Kısa başkent ziyareti sonrası uçağı beklerken vakit geçirmek için yüzlerce kitap arasında, çok satanlar listesinde yer aldığı için dikkatimi çeken bir kitap oldu: Heyet – Devletin Gizli Sahipleri adlı kitap. Yazarı olan Halil Yaşar Kollu ilk defa duyduğum bir isimdi; sanırım daha fazla da duymayacağım ama kitabın tasarımı ve arka kapakta yazanlar, devletini – milletini seven gençlerin ilgisini çekecek cinstendi. Bu “pazarlama” tarzı, beni de etkiledi ve satın almama sebep oldu.
Heyet Kitabı İnceleme
“Mete Han’dan Bugüne Kadar Türklerin Saklı Tarihi Bugüne kadar okuduklarınızı unutun…” gibi tarihi açıdan bakıldığında çok ama çok önemli bir iddiayı barındıran cümle ile başlıyor arka kapak tanıtımı. Bu “sıradan” bir cümle değil, çok ciddi bir iddiayı içeriyordu. Peki, kitap bu cümleyi dolduracak kadar dolu dolu muydu? Kesinlikle hayır… Çok sıradan bir kitaptı. Kurtlar Vadisi, Diriliş gibi dizileri izleyip; üstüne bir kaç milliyetçi şarkı izleyen herkesin hayal gücünü kullanarak ortaya koyabileceği bir durumu anlatıyordu: bir hayali anlatıyordu. Bu açıdan bakıldığında bir roman olmasını çok istedim; fakat daha kitabın 3. sayfasını açtığınızda, bunun böyle olmadığını, aksine “cidden” tarihin tamamen yanlış olduğunu iddia eden bir yazarın kitabıyla karşı karşıyaydık.
Heyet, ilk çıktığı andan bu yana çok satanlar listesinde yer alıyor. Fazla reklamı olmamasına rağmen çıktığı tarih açısından bakıldığında (ve kapak tasarımı ile arka kapak yazısı) iyi bir pazarlama ile daha da çok satabilecek bir kitap diyebiliriz. Günceli iyi yakalamış, yaşlılar heyeti, ihtiyar heyeti, tapınakçılar derken bu gündemin ortasında heyet gibi bir “heyetin” varlığından bahsederek ortaya çıkmak, çok doğru bir düşünce ve başarılı da oldular satış açısından… Bu açıdan tebrik etmek lazım. Fakat kitabın yazarı kimdir, nedir, necidir; internet üzerinde hiç bir bilgi yok. Acaba diyorum, sahte bir isim mi? : )
Heyet kitabı vasat bir kitap
Kitap ilk Türk devletlerinden Sultan Abdülhamit Han dönemine kadar gelen olayları anlatıyor; tek fark ise bu olayların neredeyse hepsinin arka planında “heyet” adlı bir organizasyonun olduğu… Daha önce Diriliş dizisinde ihtiyar heyetinden de benzer sözleri duymuştuk. Yazar bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm önemli tarihi isimlerin aslında Heyet tarafından yetiştirildiğini iddia ediyor. Çok fantastik bir iddia! Bu ilk kitabında Fatih Sultan Mehmet’e kadar yaşanan olayları anlatılıyor. Abdülhamit devri ve sonrası ise “Heyet 2” isimli kitaba bırakılmış. Bu da güzel bir pazarlama taktiği…
Kitabın dilinin akıcı ve sade olduğunu söylemek mümkün; ciddi ve kaliteli bir çalışmadan ziyade daha çok blog yazısı tarzında yazılmış, diyalogların çok basit ve sıradan olduğu bir eser var elimizde. İki karakter var; bir dinleyici bir de anlatıcı. Aslında bu açıdan Dede Korkut hikayelerine benzeyebilir. Akıcı bir kitap olduğunu söylemiştim; 1 saatlik uçuşta kitabı bitirdim.
Yazar, anlatımın bir çok yerinde ustanın ağzından, dinleyici hafıza “inanmıyorsan araştır” derken aslında bizlere, okuyuculara “inanmıyorsanız araştırın” diyor ama bu çok “çocukça” bir davranış diyebilirim. Ne yani, bu “ciddi” iddiana güvenmiyor musun sayın yazar? Sık sık “inanmıyorsan, araştır” demesi çok büyük bir handikap oldu. Zaten konu genel olarak inandırıcılıktan uzakken, bu şekilde bir cümle kullanması inandırıcılığını daha da aşağıya çekti. Bunun dışında kitap içerisinde bir çok soru işareti ve eksiklik göze çarpıyor. Bazı bölümlerde “heyetin gücü her şeye yetmez” diyor ama bir yandan da bugüne kadar olan her büyük olayın arkasında “heyet” olduğunu söylüyor! Bu nedir yahu? Okuyucu ile kafa bulmak… Yapma be dostum!
Geçmişten günümüze kadar kurulan Türk devletlerin yönetenlerin de üstünde bir yapının varlığını masalsı bir çay sohbeti tadında anlatması ilgi çekici gelecektir bir çok okuyucuya; yine de olayları kurgusal bir zemine oturtarak, peşi sıra birbirine bağlaması dışında bir anlamı yok kitabın.
Son dönem yazılı tarihimizin bizi çoğu gerçeklerden uzaklaştırdığı aşikar iken, gerçek tarihi bulmak adına daha ciddi bir çalışmalar yapılması, gerçeklerin ortaya çıkarılması, yalan – yanlış tarihi bilgilerin gerçekten belgelere dayalı, tarihi gerçeklerle yer değiştirmesi gerekirken aksaçlıymış, ihtiyar heyetiymiş, heyetmiş falan… Bunlarla okuyucuyu vakit kaybettirmek, hem tarihimize yapılan bir ayıp hem de gelecek nesli ve tarihi daha yeni yeni öğrenenleri yanlış yönlendirmek demektir… Yazarlara burada çok ciddi iş düşerken, böylesine “maddi” kaydı güttüğü belli olan bir kitap ile anılmak, yazar adına çok kötü bir durum olsa gerek.
Tamam; fantezi bir hayal dünyası içerisinde, hikayeler, romanlar yazabiliriz ama ecdadımızı bu şekilde anlatmak…
Ne bileyim ya…
Çok boş bir kitaptı. Okudum. Ne kattı? Hiç bir şey… Heyet var mı? Varsa da bu kitapta anlatıldığı gibi bir heyet asla söz konusu olamaz, insan doğasına aykırı… Tarihi karakterleri birilerinin emrinde, yönlendirilen, yetiştirilen bir birey olarak, seçilmiş insan olarak görmek… Yahu, çok fazla mı Amerikan çizgi romanları okuyoruz?
Evet, inanıyorum; ecdadımız, mükemmel askeri taktikler, olağanüstü ordular, muhteşem zaferler, zekice hamleler yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Ama abartmaya da gerek yok diyorum.
Önerim: Almanıza gerek yok.
Kitaptan bir kaç not;
- ebced hesabına göre Allah hilal kelimesi aynıdır. hilal Allah’ı, İslam’ı temsil etmektedir.
- Usta son bir şey daha soracağım niçin 3 hilal biz Türkler Müslüman olduğumuz dönemde dünyada 3 kıta var bilirdik bu da ”3 KITA DA ALLAH DEDİRTMEK İÇİN VARIZ VE VAR OLACAĞIZ” ANLAMINDAYDI.
- bunlar böyle adamlardı işte evlat şimdi ben sana sorsam hangi kitabı bitirdin diye kitap isimleri sayarsın ama o zamanlar ”valla şu kütüphane bitti. Bağdat’takinin de yarısındayım” derlerdi.
- Komutan her gücün diz çöktüğü güç nedir bilir misin? Şu kalpteki imandır ve inandığım şu İslam’dır..️️.
- Bizim maksadımız kuru bir kavga ve cihangirlik davası degildir Yolumuz Allah yoludur.Maksadımız Allahın dinini yaymaktır.
- Devleti ne kadar yüceltirsen yücelt, devleti koruyan bir iç mekanizma yoksa yahut başkalarının eline geçmiş ise o devlet sadece göstermelik olur ve ölümüde yakın olur.