İslamiyet Öncesi Türkler

İslamiyet Öncesi Türkler

İslamiyet Öncesi Türkler adlı eser Gündem Ötesi adlı programıyla izleyicinin beğenisini kazanan Pelin Çift ile İslam öncesi Türk tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan tarihçi Ahmet Taşağıl tarafından kaleme alınan bir kitap. “Ayasofya’nın Gizli Tarihi” adlı kitabı Erhan Altunay ile ve “Kudüs’ün Gizemli Tarihi” adlı kitabı Ömer Faruk Harman ile piyasaya süren Pelin Çift bu kitabında programlarına da konuk olarak aldığı Ahmet Taşağıl hoca ile birlikte İslam öncesi Türklerin yaşamları, kültürleri, değerleri gibi konulara değinmeye çalışıyor. Yeditepe Yayınevi tarafından 2022 Ocak ayında 1. baskısı piyasaya sürülen kitabın elimde ilk baskısı var: bu baskının bir özelliği de iki yazarın ıslak imzası olacak şekilde okuyucuya gönderilmesi. Yaklaşık 232 sayfa olan ve Araştırma – İnceleme ile Tarih türünde nitelendirebileceğimiz eser hali hazırda kitap sitelerinde ortalama 61 TL’den satılmaktadır.

Öncelikle İslamiyet Öncesi Türkler adlı kitabın kağıt kalitesinin yüksek olduğunu, içerisinde bulunan fotoğrafların da renkli olduğunu belirteyim. Bu fotoğraflardan bazıları yazarların kendilerine ait, bazıları konuyu destekleyen çizimler, bazıları haritalar şeklinde karşımıza çıkıyor. İlk sayfalarda bizleri İçindekiler kısmı ile (burada toplam 12 başlık yer alıyor) “Kalbinde Türklük şuuru ve vatan sevgisi taşıyan isimli/isimsiz tüm kahramanlara…” sözü karşılıyor. Sonraki sayfada ise her iki yazarın Türkistan ve Altay Dağlarında çektirmiş oldukları renkli fotoğrafları görüyoruz. Giriş için güzel hamleler.

İslamiyet Öncesi Türkler Kitap Özeti

Kitabın önsöz kısmı Pelin Çift tarafından kaleme alınmış ve bu kısımda yazan şu cümleye sonuna kadar katılıyorum: “Binlerce yıldır taşıdığımız karakteristik özelliklerimiz olan bağımsızlık sevdası, vatan, millet ve bayrak aşkı her döneme güçlü şekilde damgasını vurmuş. Biz tarihe adımızı kahramanlılarla, fedakarlıklarla, hak edene gösterdiğimiz şefkatimizle yazdırdık. Bu milletin bir ferdi olmaktan gurur duyduğumu özellikle vurgulamak isterim.” (s.8). Sadece bu cümle bile kitabın önemini gösteriyor, ayrıca kitabı okumak için de okuyucuyu şevklendiriyor: tabii bir de kendi kültürünle, Türk olmakla sizi gururlandırıyor.

İslamiyet Öncesi Türkler adlı kitapta aslında soru – cevap şeklinde yapılan röportajın dökümü var: Pelin Çift soruları soruyor, Ahmet Taşağıl cevaplıyor. İslamiyet Öncesi Türkler adlı kitabın ilk bölümü Türk adı ve kökleri konusunu irdeliyor: “Kaynaklarda Türk adının çeşitli anlamları olmasına rağmen 1911’de neşredilen Uygurca bir vesikadan, kuvvet ve güç manasına geldiği anlaşılmıştır.” (s.11). Tabii tarihi vesikalardan bahsederek diğer anlamlarına da yer veriliyor. Tabii bu cevaplar peşi sıra “Türkiye” kelimesi ile ilk nerede karşılaştığımız sorusunu akla getiriyor ve yine hocamız cevap veriyor: “Türkiye tabiri, daha VI. yüzyılda Bizanslılar tarafından Orta Asya için yani Türklerin yaşadığı bölge için kullanılıyordu. Yine onlar IX ve X. yüzyıllarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar uzanan sahaya da Türkiye adını vermişlerdi. XI-XII. Yüzyıllarda Mısır ve Suriye’ye Türkiye denirdi. Anadolu ise XII. Yüzyıldan itibaren Türkiye olarak tanınmaya başlamıştır.” (s.14). Hocamız bu bilgileri verirken kaynak ve yazar isimlerinden de bahsediyor, bunları not ettim.

Tabii eski Türkçe ile günümüz Türkçesi arasında bazı farklılıkların olduğu açık: biz de Tarih derslerimizde gördüğümüz üzere bazı önemli simaların isimlerini Mete, Teoman diye bilirdik ancak bunun bir de Göktürkçe yazılışları veya Çin kaynaklarında geçen adları var ki onları da bilmek lazım. Mesela Ahmet Taşağıl’in kullandığı “Adı bilinen ilk Hun hükümdarı, T’ou-man’ dır.” (s. 23) ile “Babası ve üvey annesinin entrikalarına rağmen kendisine kurulan tuzaklardan kurtulan Mo-tu (Mete/Bahadır), MÖ 209’ da Hun tahtına çıkmıştır.” (s.23) cümleleri buna örnek gösterilebilir. Yine Ahmet hocanın “Türk kültüründe vatan, Türk bayrağın dalgalandığı yerdir.” (s.56) ve “Türkiye Cumhuriyeti, Gök Türklerin devamıdır.” (s. 45) gibi çok önemli ve hakkında uzun uzadıya konuşulabilecek cümlelerini de burada paylaşmak istiyorum.

İslamiyet Öncesi Türkler adlı kitabın içeriği karşılıklı sohbet havasında geçtiğinden ve konuşmaların metine dönüştürülmesi nedeniyle bazen devrik cümleler ile de karşılaştık. Bunun yanında “Tabgaçlarda mağara, dağ ve orman kültleri bulunuyordu.” ve “… göç efsanesi, kurt efsanesi, mağara, dağ, orman kültü…” (s.35) gibi ifadelerin de çok tekrar edildiğini gördüm. “… devleti zamanın en büyük devleti zamanının en büyüğü haline…” (s.41) gibi anlatım bozukluğu olan cümlelerde vardı. 58. sayfada geçen “Esirlik ve kölelik aynı şey değildir.” cümlesi 60. sayfada da benzer şekilde tekrar karşımıza çıkıyor. “… biri Baybalık olup kağanın 757 yılında kurulmaya başlanmıştı.” (s.91) gibi eksik kelimeli cümlelerde yer alıyordu. “Türk tarihin derinliklerinden günümüze akan çok uzun bir ırmaktır.” (s. 221) gibi noktalama işareti doğru kullanılmadığından anlatım bozukluğu olan cümlelerde vardı. Bu tip eksiklikler kitabın akıcılığı engelleyen cümlelerdi. Bir sonraki baskıda biraz daha dikkat ederek bu sorunların düzeltileceğini umuyorum.

Türk adının anlamından başlayarak yaşadıkları coğrafya, boyları, kurdukları devletler, inançları, kültür dünyaları ve sosyal yapıları, devlet yönetim şekilleri, Çinliler ile ilişkileri, destanları, orduları, şehirleri ve kahramanları gibi bir çok konuda İslamiyet Öncesi Türkler’e dair merak edilenler soru cevap şeklinde anlatılmaya çalışıldı ki bu anlatılanların bile yetersiz olduğunu bize şu cümle bas bas bağırıyor aslında: “Manas Destanı bir buçuk milyon mısradan oluşuyor. Bundan şunu anlayabiliriz ki bu kadar mısraya yazdıracak kültüre sahibiz.” (s.171). Akıcılığı bozan imla hataları ile aşırıya kaçan tekrar cümleler olmasa daha bir güzel olacaktı: bu açıdan bakınca, videosunu izlemenin daha keyifli olabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden üzerinde fazla durulmadan çıkarılması gerçekten beni üzdü, ticari bir kaygıyla mı yazıldı, neden bu kadar acele edildi bilmiyorum: ancak içerik olarak dolu dolu olmasına rağmen daha iyi bir redaksiyon çalışması ile kaliteli bir eser ortaya çıkarılabilirdi diye düşünüyorum.

Aşağıya İslamiyet Öncesi Türkler adlı kitapta önemli bulduğum bazı cümleleri/yerleri de sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Mete aynı zamanda devlet geleneğinin mimarıdır. Vatanın ne demek olduğunu anlatan ilk Türk hükümdarıdır. Bir çakıl taşını vermeme zihniyetinin ilk lideridir.” (s.27)

“Temel anlamda bozkırlı yaşamı, yerleşik yaşamdan soyutlanmış bir hayat tarzıdır.” (s.150)

“Selamlama ise Gök Türk Yazıtlarında baş eğme ve diz çökme olarak ifadesini bulmuştur.” (s.153)

“Türk ailesinde akraba adlarının zenginliği aileye verilen önemi göstermektedir.” (s.154)

“Birçok Çinli hanedan kökeni Türkleri dayanıyordu.” (s.159)

“Bu siyasi birliklerin bazıları imparatorluk seviyesine yükseldiler. Asya Hun İmparatorluğu bu alanda ilk örnektir.” (s.160)

“İpek yolunun doğu ucu Hsi-an (Şi-an) batı ucu Suriye’deki Lazkiye limanı ve Bursa’dır.” (s.162)

“Bu kadar Çinliyi nereye gömeceğim dediği bir savaş vardır. Tatunkfu kayıtlara geçen ilk Türk meydan savaşıdır. Savaşta 320 bin kişilik Çin Ordusu’nu İmparatorları Kao-ti ile birlikte Peteng Kalesi’nde muhasara altına aldı.’ (s.192)

“Bozkırlarda yaşayan Türkler atsız düşünülemez.” (s.198)

“Yine Hun devrindeki okların uçlarının boyları 3, 4, 5, 6, 7, 9 cm arasında değişiyordu.” (s.211)

“Ancak unutulmamalıdır ki küçük ırmaklardan katılımlar oldu diye ana ırmağın adı değişmez” (s.221)

İyi okumalar.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık