Kitap Yorum: Sessiz Tehlike

Bazen eski kitapları raflarından çıkarıp tekrar okumak gerekebiliyor; nedeni ise bu kitabın içerisinde yer alan bilgilerin sizin gerçek hayatınızda yaşanan olaylarla örtüşmesi sonucunda bilgi alma isteğinizin olmasıdır.

Bir roman düşünün: içinde her konu var; cinayet, aşk, entrika, sevgi, aksiyon, bilim kurgu… ve daha fazlası. Yani, yok yok. Böyle bir romanı okumanın keyfi başka; hani olur ya aynı filmi ikinci kez izlersin de sıkılmazsın, bu kitapta o örneklerden biridir her halde…

Kitabı daha önce okumuştum fakat o zaman bu kadar detaylı araştırma yapmamıştım; fakat içerdiği konular ve değindiği noktalar itibariyle çok ” dolu dolu ” ve aslına bakarsanız bu medya kirliliği döneminde herkesin okuyup faydalanması gereken bir kitap…

Küresel ısınma konusu uzun zamandır herkesin dilinde ve artık kabul gören görüş küresel ısınmanın var olduğu yönünde… Fakat buna neye dayanarak varıyoruz? Elbette cevaplarınız, bilim adamları yüzünden şeklinde olacaktır; fakat bilim adamlarını destekleyenler kimler? Bu konuda az da olsa bilgisi olanların cevabı, bilimsel projelere destek veren şirketler veya fonlar ile zengin işadamları şeklinde olur. Son soru: Peki, bu şirketler kim?. İşte en can alıcı bu soruyu irdeleyen bir kitap, sessiz tehlike.

Kitabın konusu gerçek bir olay ile başlıyor; Büyük Okyanusda bulunan bir adalar devleti ve internetteki araştırmalarımdan tam olarak teyit edemediysem de denizden yüksekliği sadece bir kaç metre [kitapta yazan ifade bu.] Bu yüzden küresel ısınma sonucunda yükseleceği varsayılan [ki bunu da kitaptaki veriler yalanlıyor] deniz seviyesi neticesinde ülkelerinden olacak bu ada halkının ABD ‘ ye kendi topraklarında yani Los Angeles’de dava açması ve sonrasında yaşanan – kurgu – hikayesini takip edeceğiz.

vanuatu devletinden bahsediyoruz; bu devlet şuan var ve gerçek!. Açılan dava da gerçek fakat sonucu konusunda bilgi alamadım; çünkü ingilizcem yetersiz.

Kitabın yazarı, ünlü bir yazar olan micheal crichton. Bir çok kitabı sinemaya uyarlandı ve kitapları dünyada milyonlar sattı. Dan Brown’u tek geçerdim fakat bu yazar ondan önce var olduğu için; daha önce kitaplarını keşke okusaydım diyorum kendi kendime..

Kitaba dönecek olursak; dünya üzerinde sürekli yer değiştiriyoruz. Bunları takip etmek zor, bazen ben de tarihlere takıldım ama sonrasında bunları sorun etmemem gerektiğini anladım; çünkü iki yer arasındaki zaman farkları fazla olduğu için bunları hesaplamak zordu. Ayrıca kitapta kendimizi hollywood sineması ile zenginlerin arasında da buluyoruz; onların nasıl kullanıldığına şahit olmak gerçek yaşamdaki yaşanan olayları görünce insanı düşündürüyor. Ve ulusal fonların yani bilimsel projeleri destekleyen grupların içlerinde yaşananları görünce insan şaşırmıyor değil!

Küresel ısınma konusunda kitabı bitirdikten sonra ben de hemen bir google araştırması yaptım; verileri kitaptakiler ile karşılaştırdım ve doğruluklarını gördüm. Fakat yaşanan yani gerçekte koparılan ” küresel ısınma ” fırtınasının o kadar da abartılacak bir durum olmadığı kanısında karar kıldım, çünkü: iklim bende evrensel değildir, yöreseldir. İklimi etkileyen o kadar faktör var ki… Örnek vermek gerekirse eğer bir küresel ısınmadan söz edecek olursak, neden New york’da ısı 100 sene de 3 derece artmışken, 100 km mesafedeki başka bir ilde ısı derecesi 100 senede 1 derece düşmüş?. Hanimiş küresel ısınma?. Burada benim verdiğim cevap; şehirleşmeninde bir yerin ısınmasına sebebiyet verdiğidir.

İnsanların doğayı nasıl koruyacağını daha tam olarak bildiğini sanmıyorum; çünkü en basitinden her gün yeni bir canlı türü bulunuyor. Fakat insanlar daha çok korumaktan ziyade doğayı nasıl kullanabilirizin sorusunu cevaplamaya çalıştıklarından bize ön planda hep bu tip ” korku planları ” göstererek göz boyuyorlar. Fırtınayı kontrol etme veya tsunami oluşturma gibi olayları filmlerde gördüğümüz gibi bu kitaptada nasıl yapıldıklarını ve yapılmaları için neler gerektiğini en azından gördük. Ki kitabın yazarı bu kitabı yazmak için 3 sene bu bilisem araştırmaları incelemiş ve inceleme bilgileri konusunda kendisi de kitabın sonunda kendi görüşlerini yazmış.

