İçinde İslâm’ın elde edeceği fetih, başarı ve zaferden bahsedildiği için ( 1. ayet: “Biz sana apaçık bir fetih müjdeledik” )Fetih adını alan bu sûre, hicretin altıncı yılında Hudeybiye antlaşması dönüşünde Mekke ile Medine arasında inmiş ve Medine’de inen sûrelerden sayılmıştır; 29 (yirmidokuz) âyettir.
Surenin Faziletine dair birkaç hadis:
Rasulullah s.a.v şöyle buyurmuştur: bu gece bana öyle bir sure indirildi ki o sure benim için dünya ve içinde bulunan her şeyden daha hayırlıdır. (sahihi buhari) bir diğer hadiste: fetih suresini okuyan kimseye hudeybiye ağacının altında Muhammed s.a.v e biat eden kimse gibi sevab vardır.( Ubey bin kab r.a dan)
İbni mesud r.a dan: rasulullah buyurdu ki: Ramazanın birinci gecesinde kim nafile namaz kılıp namaz içinde fatihadan sonra fetih suresini okursa Allah teala o kimseyi bütün sene korur. (Ruhul Beyan tefsiri)
Ebu said (r.a.) ve ebu hureyre (r.a ) rivayetinde ise bu namazın sonunda selam verildikten sonra 10 defa kadir suresi ve 10 defada Efendimize salatü selam okunur ilavesi vardır. (İhyayı Ulumiddin)
Bu hadislerden sonra gelelim bu surenin bazı havaslarına
1-Her muradın husuli için Günde 7 defa okunursa biiznillah her muradı gerçekleşir.
2-Günde en az 1 defa okuyan tüm kötülüklerden ve zararlardan korunur. Her işi hayırlı ve bereketli olur.
3-Zor durumda olup bu durumdan kurtulmak isteyen; cuma gecesi 2 rekat ALLAH rızası için namaz kılıp, 11 defa Fetih Suresi ile 41 defa Salaten Tuncinayı okuyarak durumunu arz edip, kurtuluşu için dua ederse o dertten kurtulup, refaha erer.
4-Savaş halinde, her sabah Fetih Suresini okuyan askeri birlik, düşmana karşı başarı kazanır. Cemaat sabah namazını mütakip, 1001 defa Fetih Suresini okuyup, ordunun galip gelmesi için dua ederse ordu zafer kazanır.
5-Bir kağıda safran, misk ve gül suyu karışımı mürekkeple yazıp, üzerinde taşırsan kendini korumaya alırsın düşman şerrinden fakirlik zilletinden zarar ve ziyandan emin olursun.
6-Aynı şekilde yazılıp bir ticaret hanenin kapısı üzerine konulur ve her gün 1 defa Fetih Suresi okunursa; o yerin bereketi ve saadeti artar.
7- Kısmeti kapalı olan bir kız için temiz bir kağıda safran ve misk ile bu sure yazılır ve rüzgar değen bir yere mesela ağaca asılırsa biiznillah yakın zamanda bir hayırlı kısmet çıkar.
8- Fetih suresinin ilk ayeti olan inna fetahna ayetini Fetih, zafer, düşmana galip gelmek, düşmanı yenmek, bağlı işleri açmak ve mühim bir hacetinin yerine gelmesi için Ferdun Hayyun Kayyûmun Hakemun Adlun Kuddûsun innâ fetahnâ leke fethan mubînâ. Şeklinde her farz namazın arkasından 19 gün 19 defa okunursa maksat hasıl olur.
9- Fetih suresinin Muhammedurrasullahi vellezine me�ahu ayetinden sonuna kadar olan kısmı bereket, kuvvet, kötü ahlak zina ve belasından emin olmak için vefkiyle beraber zağferan ve misk ile yazılıp taşınırsa maksad hasıl olur. Yine her kim bu ayetleri Ramazanın 14 ncü günü zağferan ve gülsuyuyla yazıp taşırsa insan ve cin zararlarına karşı korunmuş olur. Ayrıca baş ağrıları içinde aynı usul faydalıdır.
10- Ramazanın ilk hilali görüldüğünde fetih suresini okuyan kimseye Cenabı Hak o sene rızık kapılarını genişletir.
11- Ariflerin bazıları demişlerdir ki bu sureyi her gece okumaya devam eden kimse rüyasında Rasulullah s.a.v efendimize biat etme mazhariyetine kavuşur.
12- Zayıf kimse bu sureyi çokca okursa güçlenir, sıkıntıda olan okursa Allah c.c onun işlerini kolaylaştırır. Borçlu olan bol, bol okursa borcu ödeme imkanına kavuşur.
