Mavi Marmara olayı, Türk halkını derinden yaralamış, katil İsrail’e olan öfkemizi daha da artırmış bir olaydı. Bunun yanında her Türk insanının hatta belki de bir çok dünya vatandaşının hayallerini süsleyen “İsrail’i bir gün yenme güdüsü” bu olay sonrası daha da şiddetlenmişti. Politik kurgu romanı türünde yazılan Davut Harekatı kitabı da bu güncel konuyu kurgusuna ekleyerek ortaya çıkmış bir eser olarak raflarda yerini aldı.
Bir gün İsrail’i yenmek! Ancak kitaplarda/filmlerde olabilecek türden bir düşünce olabilir; bunun benzerini daha önce “Metal Fırtına” serisinde de ABD üzerinden görmüştük: bu sefer İsrail ile savaşırken rakibimiz tek değil ne yazık ki. Zaten hiç tek düşmanımız olmadı ki! Amerika ve tüm Yahudiler üstümüze çullanmış vaziyette: romanda, son teknolojik silahlar ile birlikte İsrail’in “vaat edilmiş topraklar” hayalinin peşinde Amik Ovası çevresinde şekillenen savunma savaşı sonrası yaşananlar anlatılıyor. Keşke her daim Türk yöneticiler bu kitapta olduğu gibi doğru hamleler yapabilse…
Davut Harekatı romanının ilk sayfalarından itibaren bir çok denizcilik terimi ile karşı karşıya kalıyoruz; bunun yanında günümüzde bilinen son teknolojik silah ve füzelere de ayrıntılı özellikleri anlatılarak yer verilmiş. Umarım KPSS de işime yarar. : )
Denizcilik terimlerini not etmiştim, paylaşmak isterim:
Gabya: Türk deniz kuvvetlerinde bir firkateyn sınıfını belirtmek için kullanılan isim.
Kerteriz: Denizcilikte pusula kullanılarak geminin pozisyonunu başka bir yeri alarak belirlemek.
Kırlangıç: Geminin köprü üstünün yan taraflarında dışarıya doğru balkon şeklinde uzanan yapılar.
Kuzine: Gemi mutfağı.
Lomboz: Gemi penceresi.
Sancak: Geminin sağ yanı.
İskele: Geminin sol yanı.
Çarkçı: Gemilerde makine bölümünün amirine verilen unvan.
Vardabandra: Donanmada görünür haberleşmeden sorumlu asker sınıfı
Serdümen: Gemilerde dümen tutan görevli/asker sınıfı
Puntel: Gemi güvertesinin etrafını çevreleyen metal korkuluk
Yeke dairesi: Geminin dümen donanımının bulunduğu kopartman.
Miyar Güverte: Gemilerde köprü üstünün üstünde bulunan ve manyetik pusulanın olduğu güverte.
Grandi direği: Gemilerde en yüksek direğin ismi.
Davut Harekatı romanının konusu yukarıda yazdığımız gibi belli: İsrail – Türkiye savaşı! Roman kahramanımız savaş sürerken bir süre İsrail cezaevlerinde de kaldı; bu sırada yaşananları okurken, günümüzde İsrailli askerlerin Filistinli mücahitlere yaptıkları işkenceler hayali olarak aklıma geldi: onların yaşadıklarını anlatan, durumu çok iyi özetleyen bir cümle de kitapta şu şekilde yer alıyordu: “Bu kadar işkencenin nedeni tabii ki bu insanlardan birkaç kelime bilgi almak için olamazdı. Bunun sebebi bir milleti aşağılama ve mensuplarına acı çektirme arzusu, ırkçılık, kin ve nefret ama en önemli nedeniyse yoksun oldukları vicdan ve insanlık olgusuydu. İnsan haklarının hayaletinin bile gezinmediği bu cezaevlerindeki durum gerçekten içler acısıydı.” Gerçekten çok anlamlıydı…
Romanda Amerikan – İsrail Halkla İlişkiler Konseyi adlı bir yapılanmadan söz ediliyor ve bu konseyin İsrail lobisi açısından dünyadaki en güçlü yapılanma olduğuna dikkat çekiyor. Gerçekte de böyle bir yapılanma var. Romanda bu yapılanmanın Türkiye üzerindeki “planları” anlatılırken; günümüzde yaşanan bir çok algı operasyonunun izlerini de görmek mümkün. Örneğin “Kürdistan” meselesi: hain planını devreye sokmak isteyen yapılanmanın amaçlarından biri de Kürdistan meselesini yazılı ve görsel medyada yayarak bilinçaltlarına empoze etmeye çalışmak diye yazıyor romanda: “Gazetelerde ve televizyonlarda ne zaman Türkiye haritası gösterilirse ülkenin güneydoğusu ‘Kürdistan’ adında bir federal devlet şeklinde ayrılmış, taranmış ya da farklı bir renkte yayınlanacak. Bu yolla sübliminal olarak insanların bilinçaltları avlanacak. PKK örgütünden terör örgütü olarak bahsedilmeyecek ve ‘Gerilla’ tabiri ya da ‘özgürlük savaşçıları’ adı kullanılacak. Ermeni soykırımı sık sık gündeme getirilecek.” Hiç yabancı gelmedi değil mi sizlere bu sözler? Bugün de ne zaman sesimiz güçlü çıksa, buna benzer hain planlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kitapta bunun yanında ekonomik olarak da yaptırımlardan bahsedilmiş ki; insanın kanı donuyor… “Belki kendi yağıyla kavrulan dış dünyaya kapalı ülkelere nüfuz etmeleri pek kolay değildi ama kendini küresel dünyanın kollarına tamamen teslim etmiş bir ülke olan Türkiye, kolay lokma gibi görünmekteydi.” sözlerinin yer aldığı bölüm ise, günümüze ve geleceğe ışık tutan cümleydi bana göre…
Davut Harekatı romanının önemli bir bölümü ise Filistin topraklarında geçiyor. Filistin’de yaşananlar anlatılırken bahsedilen Şeyh Ahmet Yasin’e ait “Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık.” sözleri ise yapılması gerekeni en az kelimeyle en net şekilde anlatıyordu. Davası uğruna hayatlarını kaybeden insanların ruhani durumunu yazarın çok iyi anlattığını da burada söylemem gerek: okurken çok duygulandım. Bazı betimlemeleri ise çok hoş: mesela Türk uçakları hakkında kullandığı “adeta omuzlarımızdaki melekler gibiler” sözü çok hoşuma gitti. Bu arada kitaba ismini veren olay ise romanda şu şekilde özetleniyor: Calut ile Hz. Davut arasındaki savaşı hatırlatması nedeniyle dönemin Dışişleri Bakanı tarafından önerilmiş. Hz. Davut yaşadığı dönemde zalim Calut’un karşısına korkusuz ve imanlı bir şekilde dikilmişti. Aslında Calut ile Davut’un hikayesi de sinemaya aktarılabilir.