Kitabın içinde bazı karşılıklı konuşma şekilleri var ki; gerçekten çok anlamlı ve yerinde tespitleri içeriyor. Mesela bir kaçından bahsetmek gerekirse; dünyada her yıl binlerce böcek türü yok ediliyor cümlesini haberlerden duymuşuzdur. Fakat asıl soru şu: ne zaman? nereden? böcekler aynı yerde sürekli kalan bir tür değil ki? ayrıca böcek türlerinin ne kadar olduğunu bilmeden, ne kadarının yok olduğunu söylemek ne kadar mantıklı? Ve neden kaybolanlar söylenirken her yıl düzinelerce böcek türünün keşfedildiği söylenmiyor? ya da şunu örnek vereyim: buzullar eriyor deniyor. kaç tanesi eriyor: kitapta söylenen 74 adet. Dünyadaki buzulların sayısı ne kadar peki?. 160bin!. Yani bu erimenin sebebinin küresel ısınma olduğunu söylemek çok gülünç kalıyor bu bilgiler ışığında çünkü küresel ısınma bu kadar tehlikeliyse niye hepsi erimiyor?. Ayrıca kitapta yazan bilgi ne kadar doğrudur bilemiyorum ama coğrafya derslerinde görmüşüzdür; antartika kıtası eskiden ormanlarla kaplıydı. Şuan buzullarla kaplı. Bu demek ki dünya kendi içinde zaten bir döngü içinde, yanlış mıyım? Ayrıca antartikanın soğukluğu git gide artmakta, hanimiş küresel ısınma?

Yani olayı şuna getiriyorum; iklim bir çok şeyi içinde barındıran ve mekana göre değişen bir olgu bana göre… Bunu tüm dünyayı etkileyecek bir olaymış gibi göstermek yanlış olur. Bazı yerlerde dağlar yüksektir; bazı yerlerde de orman fazladır o yüzden soğuk olur orası. Buna örnek vermek gerekirse; kilimanjaroyu gösterebiliriz: çünkü ekvator bölgesinde bulunan bu volkanın buzulları 200 senedir [ küresel ısınma trendinden önce bile ] erimektedir. Zaten sıcak bir bölgede olan bu volkanın erimesinin sebebi sizce küresel ısınmamıdır?. Bence hayır, cevap veriyorum: volkanın hemen altında bulunan ormanın kesilmesi yüzünden havanın nemlenip volkanın zirvesine çıkması ve oradaki buzulu eritmesi… Hanimiş küresel ısınma?..

Kitapta dikkatimi çeken bir şey de, ” korku psikolojisi ” adını verdiğim bölümdü. Bu bölümde devletlerin toplumları nasıl kontrol altında tutmak için neler yaptıklarını okurken gerçekten şaşırdım ve ürperdim. Yıllarca toplumu nasıl nükleer korku, sovyet korkusu, kominist korku vb. gibi konularla empoze ettiklerini okuyup, hak vermemek elde değil… Demek ki sırada küresel ısınma diye bir korku türü var.. [ burada bir not düşeyim: sanırım küresel ısınma internetin yayılmasıyla eski gücünü kaybetmeye başladı… Şuan ise Çin ve islamafobi gibi korku psikolojilerinden söz etmek daha doğru olur diye düşünüyorum. ]

Kitap hakkında daha bir çok şey yazabilirdim fakat, fazla uzun olunca kimse okumaz her halde : )

Kısa not olarak şunu ekleyeyim; kitap gerçekten bir coğrafya kitabından farksız aslında… Bir çok bilgiyi kültür arşivinize eklemek mümkün; fakat şu kesin ki: dünyamız 5 milyar yıldır aktif olarak kendi ekseni etrafında dönmekte ve bugün bilinen bir çok şey binlerce yıldır tekrarlanmakta… Denizlerin yükselmesi bir kaç mm iken; dünya ısı ortalaması 0.2 artarken bağırıp çağırıp küresel ısınma korkusu vermek yerine; herkese doğru bilgiyi aşılayarak çevre bilinci oluşturmak daha mantıklı… [ karbondioksit miktarı artıyor, bu kesin. Bu tip sorunlarla uğraşmalıyız aslında… Ve çevre sorunlarını mahkemelerde değil, insanların kendilerinde çözmek gerek bana kalırsa… ]

ben 2. kez okumama rağmen; hiç bir sayfasını atlamadan – sıkılmadan okudum. gayet memnunum; tavsiye ederim.

Arşivinizde kaliteli bir kitap arıyorsanız; bu kitap bire bir.

İyi okumalar.

 

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık