İnsana Ne Kadar Toprak Lazım adlı eser, Tolstoy’un kısa hikayelerinden bir tanesi. Çarpıcı anlatımı ve etkileyici sonu ve tabii ki son cümlelerin okuyucu üzerinde bıraktığı etki gerçekten muhteşem. Tolstoy’un klasik eserleri birden fazla yayınevi tarafından farklı şekillerde okuyuculara ulaştırılıyor. İnsana Ne Kadar Toprak Lazım adlı eseri ise ben İnsan Neyle Yaşar adlı kitabın devamında okudum ancak bu eseri dediğim gibi farklı yayınevleri farklı eserlerle birlikte de yayımladı, tek başına da yayımlayan yayımevleri mevcut.
Kitabın arka kapağında verilen bilgi ise şu şekilde: “Yabancı, Volga´nın öbür tarafından geldiğini ve orada çalıştığını söyledi. Laf lafı açtı ve adam birçok insanın oraya göçüp yerleştiğini anlatmaya başladı. Kendi köyünden olan insanların da oraya göçtüklerini, kütüklerini oraya yazdırıp yirmi beşer dönüm toprak aldıklarını söyledi. Toprak o kadar verimliymiş ki, ekilen çavdarlar bir at boyu yükseliyormuş. Hatta o kadar kalınlaşıyormuş ki, beş tanesi bir deste yapıyormuş!”
İnsana Ne Kadar Toprak Lazım bize ne anlatıyor?
“Kazanç ve kayıp ikiz kardeştir.” diyor Tolstoy kitabında; kazanabilirsin de kaybedebilirsin de: burada insanı etkileyen faktörler var ve bunlardan birkaçı da aşırı hırs yani aç gözlülük yani azla yetinememe yani doyumsuzluk… Daha da sayılabilir tabii ama Pahon’un yaşadıkları, peşinde koştukları ve sonunda elde ettiği “mezarı” ile insanın daha doğrusu okuyucunun çok büyük dersler çıkarması gereken bir hikaye ile karşı karşıyayız. Tolstoy doyumsuzluğun ve kanaatsizliğin hazin sonunu kısa ve öz bir şekilde çok güzel anlatmış. Bu hikaye günümüzde yaşadığımız koşuşturmanın ortasında bizi başka bir dünyaya, bozkıra götürüyor ve yaşamın anlam ve amacına ait düşünmeye sevk ediyor.
Dünyevi hırsların ne kadar boş olduğunu o 2 metrelik çukura girmeden önce anlayabilecek miyiz peki? Aslında bu eserde Şeytan, Pahom’un en zayıf noktasını keşfetti ve oradan saldırdı. Ama Pahom en başından beri bu durumunu zayıflık olarak görmedi. Asıl sorun ise zaten burada başlıyordu ve hazin sonunu getirdi. Özünde derin anlamlar yatan eserin mütevazi bir yaşam dışına çıkan herkesin yaşayacağı bir sonun özeti niteliğinde adeta. Her kitabı ders niteliğinde olan yazarın bu eseri yaşamın amacının ne olduğunu bir kez daha düşünmemize sebep oluyor.
Lev Tolstoy’un bu hikayesi bizlere insanoğluğunun bitmek bilmeyen arzularının, açgözlülüğünün ve hırslarının ne kadar zararlı olduğunu ve “son durağı” yalın ve sade bir şekilde, yüzümüze vura vura anlatıyor.
Bazı yayınevlerinin İnsan Neyle Yaşar adlı kitap ile birlikte bu hikayeyi okuyuculara ulaştırdığını söylemek lazım. Bu arada TRT 1 ekranlarında yayınlanan Kalk Gidelim adlı dizinin bir bölümünde de kitaptan sahne olduğunu ekleyeyim.
Ve şu soruyu da sorayım: “Mutlu olmamız için bize ne kadar toprak lazım?”
Cevaplarınızı bekliyorum,
İyi okumalar.