için kışkırtan içgüdü ve dürtülere sahip olduğu için insanın bütün ayıplara karşı bir eğilimi olduğu gerçektir.’’ (s.70)
İyi okumalar…