Polisiye gerilim’in en çok tanınan isimlerinden biri olan Fransız yazar Grange ile tanışmam Kurtlar İmparatorluğu ile başladı. Sonrasında Siyah Kan, Taş Meclisi gibi romanlarını okumuş, her yeni kitabıyla yaşattığı heyecanı tatmıştım. Fransız yazar Jean Christophe Grange‘in Türkçe’ye biraz geç çevrilen, baba/oğul polislerin soruşturmalarını ve Afrika’nın akla ziyan ritüelleri ile işlenmiş cinayetleri anlatan Lontano sıradışı konusuyla benim de dikkatimi çekti. Her satırıyla okuyucuya, bir çok konuda derinlemesine analiz/araştırmalar yapıldığını hissettiren, romanda geçen karakterlerin felsefi referanslar ve günümüz dünyasının işleyişi ile bağlantısını çok iyi anlatan, bazı özel hastalıklar konusunda ilk defa duyacağınız genel kültür bilgilerine yer veren, ince ince örülmüş fakat bir o kadar da kalın bir roman, Lontano.
Sayfa İçerikleri
LONTANO KİTAP ÖZETİ
Orijinal dilinde 2015 yılında yayınlanan Lontano, gerilim dolu bir hikaye ile bizleri karşılıyor. Kitapta Fransa – Kongo ve kısmen Belçika arasında geçen bir hikaye anlatılıyor. Yine bir seri katilin hikayesinin anlatıldığı Lontano, cinayetleri iğrenç detaylarına kadar okumaktan korkmayanların, bugünlerde pek bulamayacağı bir kitap. (Biraz canice?) 652 sayfalık roman, ilk başta gözünüzü korkutabilir… Kaldı ki Lontano’nın ne olduğunu 200. sayfadan sonra öğreniyorsunuz; bunun yanında kitabın ortasına doğru ‘bitse de gitsek’ havasına giriyorsunuz. Fakat finali sizi şaşırtacak, eminim.
Romanda 1960’lı yılların sonlarında Afrika ülkelerinden Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde işlenen seri cinayetleri çözmekle görevlendirilen Grégoire Morvan ve onun ailesi etrafında şekillenen olayları takip ediyoruz. Çivi adam lakabıyla nam salan bu seri katil, öldürdüğü beyaz kadınlar üzerine çivi çakıyor, ayna saplıyor, çeşitli ritüeller düzenliyor. Ve bu katili bulmak Morvan için hayatının işi olur. Ülkesine bir kahraman olarak dönen Morvan’ın çocukları ile ilişkisi ise kötüdür: sert ve şiddet eğilimli kişiliği sebebiyle çocukların kabus gibi bir hayat yaşamaları, ilerleyen dönemdeki yaşantılarını etkilemiştir. Fahişelik yapan bir kız, uyuşturucu müptelası bir erkek ve bunların abisi konumunda olan, hayatını babası gibi sadece mesleğine adayan Erwan…
Lontano kitabında neler var? Müslüman’lık da ölünün 24 saat içinde gömülmesi gerektiğinden, afrika büyücülüğüne, kriminolojiden, fransa ve afrika tarihine, politikaya, charles de gaulle uçak gemisine, askeri eğitim detaylarına kadar bir çok bilgi var: bir çoğunu ilk defa duyacaksınız.
[box type=”note” align=”” class=”” width=””]Kitabın tanıtım yazısı: “Onlar ölümsüzlüğün sırrına vâkıf olanlardı. İntikam hissiyle yanıp tutuşan, kötülüğün öncüleriydi. Zamanın ve mekânın ötesine geçebilenlerdi. Afrika’nın derinliklerinden getirdikleri kara büyüleriyle aklın sınırlarını aşanlardı.”[/box]
Bu arada belirtelim, Lontano serinin ilk kitabı.. Serinin ilk kitabının devamı olan Kongo’ya Ağıt’ı da (Congo Requiem) okuyacağım.
Lontano polisiye/gerilim tutkunlarını tatmin edecek kadar iyi
Son kitabı Kaiken’den (pek beğenilmemişti) sonra yaklaşık 3 yıl boyunca ara veren yazar, Lontano ile hayranlarının bekleyişine son verirken, kitabın ülkemizdeki basım/yayınlanma tarihi ise Mayıs 2016’yı bulmuştu. Mayıs – Ekim ayları arasında 34 baskı yapan ve uzun süre en çok satanlar listesinde kalan kitabın kapağında yer alan bebek benzeri nesne sizi korkutmasın. Minkondi denen bu küçücük heykel, romanda sık sık adı geçen bir nesne olarak karşımıza çıkıyor.