13- Bu sure arzulanan her hangi bir şeye kavuşmak için okunur. yalnız okuma şekli şudur ki 3 gün içinde 21 veya 41 defa okunur. 3-5-7 gün içinde de bu sayının tamamlanması olur.
14- Fahreddin Razi (k.s) diyor ki: Cuma namazından sonra Fetih suresini 7 defa okuyup sonrada Ya Fettah ismi şerifini 489 defa zikreder ve bu uygulamaya bir dahaki Cuma gelene kadar öğlen namazları vaktinde devam eden kimsenin arzu ettiği ve istediği şeyler Allahın lütfu keremiyle verilir.
15- Bir gece rızaellillah 2 rekat namaz kılıp Fetih suresinin ilk ayeti inna fetahna leke fethan mübina dedikten sonra 1001 defa Ya Fettah esmasını okuyup bitirince sureye kaldığı yerden devam edip surenin sonunda da hacetini haktan isterse biiznillah haceti reva olur.
16- Fetih suresini her okuduğunda ilk ayetini 2000 defa okuyana Allah c.c hayır kapılarını açar gaib olan bilgilerden ve manevi ilimlerden nasiptar eder.
17- Besmele-i Şerifeyi bir daire içine 8 defa yazıp dairenin etrafına da fetih suresinin son ayetleri ve kefa billahi şehida ayetinden itibaren yazılsa ve bu yazıyı her kim taşırsa her kesin gözüne şirin gözükür ve onu her kes sever muhabbeti celb eder.
18- Fetih suresinin 29 ayetini ve Aliimran 154 ayetini yazıp üstünde taşıyan kimseden cenabı Hak gam ve kederi izale eder. Lütüf ve berekete her daim mazhar olur. Yine bu ayetleri iç ve dış rahatsızlıklarda bir kap içerisine yazıp yağmur veya menba suyu ile yazıyı sildikten sonra 7 gün aç karnına sabahları içse biiznillah şifa bulur. Yine bu ayetleri bir kaba yazıp bu sefer içine halis zeytin yağı koyup vucudunda çıkan yaralar, çıbanlar vs. sürerse biiznillah şifaya kavuşur
Fetih suresinin bir duası hacetlerde surenin peşinden bu duada okunur:
bismillahirrahmanirrahim allahümme ya nur veya müdebbirel umur ehricna minelzzulumati ilennur. Bihaggi ayetinnur ve bi haggi inna fetahna leke fethan mübina ya fettahu ya rezzagu ya müfettihel ebvabı ifteh aleyna ebvabel Hayri bi hurmeti muhammedin aleyhisselamu ve alihi ve eshabihi ve zürriyatihi ve ezvacihi ecmain. Birahmetike ya erhamerrahimin velhamdülillahi rabbil alemin.
Fetih Suresini Okumanın Fazileti:Allah Resulü (S.A.V) buyuruyor: Bir kimse Fetih suresinin tamamını ramazan ayının birinci gecesi baştan sona kadar okursa ve bu okuyuşunu Allah rızası için yaparsa gelecek aynı güne kadar bir sene müddetle Cenabı hakkokulunu himayesine alır. Velilerden bir kimse diyor ki: Ramazan ayını ilk defa görür görmez bir kimse Fetih suresini üst üste üç defa okursa Cenab-ı Hakk o kulunun rızkını gelecek sene aynı güne kadar bol bol ihsan eder.
Bismillâhirrahmânirrahîm
48/FETİH-1: İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ(mubînen).
Muhakkak ki Biz, sana apaçık bir fetih verdik.
48/FETİH-2: Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ(mustekîmen).
Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etsin ve sana ni’metini tamamlasın ve seni Sıratı Mustakîm’e ulaştırsın diye.
48/FETİH-3: Ve yansurekallâhu nasran azîzâ(azîzen).
Ve Allah, sana azîz bir zaferle yardım etsin.
48/FETİH-4: Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne li yezdâdû îmânen mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).
Mü’minlerin kalplerine, îmânlarını îmân ile artırsınlar diye sekîneti indiren, O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah; Alîm’dir, Hakîm’dir.
48/FETİH-5: Li yudhilel mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve yukeffire anhum seyyiâtihim, ve kâne zâlike indallâhi fevzen azîmâ(azîmen).
Mü’min kadın ve erkekleri orada ebedî kalmak üzere altından nehirler akan cennetlere koysun ve onların günahlarını örtsün diye. İşte bu, Allah’ın indinde fevz-ül azîmdir.
48/FETİH-6: Ve yuazzibel munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâtiz zânnîne billâhi zannes sev’i aleyhim dâiretus sev’i, ve gadiballâhu aleyhim ve leanehum ve eadde lehum cehennem(cehenneme), ve sâet masîrâ(masîren).
Ve münafık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azap etsin. Onlar ki, Allah’a kötü zan ile zanda bulundular. Kötü (zanları) onların üzerine dönsün. Ve Allah, onlara gazaplandı ve onları lânetledi. Ve onlar için cehennemi hazırladı, ne kötü varış yeri.
48/FETİH-7: Ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).
Ve göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.
48/FETİH-8: İnnâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ(nezîren).
Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyen ve uyarıcı olarak gönderdik.
48/FETİH-9: Li tu’minû billâhi ve resûlihî ve tuazzirûhu ve tuvakkırûh(tuvakkırûhu), ve tusebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
Allah ve O’nun Resûl’üne îmân edin, O’nu saygıyla yüceltin ve sabah akşam O’nu tesbih edin diye.
48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).
48/FETİH-11: Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîren).
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah’tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”
48/FETİH-12: Bel zanentum en len yenkaliber resûlu vel mû’minûne ilâ ehlîhim ebeden ve zuyyine zâlike fî kulûbikum ve zanentum zannes sev’i ve kuntum kavmen bûrâ(bûren).
Hayır, siz Resûl ve mü’minlerin, ailelerine ebediyen asla dönmeyeceklerini zannettiniz. Ve bu (zan), kalplerinizde süslendi. Kötü bir zanla zanda bulundunuz. Ve siz helâka müstahak bir kavim oldunuz.
48/FETİH-13: Ve men lem yû’min billâhi ve resûlihî fe innâ a’tednâ lil kâfirîne saîrâ(saîren).
Ve kim Allah ve O’nun Resûl’üne îmân etmezse işte o zaman, muhakkak ki Biz, kâfirler için alevli ateş (cehennemi) hazırladık.
48/FETİH-14: Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, ve kânallahu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini mağfiret eder ve dilediğine azap eder. Ve Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.
48/FETİH-15: Se yekûlul muhallefûne izentalaktum ilâ megânime li te’huzûhâ zerûnâ nettebi’kum, yurîdûne en yubeddilû kelâmallâh(kelâmallâhi), kul len tettebiûnâ kezâlikum kâlallâhu min kabl(kablu), fe se yekûlûne bel tahsudûnenâ, bel kânû lâ yefkahûne illâ kalîlâ(kalîlen).
(Savaştan) geri kalanlar, ganimetlerin (bulunduğu yere) onları almak için gittiğiniz zaman: “Bizi bırakın (bize izin verin), size tâbî olalım.” diyecekler. (Onlar) Allah’ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. (Onlara) de ki: “Siz asla bize tâbî olamazsınız. Allahû Tealâ daha önce böyle buyurdu.” O zaman (onlar da): “Hayır, siz bize haset ediyorsunuz (bizi kıskanıyorsunuz).” diyecekler. Hayır, onlar pek azı hariç, fıkıh (idrak) edemiyorlar (anlayamıyorlar).
48/FETİH-16: Kul lil muhallefîne minel a’râbi setud’avne ilâ kavmin ulî be’sin şedîdin tukâtilûnehum ev yuslimûn(yuslimûne), fe in tutîû yû’tikumullâhu ecren hasenâ(hasenen), ve in tetevellev kemâ tevelleytum min kablu yuazzibkum azâben elîmâ(elîmen).
Bedevî Araplar’dan (savaştan) geride kalanlara de ki: “Şiddetli (kuvvetli) çarpışan bir kavime karşı (savaşmaya) çağrılacaksınız. Ya onları öldürürsünüz ya da onlar teslim olurlar. Bundan sonra eğer (Allah’a) itaat ederseniz, Allah size ahsen ecir verir. Ve eğer daha önce döndüğünüz gibi dönerseniz, size elîm bir azapla azap eder.”
48/FETİH-17: Leyse alel a’mâ haracun ve lâ alel a’reci haracun ve lâ alel marîdı harac(haracun), ve men yutııllahe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), ve men yetevelle yuazzibhu azâben elîmâ(elîmen).
Âmâlara, topallara ve hastalara bir güçlük (vebal) yoktur. Kim Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, altından nehirler akan cennetlere koyar. Ve kim (yüz çevirir) dönerse, ona elîm azapla azap eder.
48/FETİH-18: Lekad radiyallâhu anil mu’minîne iz yubâyiûneke tahteş şecereti fe alime mâ fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esâbehum fethan karîbâ(karîben).
Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü’minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.
48/FETİH-19: Ve megânime kesîreten ye’huzûnehâ, ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).
Ve pekçok da ganimet vardır. Onları alırlar. Ve Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.
48/FETİH-20: Vaadekumullâhu megânime kesîreten te’huzûnehâ fe accele lekum hâzihî ve keffe eydiyen nâsi ankum, ve li tekûne âyeten lil mu’minîne ve yehdiyekum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen).
Allah size, alacağınız pekçok ganimet vaadetti. Böylece bu (konuda) sizin için acele etti. Ve insanların ellerini sizden çekti. Ve mü’minlere âyet olsun ve sizi Sıratı Mustakîm’e ulaştırsın diye.
48/FETİH-21: Ve uhrâ lem takdirû aleyhâ kad ehâtallâhu bihâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ(kadîren).
Ve henüz ulaşamadığınız, Allah’ın kuşatmış olduğu diğer (ganimetler) var. Ve Allah, herşeye kaadirdir.
48/FETİH-22: Ve lev kâtelekumullezîne keferû le vellevûl edbâre summe lâ yecidûne velîyyen ve lâ nasîrâ(nasîren).
Ve eğer kâfirler sizinle savaşsaydılar, mutlaka arkalarını dönerlerdi (kaçarlardı). Sonra bir dost ve bir yardımcı da bulamazlardı.
48/FETİH-23: Sunnetellâhilletî kad halet min kabl(kablu), ve len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ(tebdîlen).
Daha önceden beri devam eden, Allah’ın sünneti budur. Ve Allah’ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın.
48/FETİH-24: Ve huvellezî keffe eydiyehum ankum ve eydiyekum anhum bi batni mekkete min ba’di en azferekum aleyhim ve kânallâhu bi mâ ta’melûne basîrâ(basîran).
Ve sizi, Mekke’nin ortasında onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi onlardan çeken O’dur. Ve Allah, yaptıklarınızı görendir.
48/FETİH-25: Humullezîne keferû ve saddûkum anil mescidil harâmi vel hedye ma’kûfen en yebluga mahıllehu, ve lev lâ ricâlun mu’minûne ve nisâun mû’minâtun lem ta’lemûhum en tetaûhum fe tusîbekum minhum maarratun bi gayri ilm(ilmin), li yudhılallâhu fî rahmetihî men yeşâu, lev tezeyyelû le azzebnellezîne keferû minhum azâben elîmâ(elîmen).
Onlar ki kâfirdirler. Ve sizi Mescid-i Haram’dan ve bekletilen kurbanları (kesim) mahalline ulaşmaktan men ettiler. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız (bilmeden) helâk edeceğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınlar bulunmasaydı, bu yüzden bilmeksizin (haberiniz olmadan), onlardan size bir sıkıntı isabet edecek olmasaydı (Allah, savaşmanıza müsaade ederdi). (Allah’ın savaşa müsaade etmemesi) Allah’ın dilediğini rahmetine dahil etmesi içindir. Eğer (mü’minler) ayrılmış olsalardı, onlardan kâfir olanları mutlaka elîm azapla azaplandırırdık.
48/FETİH-26: İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alel mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Kâfirler hamiyeti, cahiliye taassubunu kalplerine yerleştirince, Allah da Resûl’ünün ve mü’minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve takva sözü onlara elzem oldu (hakettiler). Ve onu (takva sahibi olmayı), en çok onlar hakettiler. Ve ona ehil (lâyık) oldular. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
48/FETİH-27: Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk(hakkı), le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu âminîne muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne lâ tehâfûn(tehâfûne), fe alime mâ lem ta’lemû fe ceale min dûni zâlike fethan karîbâ(karîben).
Andolsun ki, Allah Resûl’ünün rüya(sının), hak olduğunu tasdik etti. Ve Allah dilerse, siz mutlaka Mescid-i Haram’a emin olarak, başlarınız tıraş edilmiş ve (saçlarınız) kısaltılmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için, bundan başka (daha önce) (size) yakın bir fetih nasip etti.
48/FETİH-28: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).
O’dur ki, Resûl’ünü hidayetle ve hak dîn ile bütün dînlere izhar etmesi (açıklaması) için gönderdi ve şahit olarak Allah yeter.
48/FETİH-29: Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen).
Allah’ın Resûl’ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O’nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah’dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki ve İncil’deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaadetti.
Arapça Fetih Süresi: