İlk Aşk, Rus yazar İvan Turgenyev (kitapta bu şekilde verilmiş ancak tam ismi İvan Sergeyeviç Turgenyev Rusça: Иван Сергеевич Тургенев şeklindedir) tarafından yazılan aşk romanının adıdır. Orijinal adı Первая любовь (latince yazılışı: Pervaya Lyubov) olan romanda genç bir delikanlının, kendinden yaşça büyük olan bir kadına aşık olması ile yaşadığı dram anlatılmıştır. İlk Aşk adlı kitabın elimdeki nüshasının çevirisi Ebru Balçıklı tarafından yapılırken, elimdeki Eylül 2018 tarihli 4. baskısı Ren Kitap Yayın tarafından okuyucuyla buluşturulmuştu (kitapta ilk baskı tarihine yer verilmemiş). Toplam 111 sayfalık eserin farklı yayınevleri tarafından farklı çevirmenlere yaptırılmış nüshalarının olduğunu ve iş bu yazıyı yazdığım vakitlerde güvenilir kitap siteleri üzerinden yaklaşık 20 TL’ye satın alınabildiğini de not olarak ekleyeyim.
İlk Aşk adlı romanın yazarı olan İvan Sergeyeviç Turgenyev on dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatının en önemli şair ve yazarlarından biri olarak bilinir. Benim ilk kez bir eserini okuduğum Turgenyev, Tolstoy ve Dostoyevski ile birlikte, Rus edebiyatının altın çağının üç kutbundan biri olarak da nitelendirilir. Aşk romanlarına karşı bir antipatim olsa da okuduğum başka bir kitapta isminin geçmesi nedeniyle listeme eklemiş ve satın almıştım. Böylelikle okumaya başladım; bu sırada diğer baskıların internet üzerindeki örneklerine de bakma fırsatım oldu. Bu örneklerle karşılaştırma yaparken elimdeki romanda eserin kime ithaf edildiğinin yazılmadığını fark ettim (diğer baskılarında bu vardı).
Ayrıca diğer yayınevleri tarafından yapılan çevirileri ile arasında fark olduğunu gördüm; örneğin elimdeki eserde Vladimir yazdıklarını dinleyicilere okurken, başka bir çeviride Vladimir’in deftere yazdıklarını yanındakiler hep birlikte okuyordu.
İlk Aşk Roman Kitap İncelemesi
İlk Aşk adlı romanımızda Vladimir adındaki on altı yaşında bir gencin kendinden yaşça büyük bir kadına duyduğu dramatik ve aynı zamanda saf aşkın anlatıldığını girişte yazmıştık. Bu konu kitapta duyguların, hüznün, gam ve kederin, çeşitli ruhani gelgitlerin anlatımı ile oldukça sade bir üslup ve akıcı bir dille okuyucuya aktarılıyor. Kitap, bir arkadaş grubunun bir araya geldiklerinde eski aşklarını anlatmaları konulu sohbetleriyle başlıyor. Bu sırada Vladimir, eski aşkını söz ile değil yazarak anlatmak istediğini “İzin verirseniz hatırlayabildiğim kadarını yazıp size okuyayım.” (s. 6) sözleriyle dile getiriyor ve hikayeyi okumaya başlıyoruz; tabii anlatıcının gençliğine yani Vladimir’in on altı yaşındaki haline giderek… Vladimir ilk aşkını “İlk aşkım çok da sıradan sayılmaz.” sözleriyle anlatmaya başlıyordu ve gerçekten sıradan bir aşk değildi.
Vladimir, gençliğinde oldukça melankolik bir karaktere sahip olduğunu kendi dile getiriyor: “Sürekli hayal kurardım, aynı fanteziler gidip gelirdi beynimde. Mesela; şafak vakti çan kulesini basan Marslılar gibi. Sonra içimi bir hüzün kaplardı, hatta ağlarken bulurdum kendimi.” (s. 8). Bunun dışında Rus kültürüne uygun bir şekilde bazen şarap içtiğinden de bahsediyor ki bizim kültürümüz ve genç yaşta alkolik olma durumu nedeniyle iyi bir örnek değildi; çevirmen bu kısmı kitaba almayabilirdi, konuya ve kurguya bir etkisi yoktu çünkü.
İlk Aşk adlı romanın içerisinde diyaloglar oldukça fazla yer tutuyordu; bunların birçoğu anlaşılır ve sade bir şekilde okuyucuya aktarılmıştı: “Bir erkeğe ne özgürlük verir, biliyor musun? Ne? İrade, kendi iradesi. Bu da ona özgürlükten daha iyi olan gücü verir.” (s. 41) cümlesi buna örnek olarak verilebilirdi.
Vladimir’in aşık olduğu komşu kızın adı Zinotchka (devamında Zinaida diye hitap edilmesini istiyor), kızın annesinin adı ise Prenses Zasyekin. Bir gün Vladimir ile komşu oluyorlar ve soylu bir aileden gelmeleri nedeniyle Prensese yardım etmek isterken ikili tanışıyor ve olaylar başlıyor. Vladimir aşkı olan Zinaida’ya öyle bir vuruluyor ki “Onun için erimek bile güzeldi.” (s. 94) diyordu. Hatta bu aslında acı çeken durumunu “Birisi için kendini feda etmek tatlıdır.” (s. 98) sözleriyle özetliyordu. Aşkının görüştüğü kişinin kim olduğunu öğrenmek istediğinde daha önce yapmadığı bir şeyi yapacak kadar çok seviyordu: “Kaşlarım çatık, soğuk ve hedefime odaklanmış bir şekilde bıçağı cebime koydum.” (s. 86).
Vladimir adlı karakterimiz ayrıca kitapta babasını aşkıyla tanıştıktan sonra kaydediyordu ancak hikayenin daha başında babasının 42 yaşında öldüğünü anlatıcı bizlere aktarıyordu (son kısımda öğreniyoruz ki yasak aşktan gelen mektuptan sonra babası kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyordu). Babası hakkında daha fazlasını yazmıyorum, okuyun, öğrenin!
İlk Aşk iyi bir aşk romanı ama mutlu şekilde bitmiyor
İlk Aşk adlı romanda Huş ağacından birkaç kez bahsedilmesi dikkatimi çekmişti: bu ağaç örümcek ağı gibi ince dalları ve beyaz kabuğuyla kışın güzel bir görüntü verirken, özellikle Sibirya bölgesinde oldukça fazla olduğunu öğrendiğimi ekleyeyim. Toplamda 22 farklı bölümde anlatılan bu aşk romanında, yazımın sonuna ekleyeceğim üzere bazı aforizma kokan cümlelere de rastladığımı söylemem gerek. Romanda yazımsal olarak gördüğüm eksiklik ve hataları ise; noktalama işaretlerinde eksiklik (örneğin s. 8), “etkilendiğini ve isterdi” şeklinde anlamsız bir yüklem vardı (s. 46), “inecelemek” yerine “incelemek” şeklinde yazılmalıydı (s. 59), kitabın 79, 82, 88. sayfalarında cümlenin iki kez yazılması gibi yerleri örnek olarak gösterebilirim.
Karakterimiz Vladimir aşka yelken açarken içinde oluşan yaranın farkına biraz geç varmıştı. Aşkı, tutkusu, aşkına ulaşma isteği her seferinde onu çepeçevre sarsa da Zinaida’nın onunla oynaması ve son kısımda yaşadığı mutsuzluk; imkansız aşkların bir örneği olarak karşımıza çıkmıştı (sonuyla Yeşilçam filmlerinden ayrılıyor diyebiliriz). Sevdiği kadının sevdiği biri olduğunu romanın ortasına doğru anlayan Vladimir’in bu gizemli aşığın kim olduğunu sonrasında öğrenmesine rağmen, ben okurken kim olduğunu tahmin etmiş ve tahminimde yanılmamıştım. Tabii burada Zinaida’nın oyuncak gibi oynadığı diğer aşık karakterler de vardı ancak olay Vladimir’in bakış açısından anlatılıyordu.
İlk Aşk adlı romanı okurken dönemin sosyal sınıf farklılıkları derinden hissederken, yine dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısından izleri de görüyorsunuz. “Sevilip sevilmediğimi bilmek istemiyordum ve sevilmediğimi kabullenmeyi istemiyordum.” gibi insan duygularını yansıtan özlü sözler okurken benim gibi diğer okurların da dikkatini çekmiştir diye düşünüyorum. İmkansız aşk konusu eskiden beri yazarların gündeminde olan ve sürekli yazılan bir konu: bu yüzden yazarın bu aşkı en iyi şekilde yansıtması için çıtayı biraz yüksek tutması gerekiyordu. Bunu başardı mı? Tartışılabilir. Ancak anlatıcı karakterimiz Vladimir, Zinaida’yı öyle betimliyordu ki Zinaida gözümün önünde canlandı. Vladimir bu betimlemeleri yaparken sürekli gelgitler yaşıyor, kendine eziyet ediyor ancak Zinaida’ya tutkusundan asla vazgeçmiyordu.
İlk Aşk adlı roman bu haliyle daha çok genç okurlara (16 – 22 yaş gibi) hitap eden, edebi okurları aşkı yansıtma konusunda tatmin edemeyecek ancak yalın ve akıcı anlatımıyla bir çırpıda sıkılmadan okuyacağınız bir eser olarak kütüphanemdeki yerini aldı diyebilirim. Yazarın ilk kez kitabını okuduğumdan, diğer eserleriyle karşılaştırma yapamayacağım ancak abartıldığı kadar iyi değil ancak yerden yere vurulacak bir eser de değil desem yalan olmaz. Okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz ama benim gibi sevilen yazarların tüm eserlerini okuma gibi bir huyunuz varsa, mutlaka deneyin.
İlk Aşk adlı romanda altını çizdiğim bazı cümleler:
“Kendin için alabildiğini al, başkalarının seni yönetmesine izin verme, hayatın tadı böyle çıkar.” (s. 41)
“Oyunu ne zaman bırakacağını bilmelisin.” (s. 101)
“Oğlum kadınların aşkından kork, o mutluluktan kork, o tutkudan…” (s. 107)
İyi okumalar.