Tanıtım bülteninde yazan yazı biraz iddialı olsa da; yazarın mekan tasvirindeki başarısı, şiddet olaylarını “sanki orada yaşıyormuşcasına” anlatması, Erwan karakterini çok iyi betimlemesi, Erwan’ın oldukça fazla mesele ile ilgilenmesini anlatarak okuyucu – karakter özdeşleşmesini kolaylaştırması gibi artıları da var. Kitapta yer alan alıntılar ve ek bilgiler, roman üzerinde oldukça çalışıldığını gösteriyor. Yazılan her ayrıntı bir şekilde temellendiriliyor. Bu da kalitesini gözler önüne seriyor. Ortalama 5 sayfadan oluşan bölümlerin merak uyandırıcı şekilde bitmesi, okuyucunun romana devam etmesini sağlıyor.
Romanın eksiklikleri de yok değil; öncelikle ilk basımların kağıt kalitesinin çok düşük olması nedeniyle Doğan Kitap eleştiriyi hak ediyor! Romanın çok fazla ‘fransız romanı’ olduğu aşikar: tüm dünyaya hitap eden bir yazarın, bu kadar Fransa ayrıntısına okuyucuyu boğması ne kadar doğru tartışılır. Dediğimiz gibi; romanda çok fazla konu işlenmiş ama bazen işin abartıldığını düşündüm. Örneğin Morvan’ın Kongo’daki maden işlerine, hisselerine dair detaylara fazla yer vermesi, kitabın temposunu düşüren etkenler oldu. ( Bu arada not: Şiddet unsurları romanın kurgusunu oluşturduğu için, eleştirilmeye değer değil. Çünkü konu ‘şiddet’… )
Romanın çevirisini yapan Tankut Gökçe alkışı hak ediyor. Çok iyi tercüme etmiş. Romanda çok fazla ayrıntının olması nedeniyle çevirmenin çok sık çevirmen notu eklediğini gördük; bize rehber oldu, teşekkür ediyoruz.
Lontano kitabı karakter analizi
Lontano kitabında yazar, karakterler konusunda bir çok sırrı süreç içerisinde anlattığı için ve karakterler sürprizlerle dolu olduğu için, roman bitmeden tam bir tahlil yapmak yanlış olurdu; bunun dışında yazar okuyucuya bir kıyak geçerek, neredeyse tüm karakterlerin karakteristik özelliklerini, hayatlarını, geçmişlerini bir bir anlatıyor. Tabii bunu yukarıda dediğim gibi bir sürece yayıyor. Roman karakterlerinden Erwan’ın ekibi hakkında yazar s. 289 da ayrıntılı tahlillerde de bulunmuş, bunu da ekleyelim. Fakat bu tahlil, finalde sizi şaşırtabilir. : )
Sonuç: Okumalısın!
Edebiyat genelinde polisiye türlere genelde fazla değer biçilmediğini, çerezlik/tadımlık, tatilde okumalık yakıştırmalarının yapıldığı bir gerçek. Haklılık payı olsa da bazı yazarların bu konuda istisna tutulması gerektiğini düşünüyorum: Grange ve Dan Brown bunlara örnek olarak sayılabilir. Her ne kadar içerik polisiye olsa da; içerdiği bilgiler, anlattıkları: hayata dair insanlara çok şey öğretebilir. İçlerinde tarihten tutun da felsefeye, dine, psikolojiye kadar pek çok konuya yer veren bu tip isimlerin ‘boş kitap’ hüviyetinde gösterilmesi, haksızlık olur. Bu açıdan bakıldığında edebi değer taşıdığını da söyleyebiliriz.
Lontano kitap okumaya başlayacaklar için iyi bir roman önerisi kesinlikle değil; fakat kitap tutkunlarının okuması gereken kitaplardan biri. Yazar açısından bir başyapıt niteliğinde de sayılabilir.
Kitaptan altını çizdiğim yerler:
“… Aptal yarışmalarla tanınmış veya geri zekalı televizyon filmlerinde ikincil roller oynayarak mesleğe adım atmış bugünün ünlü aktrisleri. Louise Bourgoin, Canal+ nın eski meteoroloji sunucusu. Helena Noguerra, M6’nın eski sunucusu. Aishwarya Rai Bachchan, eski dünya güzeli. Claudia Cardinale, Tunus’taki en güzel İtalyan kız yarışması birincisi. Sophia Loren, eski zarafet güzeli. … Cate Blanchett otuzlarında ortaya çıkmıştı, tıpkı Naomi Watts ve Monica Bellucci gibi. Tüm bu aktrislerin kraliçesini de unutmamak gerekiyordu: Sharon Stone otuz dört yaşında Temel İçgüdü’yle patlama yapmıştı. Umut her zaman vardı.”
“Çünkü internet insanoğlunun mastürbasyon yapmak için icat ettiği en önemli araç.”
“… Ama hepsinden daha fazla, gazetecilerden tiksiniyordu. Onlar diğerlerinden çok daha kötüydü, çünkü hiç bir sorumluluk almıyorlardı. Siyasi hataları gösteriyorlar, ama asla karar almıyorlardı. Çürümüşlükleri, yolsuzlukları işaret ediyorlar, ama bir masraf pusulası için analarını bile satabiliyorlardı.” (s. 123)
“… Marfan sendromu. … Tabii ki aynı sendromdan müstarip ünlülerin de bir listesi vardı: Niccolo Paganini, Abraham Lincoln, ramones grubu vokalisti Joey Ramone, Bardford Cox, korku bimlerinin İspanyol aktörü Javier Botet… ve ayrıca Usame Bin Ladin. … Genetik analizler Tutankamon hanedanlığının da aynı hastalıktan mustarip olduğunu gösteriyordu.” (S. 147 – 148)
“Eyüb kitabında Tanrı Şeytan’a sorar ‘Nereden geliyorsun?’ Şeytan cevap verir: ‘Dünyayı dolaşmaktan ve orada gezinmekten…’” (s. 193)
“Düşmanına uyum sağlaman lazım.”
“Tutkuların kötü tarafı devam etmemesidir.”
“Leş yiyiciler daima dirsek temasındadır.”
“… Intel’in başkanı ve genel müdürü Andrew Grove’un o meşhur cümlesini alıntılamayı sevdiğini çok iyi biliyordu: ‘Sadece paranoyaklar hayatta kalır.’”
“… Kongo’da bir laf vardı: ‘Tek gözü kör olan, diğer gözüyle ağlar.’” (s. 308)
“… Siz alkolü unuttuğunuzu ileri sürebilirsiniz, ama o sizi asla unutmaz.”
“… MLF (Kadın Özgürlük Hareketi), Simone de Beauvoir, Nancy Fraser ne için savaştılar? Biraz daha fazla hakarete uğramaları, biraz daha fazla kaldırılmaları için! Bu hikayede özgürleşen sadece erkekler oldu. Erkekler iğrenç yaratıklar, kendilerini ne bazı kurallara uymak ne de bedel ödemek zorunda hissediyorlar.” (s. 327)
“Tüm kriminoloji ders kitaplarında bu böyledir: seri katiller, özellikler kendi ırklarından insanlara saldırırlar.”
“… Kahve bir sosyal hastalık haline dönüşmüştü, insan ilişkilerini yumuşattığı düşünülen, ama özellikle midede ekşilik ve boğazda safra tadı bırakan bir zehir.” (s. 363)
“Leopar, lekeleri olmadan yolculuk yapmaz.” (s. 377)
“Zengin gibi davranamıyorsan, alçak gönüllü davran.” (s. 387)
“… Nixon’un aşk konusundaki sözü; ‘Aşk, puro gibidir. Söndü mü tekrar yakılabilir. Ama hiçbir zaman aynı tat alınmaz.’” (s. 400)
“Ne kadar mütevazi gidersen, dönüşün o kadar hoş bir sürpriz olur.” (s. 403)
… Kellogg’s yiyorum. Mısıfr gevreğinin, gençlerin mastürbatif faaliyetlerini azaltmak için Doktor Kellogg tarafından bulunduğunu biliyor muydun?” (s. 407)
“Şahsen Tanrı’ya başvurmak varken, neden azizlerle konuşulsun?” (s. 419)
“… Harry Lime’ın Üçüncü Adam filminde söylediği o ünlü cümleye hayranlık duyuyordu:’Otuz yıl boyunca İtalya’da Borgia’lar vardı, iç savaş ve terör vardı. Tüm bunlardan Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Rönesans çıktı. İsviçre’de, beş yüzyıl boyunca barış ve kardeşlik vardı ve bunun sonunda ne çıktı? Guguklu saat!’”
“… Neden en güzel kadınlar hep en zengin adamlara gidiyordu? Neden en değer verilen şey – doğal güzellik – en çok küçümsenen şeyler – para kazanma yarışı – bir araya geliyordu?” (s. 425)
“En kötüsü hep gerçeğin altında gizli olurdu.”
“Barış istiyorsan, savaşa hazırlan.” (s. 501)
“Nietzsche’nin söylediği gibi:’Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? O zaman hep sürüye yakın dur ve orada kendini unut.’” (s. 599)
“Hayatta yeni bir şans, ancak geçmişin tamamen yok edilmesiyle başlar.” (s. 629)