Davut Harekatı romanının karakter analizine gelince:
Ömer: Askerlik görevini yapmak üzere üniversite mezunu olarak askerliğe başvurduktan sonra ilk görev yeri olan Türk gemisinde yaşadıkları ve sonrasında olanlar, onu milli bir kahraman haline getirmişti. Savaş öncesi hemen askerliğini bitirmek isteyen biri olan Ömer, savaş sonrası yüzbaşı rütbesine kadar çıkmış, Filistin ve Türkiye’de kahraman ilan edilmiş ve askeriye de görevini devam etme kararı alan biri olmuştu. Filistin’de savaşırken karşılaştığı Leyla’dan ise bir çocuk sahibi olmuştu. Kitabın belirli bölümlerini onun gözlerinden izliyoruz.
Binbaşı Ekrem: Ömer ile beraber Filistin’e giden ekipte yer alan isim.
Piyade Er Osman: Ömer ile aynı gemide görevli olan erlerden biri; çay işine bakıyordu. Ömer ile son ana kadar savaşan, imanlı yönü ile daha çok ön plana çıkan bir karakter oldu.
Leyla: Babası Hamas’ın ünlü isimlerinden biriydi; okumak için yurtdışına çıkmıştı fakat ailesini İsrail askerleri öldürünce Filistin’e döndü ve keskin nişancılardan biri oldu. Sadece üst rütbeli İsrail askerlerini öldürmesiyle üne kavuşmuştu. Ömer ile evlendi, bir çocuğu oldu.
Kıdemli Albay Cengiz Baltacı: Deli dolu bir isim. Sinirleri alt üst olduğunda kural tanımaz bir tavra bürünüyor. Tugay komutanı ve aynı zamanda Davut Harekatı’nın Filistin’de yapılan kısmını yönetiyor. Askerlik hayatı boyunca nizami harp kurallarına uymadığı için bir çok soruşturma geçirmiş biri: PKK’ya karşı etkili saldırılar gerçekleştiren bir isim aynı zamanda. Gerçekte Osman Pamukoğlu ile ilişkilendiren çok okuyucu çıkacaktır fakat kitapta aynı zamanda Osman Pamukoğlu’nun olduğunu da ekleyelim.
Zafer Altuğ: Taktik konusunda verdiği kararlar ile TSK’nin savaşı kazanmasında önemli rol oynamıştı. Böyle önemli bir isim umarım gerçekte de vardır diyerek google’de arama yaptım, ama sonuç hüsran çıktı.
Sonuç olarak Davut Harekatı romanı yazıldığı dönemin hükümet ve TSK komutasında yer alan üst düzey isimlerin aynen aktarıldığı, o dönem için önem arz eden isimlerinde yer aldığı bir eserdir. Romanda özellikle -dönemin- Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Gül gibi isimlerin açıklamalarında kullandığı üslup tarzı, bu isimlerin gerçek üslup ve ifadelerine çok yakın olmuş diyebilirim.
Davut Harekatı uslubu, akıcılığı ve doluluğu ile ilgi çeken bir eser olmaya aday: inanılmaz ayrıntıların yer aldığı, sürekli sizi merak içinde uyandıran ve benim gibi 36 saatte okuyup bitirebileceğiniz bir romandı. Kitap kapağındaki davut yıldızı ve hilal imgeleri oldukça başarılı. Metal Fırtına serisi sonrası böyle bir politik kurgu romanı okumamıştım. Yazar Sedat Pekdemir, israil ordusu, Türk ordusu, siyonist lobiler, politik tahliller, askeri taktikler ve ortadoğu coğrafyası konusunda bir çok detaya yer vermekten çekinmedi. Kitabı okuduktan sonra bazı araştırmalar yapma ihtiyacı da hissedebilirsiniz.
Güzel bir senaryo ile aslında filmi çekilir. Ama şunu söylemek gerek: Türk düşmanlarının neler yaptığını, neler yapabileceğini ve imanlı/akıllı Türk halkının nasıl cevap vermesi gerektiğini çok iyi aktarmış diyebilirim.
Kitap hakkında şöyle bir video hazırlanmış:
İyi okumalar.