KTÜ’de Rektörle Tavla Oynamak?

ytu rektorBu yazıda biraz Hüseyin ÖRS, biraz üniversite hocaları, biraz öğrenciler olarak biz ve birazda benim düşüncelerim olacak… Sonuna kadar sabırla okumanızı rica ediyorum.

Öncelikle resimdeki olayı anlatmak istiyorum:

Yandaki resim gerçek: Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Trabzon Çaykaralı Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’E ait sosyal medyada gerçekleşmiş bir olayın ufak bir bölümü. Kendisinin twitter hesabına (@yukseki) yazılan tüm mesajlara cevap vermesi insanı imrendiriyor. Neden bizim KTÜ de böyle değil? İsmail hocamızın twitter sayfasında hep öğrencilerine verdiği cevapları okurken hem böyle bir rektör olduğu için ülkem adına sevindim, bizim üniversitede olmadığı içinde üzülüp imrendim. Kendisinin hesabında yazdığı bir söz ile devam etmek istiyorum yazıma:

‘’ Üniversiteler, şiddetin değil hoş görünün mekanları olmalı, biz yaşanan polemik olaylarla değil ülke katma değerimiz ile anılmalıyız. ‘’

Üniversitelerin kısır tartışmalardan kurtulamayıp, eğitimden uzak görüntüsü içerisinde bir rektörün böyle bir cümle kurması belki de çok normal; fakat bu sözünü icraata dökmeyi başardığını görebiliyoruz İsmail Hocamızın. Web sitesini vs. incelerseniz eğer ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Biz şimdi KTÜ’ müze dönelim.

Hüseyin hocamızı tanımayan vardır diye onu anlatmak istiyorum biraz: Üniversiteye gelmeden önce hayalim; hocalarımızla derste ciddiyet ve eğlence içerisinde dersleri işleyeceğimiz, okul dışında ise saygıyı elden bırakmadan samimiyet içerisinde günler geçireceğimizdi. Fakat olmadı; kapısından kovanlardan tutun da öğrenciyi aşağılayana kadar her türlü hocayı gördüm. Ama bir gün hiç unutmam: kantinin hemen dışındaki banklarda oturan kalabalık bir gruptan kahkaha sesleri geliyor. Herkes onlara bakıp gülümsüyor. Bu kalabalığın ortasında kıpkırmızı bir penye giymiş, saçları sakalı beyazlamış biri var. Yüzündeki tebessümü anlatmaya kelimeler yetmez; öyle mutlu ki… Elinde sigarasıyla yanındakilere iyi örnek olmasa da anlattıklarıyla herkesi büyülediği gerçek. Merak ettim ve öğrendim: meğer Hüseyin hocaymış. İşte; öğrencileriyle ders dışında bir arkadaş gibi ilgilenen biri. Sosyal medyayı en aktif şekilde kullanan, sporcu kimliği olan biri. Kendisiyle yüz yüze de konuştum; aşırı profesyonel ve yürekli bir insan. Matematik dersini ondan almıştım ve 8. Senem de o geçirdi beni ama yine de dersine gittim ve dersini de dinledim: Rakamlar ağzından çıkarken, halı sahada gol pozisyonuna girmiş hücum oyuncusu elemanı gibi anlatıyordu konusunu heyecanla ve istekle. Örnek bir hoca bana göre.

Ama gel gör ki; 1 tane değil de tüm hocalar keşke öyle olsa diyor öğrenci arkadaşlar değil mi? Ve beklentiler bitmiyor tabii… :)

Ekli olan tüm hocaların profilini az önce inceledim; kimisi Trabzonspor’dan dem vuruyor, kimisi yeğenlerinin resimlerini paylaşıyor, kimisi hükümete yükleniyor, kimisi Türk bayrakları paylaşıyor, kimisi… Ama hiç KTÜ hakkında bir gelişme, eleştiri, haber yok! Yahu hiç mi sorun yok koskoca KTÜ’ de? Ben bazen yazdığımda kızıyorlar: her gördüğünü yazma diye… Ama yazılmadan sorunlar çözülmüyor ki? En son kütüphanedeki bilgisayarlardan bahsettim. Daha nicesi var. Dönem başlarında kayıt olurken yaşanan sorunları hepiniz hatırlıyorsunuzdur muhtemelen. Ben bunları o zaman bir şey yazmak istemedim çünkü herkes benzer şeyleri yazıyordu ve ben hocalarımızdan hiç olmazsa sanal âlemde bir ‘bu ne biçim sistem arkadaş’ gibisinden bir şeyler yazmasını bekledim. Yazmadılar tabii. Neden yazmadılar? Bilemiyorum. Ama Van depreminde olsun, Tunus ve diğer ülkelerin organize olup bir şeyler yapmasında olsun, daha birçok konuda sosyal medyanın nasıl bir güç olduğu ortada ve bu gücü kullanarak devrim yapmaktan ziyade hataları olan, eksiklikleri olan yönetimlerin bu eksiklik ve hatalarını dile getirmek ve sosyal medya aracılığıyla taraftar toplayıp yönetimde bulunanları yönlendirmek bana göre yanlış bir şey değil. En son 2008 de güncellenen bir not sistemimiz var. Çok kötü tasarıma sahip bir web sayfamız var ve iç sayfalar o kadar iğrenç ki bilgisayar mühendisliği olan bir üniversitede böyle bir durumun olması daha da iğrenç. Sosyal medyada etkin değiliz; özellikle vakıf üniversiteleri sosyal medyayı çok etkin kullanıyor. Artık hocalar sosyal medya üzerinden görüşlerini paylaşıyorlar; ama bizim KTÜ’de kaç tane? Çok az. Ama bunu yapabilecek insanlar, önder olabilecek insanlar genellikle kendi çevrelerinde değil daha geniş alanda yorum yapmakla yetiniyorlar. Tabii kafalarına göre de yazacaklar, paylaşacaklar ama önce kendi çevremizdeki pisliklerden, hatalardan, eksikliklerden kurtulsak?

Onları da dile getirsek?

Sosyal medyanın gücünü kullansak?

Yazımın başında örnek verdiğim rektör gibi bizim rektör de sosyal medyayı etkin kullansa?

Eksiklikleri gidersek?

Elimde imkân olsa; rektörün teknoloji danışmanı olarak mesela… Çok şey yapabilirdim; internet sisteminden, sitesinden, not sisteminden, sosyal medyayı kullanma açısından, değişik etkinlikler veya daha fazlası. Ama elimden tutan yok. Sadece yazabiliyorum; yazdıklarımda okunup bir çekmeceye atılıyor bazen. O kadar…

Ama gelecekte okulumuzda eğitimin daha kaliteli olması için, daha iyi şeyler yapılması için, hatalar görünsün diye bu yazıyı yazıyor ve paylaşmanızı istiyorum.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık