Fidye – Ransom – Sinekritik

Bir insan bu kadar inatçı ve/veya kararlı olabilir mi ya da bu iki huyu bir arada kendi benliğinde bu kadar aşırı bir şekilde yaşayabilir mi? İnanın gerçek hayatta böyle birinin olacağını sanmıyorum ki bu yüzden sinemada yer alıyor bu konu diyeceksiniz biliyorum! Fakat, gerçekten aşırı kararlılık ve inatçılığın sergilendiği bu film de yönetmenin neyi amaçlayıp ne sonuca ulaştığını kendide merak ediyordur herhalde.

Film, 1996 abd yapımı bir film, yönetmen koltuğunda ise eski bir oyuncu olan Ron Howard otuyuror. Bu ismi duydunuz değil mi? Evet, oğru tahmin: Melekler ve Şeytanlar ile Da vinci filminin de yönetmeni aynı zamanda. Cindirelle Man, Akıl oyunları, nixon gibi ödül almış filmlerinde yönetmeni kendisi. Yani kısaca kaliteli bir geçmişe sahip ama bu saydığım filmlerden bazıların da beni hayal kırıklığına uğrattı; kısaca bir randıman tutturamıyor =) Lessie dizisini hatırlarsanız o dizi de de oynamıştı fakat o dizide oynadığı bir resmi birazcık aradım bulamadım. Oyunculara gelirsek bu film için, 2 kişi dışında pek tanınmış oyuncu yok diyebilirim. Oyunculuklar zaten zorlama olmuş hissi uyandırıyor vs.

Bir çok insan gibi bende izlediğim filmin kaliteli olmasını istiyorum, bu yüzden beyazperde – imdb – sinemalar.com gibi sitelerde izlemeyi düşündüğüm filmlerin açıklamalarına – yorumlarına ve özellikle aldığı puanlara dikkat ediyorum, bu siteleri düzenli takip edenler hemen burada şunu diyecekler biliyorum: puanlara ve açıklamalara fazla güvenme! İşte bende bu filmde önce filmden aşırı beklenti içinde olmuştum çünkü 8 puan almıştı ve bu iyi bir oy oranı idi, yanılmışım! ( açıkcası bana göre 8 puan edecek bir film değil, 7 bile belki… )

Açıkcası beni etkileyen sadece filmin konusu oldu fakat filmin bir başlangıcı yok. yani nerden buralara geldi, neden geldi, amaç neydi bunu pek kestiremiyorsunuz; sona doğru yaşanan olayların başrol oyuncusunun kararlı ve inatçı tutumlarından dolayı bu duruma geldiğini düşünüyor insan ama sanki öyle değil! İçimden bir ses kötü adamın bunu en başında düşündüğünü de söylüyor çünkü yine sonlara doğru baba ile kötü adam arasında yaşanan konuşmada ki bir diyalog beni de şaşırttı.

Filmi yönetmen üçe böldü: baba ve ailesi, polisler, kötü adamlar. Bunlar arasında ani dönüşümlerle bize kurguyu yansıtmaya çalıştı, bazı yerlerde çok başarılı da oldu ama bazı yerlerde de ” şimdi sırası değil! ” bile dedirtti. Bir orta yolu bulamadı diyebilirim bu konuda. Ayrıca oyunculukları da pek beğenmedim. Kurgu içerisinde hareketli, tansiyonu yüksek bir film izlenimi verilmek istendi ama 4-5 saniyelik bu anlar hiç tat vermedi.

Filmden aklımda kalan bir enstante de, hemen filmin başında aktörün filmdeki mesleği olan havayolu şirketi sahibi olma yani işadamı olma durumunu özetleyen ” Mr. Risk ” yazılı afiş idi. Gerçekten filmde de aşırı riskler aldı, kendi de bu risklere bence inanamadı çünkü her kararının sonunda kendini yedi bitirdi diyebilirim. Fakat yine de haklı çıktı ve kazandı. Şanslıydı bana göre, umarım bu filmden benzer hadiseleri yaşayanlar etkilenmez! Babanın aldığı kararın mantıklı yönleri vardı çünkü ilk verdiği karardan sonra aslında çocuğun ölme şansı daha da artmıştı ve bundan dolayı belki de bu riski göze alarak çoğu kişinin aklına bile gelmeyecek bir karar aldı ama yine de gerçek hayata yansıtıldığında bence böyle bir karar verilmemeli. ( bizde topluma mesaj veriyoruz be kardeşim! )

Film, klasik fidye filmlerinden kurgu olarak biraz farklı; amatör şartlarda bu konu ile 3 defa film finali yapılabilirdi belki de. Fakat beni tatmin etmedi, heyecanlanmadım, ” oha ” bir kez adamın TV ye çıkıp aldığı kararı söylediğinde dedim, ” şimdi ne olacak ” acaba diye düşünmedim, sonucunu önceden kestirdim vs. vs. vs.

Boş vakitinizde izleyin fakat bana göre 8 puanlık ( 10 üzerinden ) bir film değil, ben 6.5 verirdim.

iyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık