İnancım zorunuza mı gitti?

mutfak

Pınar Altuğ‘un açıklamaları zamansız gündeme düşmüştü; tam başörtüsü konusunu gündeme taşıyanları eleştirenlerle, başörtüsü özgürlüğü isteyenlerin sustuğu bir an da bomba etkisi yaratacak düzeyde bir çıkıştı bu.
Nedensiz.
Anlamsız.
Gereksiz.

Ve bir o kadar da sinir bozucu.

Kimse kendine yapılmasına izin vermeyeceği şeyleri başkasına da yapmamalı bence.
Özgürlükten dem vuranların, özgür düşünceleriyle inandıkları, inanç merkezli bu eylemlerine bu şekilde hakaret etmeleri, hem de aynı topraklar üzerinde aynı havayı solurken bana saçma ve gereksiz geliyor.

Sanane? diyesi geliyor insanın…
Umarım bir gün o da gerçekleri görür; ama o da sanırım şuan ona gelen tepkilere öfkeyle yaklaşıyor ve yaşından beklenecek olgunluktan ziyade kin ile var olan bu düşüncelerini besleyip daha da sahipleniyor… Yazık…

Onun adına üzülüyorum; onun gibi biri adına…
Ve ona karşı verilen cevapları, yazıları takip ettikçe; umarım onunda bir gün gerçekleri göreceğini umut etmekten başka bir şey gelmiyor elimden…

İşte onlardan biri daha…

Yazının kaynağı: http://hayalmeyalbuschra.blogspot.com/2012/12/inancm-zorunuza-m-gitti.html

Yazan arkadaşımıza çok teşekkür ediyorum ve sizi yazısıyla baş başa bırakıyorum:


İzdivaç programlarına çıkan adamların 8/10’u “Zoru severim zaten” der. Sanırım ekrana çıkmadan önce öğretiliyor bu cümle onlara. Zoru sevmeleri gerekiyor. Ben zoru sevmem mesela. Zorlandığım yerde oradan hemen koşarak uzaklaşırım. Mutsuzluğu da sevmem. Beni mutsuz eden şeylerden de olabildiğince uzaklaşırım. Zorlarda beni mutsuz eder hep. Mutlu olmanın yollarını ararım.

Şimdi böyle konuşuyorum ama yarın öbür gün tersini de söyleyebilirim. Zira benim için “değişmez asla” dediğim bi’şey yok. Dogmatik olan din’dir. Din’i değiştiremem ama dine bakış açım bile değişir. Misal, ben küçükken Pınar Altuğ zihniyetinde insandım. Gençlik zamanlarım diyebileceğim toy düşüncelerimle. Akmerkez’e gittiğimde “kapalı” hanımlar bırakın beni tedirgin etmeyi, rahatsız ediyorlardı. Sonraları nasıl olduysa okudum, öğrendim, araştırdım.

Kendi hastalıklarımı kendim tamir etmeyi öğrendim. Dinimi onun bunun yönlendirmesine göre değilde, asıl olması gerektiği gibi yaşama kararı aldım. Misal, namaz kılmıyordum. Zayıfım diye oruçta tutmuyordum. “Bugün Allah için ne yaptın?” deseler, zaten O’nun için bi’şe yapamadığım gibi kendim için de bişey yapmıyordum. O an kafama dank etti. Bi’şeyler yapan, bi’şeylerden vazgeçen, koruyan, kollayan insanlar ve de en önemlisi bir amaç uğrunda hayatına yön veren insanlar hakkında olan düşüncelerimden önce utanıp, sonra öğrenmeye başladım..

Öğrendikçe anladım. Anladıkça aşık oldum sayın seyirci. “Örtünmek” örümcek beyinlilik değildi. Güzelliklerinin saklanmasıydı. Tüm pisliklerini, eskimişlerini, geçmişlerini örten insanların bunu anlamasını elbette bekleyemem. Çünkü kötü olanın üstü örtülür onlara göre. Fakat islam o kadar güzel ki, güzel olanı sakla diyor. Güzel olanı herkes görmesin. Özel insanlar görsün, sana helal kıldığımız.

Sonra inandıkça, bağlandıkça bağlanıyorsun. Mutsuz olduğum o eski zamanlarımdan kaçıp, huzur ve mutluluğu buldum. Hep gülmeye başladım o zamandan beri. Gülmeyi sevdim. İçimdeki Allah’a olan bağımlılığım söz konusuydu. Bunu herkes biliyordu artık.

İlk kapandığımda Etiler’e dedemlere gittim.Kapıyı açtı, sonra suratıma kapıyı kapadı. Büyükanneme dönerek “Ya bu bohçacıları neden siteye alıyorlar” dedi. Kapının dışından duyunca beynimden vurulmuşa dönmem gerekirdi. Fakat hayır, sadece güldüm. Acı bi gülmeydi belki fakat kendim için değil bu kesinlikle. Tekrar vurdum kapıyı, bu kez suratıma bakan dedem beni tanıdı.

Öyle farklı zihniyetlerle birlikte oldum, öyle şeyler yaşadım ki. “Rahatsız olma” deyimini yaşamak hiç aklıma gelmedi. Yani birisi başörtümden rahatsız olursa bu kendi sorunudur. Zira ben inancımı yaşıyorum. İnancım gereğini yapıyorum. Peki sen ne yapıyorsun? Hadi, bana amacını sorgulayıp, sonra cevabımı ver. Tartışalım. Ben sana Kur’an dan ayetlerle geleyim örtünme hakkında, namahremlerim hakkında. Sen de bana kendi kitabını göster, “buna inanıyorum ve burada sen gibi insanları dışlamam gerektiği söyleniyor” de, sana saygı duyayım.

Ama şu an sana kesinlikle saygı duymuyorum. Şu düşünceni atlatabilmen için “kendi inandığım” Allah’tan hidayet diliyorum senin adına. Sen benden rahatsız oluyorsun fakat, ben bu olaydan rahatsızlık duymuyorum. Çünkü ben yanlış bi’şey yapmıyorum.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık