Kült, Dedalus Yayınları tarafından baskısı yapılan ve elimde 2. baskısı olan bir roman. Orkun Uçar imzalı, psikedelik punk bilimkurgu romanı sloganıyla karşımıza çıkan eser yaklaşık 196 sayfa. Kitap sayfalarını çevirmeye başladığımızda “Güçlü Yalnızlıklara” sloganıyla ilk olarak bizi karşılayan eser “Metal Fırtına” ile akıllara kazınan yazarın son çıkardığı kitaplardan biri. Bu yazıyı hazırladığım sıralarda eserin güvenilir kitap sitelerinde 11 TL gibi çok uygun fiyatlı olduğunu da ekleyelim. Özellikle yazarın tarzını seven ve yeniliklere açık olanların değerlendirebileceği bir kitap olduğunu da söyleyerek yazımıza devam edelim.
Yazıya ve Kült kitabı hakkında yorum yapmadan önce biraz yazardan bahsedelim. Yazarı Metal Fırtına döneminden bu yana takip ederim: daha sonrasında Derzulya, Zifir, Yüksek Doz Gelecek gibi eserlerini de okudum, hatta bir kısmını bloğumda da yazmıştım. Bu yazılarımı okuduğundan mı bilemiyorum ama Orkun Uçar, beni bir dönem sosyal medya hesabımdan takip etmişti. Daha sonrasında özellikle Gezi Parkı eylemleri sırasında çok tweet atmamama veya görüş paylaşmamama rağmen bir gönderi nedeniyle beni takipten çıktığını düşünüyorum. Bunu neden yazdım? Dünya görüşüne bakmadan kitaplarını okuyoruz ancak aynı saygıyı bize göstermedi. Bu durumu ben “güçlü yalnızlıklarına” (!) veriyorum. Özellikle belirtmek istedim.
Orkun Uçar’ın Kült Romanı Bizlere Anlatıyor?
Kitabın ve yayınevinin bilgilerinin yer aldığı sayfada 2019 dışındaki tüm rakamla yazılabilecekler, kelime olarak yazılmış: örneğin Dedalus Kitap Yüz Yetmiş, İkinci Baskı eylül iki bin on dokuz gibi. Ayrıca 36. Sayfada “yirmi üç bin yılda bir sıfırlanıyorduk” gibi roman içerisinde de benzer durumlar söz konusuydu. Bir amacı var mıydı, yok muydu, bilemiyorum (kelime sayısı kadar para mı alıyor ne? 😊) ancak dikkatimi çektiğinden paylaşmak istedim.
Kitabın ilk cümlelerinde, yazarın oluşturduğu karakterde kendinden izler taşıdığını düşündüğüm cümleler dikkatimi çekti: “Kapı kapı gezen tencere-tava satıcılarına benzemiştik. … Gerçeküstü bir roman yazmalıyım diye aklımın bir köşesine not aldım.” (s.8) cümlelerini buna örnek verebilirim. Başka cümlelerde vardı. Bunlara örnek olarak; “Tuvalet benim düşünme yerimdir. Beynim en iyi orada çalışır. … Oysa ben Yüzüklerin Efendisi’ni veya post-apokaliptik filmleri seyrederken karakterlerin o yolculukta nereye, nasıl sıçtığını, nasıl temizlediklerini merak ediyordum.” (s.13) cümlelerini gösterebilirim.
Bunların yanı sıra bazı espri kokan cümlelerini de yazarın sırıtırken izlemiş gibi hayal edebiliyordum: “Mesela James Bond da bunları yaşıyor ama yatağa yalnız girmiyordu.” (s.31) Yani kısaca kitapta oluşturulan karakter de yazardan çok fazla iz var bana göre, bu benim görüşüm. Tanımıyoruz sonuçta. Burada şunu söylemekte fayda var: 60’lı yılları andıran punkçu tarzda bir roman olduğundan, karakterinde buna uygun olması normaldir. Ancak yazarın bazı kısımlarda kantarın tozunu kaçırdığını düşünüyorum. Bunu aşağıda ayrıca tartışacağım.
Kült adlı kitabın yazarı olan Orkun Uçar, ülkemizde bilim kurgu romanları alanında bilinen önemli bir kulübün, Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübünün de aynı zamanda kurucusu. Bilim kurgu alanına hakim ve kendi bloğunda yazdığı üzere çocukluğundan itibaren bu konuya meraklı: çekirdekten yetişme yani. Kurduğu bu kulüple edebiyatımıza olumlu katkı sağladığını, birçok yazarın yetişmesine vesile olduğunu da eklemek lazım. Metal Fırtına serisiyle ülkemizde geniş kitlelere hitap ettiğini, Derzulya adlı fantastik evreni ile sınırları zorladığını, Zifir, Derin İmparatorluk, Kızıl Vaiz gibi kitapları ile bilim kurgu alanında edebiyatımız açısından çok değerli eserler bıraktığını söylemek mümkün.
İşte Kült isimli kitap, böyle bir kariyere sahip yazarın son eserlerinden biri. Her ne kadar kendi bloğu ve röportajları dahil olmak üzere birçok yazısında kitapların basım tarihleri konusunda sözleri yalan çıksa da (Örneğin Asi’nin devamı 2017’de çıkacaktı yıl oldu 2023), 2019 yılında Kült adlı eser ile okuyucuların karşısına çıktı. Psikedelik kelimesi literatürümüz için yeni olsa da 60’lı yılların sonlarından itibaren kullanılan, anlamı zihin tezahürü olan bir kelimedir: bu da psikedeliklerin insan zihninin kullanılmayan potansiyellerini geliştirebileceği ifade eder.
Kült, ortaya karışık bir eser. Orkun Uçar yazma kabiliyetini kaybetmemek için ve boş kalmamak için bu kitabı oluşturdu diye düşünüyorum. Çünkü içerisinde Kayıp Yazarlar Loncası ile başlayıp gizli örgütler, galaksiler arası savaşlar, ırklar, evrenler gibi birçok konunun yer aldığı, aksiyon filmlerini aratmayan bir öykü barındırıyor. Ancak kült, okurken size hayal kurabileceğiniz oldukça fazla alan da bırakıyor: yazarın hayal dünyası ile sınırlı kalmıyorsunuz, size bir şey betimliyor, siz onu boyuyorsunuz gibi düşünün. Bu açıdan çok olumlu diyebiliriz.
Kült adlı bu roman hakkında internette biraz araştırma yapma gereği duydum: karşıma yazarın, kült adlı eserinin yazılış aşamasını anlattığı bir yazı çıktı. Meğer yazar Kült adlı eserini, bir bloğunda yazdığı yazı ile oluşturmaya başlamış! İnternette doğaçlama şekilde birkaç sayfa eklenerek başlayan bir macera somut bir kitaba dönüşmüş. Bloğunu takip edenlerin Kült adlı eseri ellerinde doğmuş sonra kitap olarak kucaklarında bulmuş gibi hissedeceklerine eminim.
Orkun Uçar’ı sosyal medyadan veya blog yazılarından takip edenler için Kült’te tanıdık olaylar ve fikirleri fark etmek kaçınılmaz gibi. Çünkü bloğunda oldukça fazla kısa öykü var ve bunlarda benzerlik olan mutlaka vardır. Orkun Uçar tarafından 1950-1960’larda bilimkurgunun altın çağındaki pulp işlere benzetilen Kült, türü sevenler açısından içerisinde her türlü öğeyi barındıran heyecan dolu bir roman diyebiliriz.
Kült Dedalus Kitap etiketiyle okura ulaştı. Genç, yetenekli editörler (ayrıca eski Xasiorklular) Ozancan Demirışık ve Baran Güzel, romanı hakkıyla yayına hazırlayıp okurla buluşturdukları için tebriği hak ediyorlar. Kapak görseli ise Barış Şehri’ye ait: kendisini başka eserlerde de ismen görebilirsiniz. Romanın enerji ve eğlencesini kapak tasarımına yansıtmaya çalışmış ama özellikle kitapta anlatılan kadın karakterleri yansıtacak kadar başarılı bir sonuç elde ettiğini söylemek zor (karakter çok güzel betimleniyor kitapta ama yansıması Aleyna Tilki gibi).
Kült, karakter olarak sıradan ve meziyetsiz (kendini öyle tarif ediyor) biri olarak nitelendiren yazarın yani ana karakterimiz olan Ouz Kök’ün imza günüyle başlıyor. Güzel bir hayranı (!) tarafından bilinmeyen bir maceraya çekilen Ouz’un başına gelmeyen kalmıyor. Ouz Kök zamanla nasıl bir fantastik dünyaya dahil olup, bu fantastik dünyaya hem zihniyle hem fiziğiyle uyum sağlamaya nasıl çalıştığını okumaya başlıyoruz. Yani bir nevi ana karakterimizin gelişimi ve bu sırada oluşan kaosları okuyoruz. Çoğu kısımda ‘Aha şimdi saçmalayacak’ diye düşünmeye başlarken bir anda kendinizi kurgunun içine kaptırıyorsunuz, bazen kitaptaki atmosfer duraklar gibi olsa da birden hızlanıyor, ilginçleşiyor ve elinizden bırakamıyorsunuz, eksiklikleri olsa da (ki birazdan bahsedeceğim) okumaya devam ediyorsunuz.
Kült, yer yer tanınan ‘Loki’, ‘Harry Potter’, ‘Alice in Wonderlan’, ‘Matrix’, ‘Superman’, ‘X-men’, ‘Hobbit’, ‘Starwars’, ‘Star Trek’, ‘LOTR’, ‘Annie Wilkes’… gibi şaheser eserlere göndermelerde bulunuyor: yazar böylece kendince bir kurgu oluşturmuş ve lezzetli bir uzay pastası olarak okuyucuların beğenisine sunmuş. ‘Sağlığa zararlı” kısımları yok mu? Var tabii ki. Yazarın bir ergen gibi sürekli cinsellikten bahsetmesi, rahatsız edici boyutlara ulaşacak kadardı. Tamam, karakterin tarzı bu olabilir ama bir yerde ailesini, çocuğunu bile unutuyor yahu! Bu karakter bir de dünyayı kurtaracak! Kadın bedeni üzerinden sürekli konuşması, aşırı güzel kadınları çekici bulması, kadınlardan çok çabuk etkilenmesi, sürekli bir ilişki isteği ve bitmeyen ereksiyon hali… İtici boyutlara varan bir hissiyat oluşturabilir okuyucuda ki yazar, Kült adlı eseriyle bu riski göze almış. E bizde eleştirelim!
Bu duruma örnek cümleler:
“Bu cümleyi erken kurduğumu itiraf ediyorum, hele daha sonra benden istedikleri organımı düşününce…” (s.25)
“Ondan sonrası bana özel kalsın. (Tam burada size göz kırpıyorum.)” (s.68)
Kült, her ne kadar Inception filminde gördüğümüz üzere farklı katmanlardan oluşan bir kurgu ve renkli bir hikayeye sahip olsa da öyküde araya giren boşluklar var gibiydi. Bazı kısımlar bilerek atlanılmış, anlatılmamış gibi geldi bana okurken. Yani öyle anlar oldu ki: karakter ya bayıldı ya zihin hapsinde tutuldu ya da çok ilginç gelebilir ama karakterimiz aradaki süreci anlatma isteği bile duymadı. Tamamen boş: Örneğin ben şu uzaylılarla 8 yıl süren savaş dönemini okumayı çok isterdim. Fakat okuyamıyoruz neden? Bilemiyoruz. Bu kısmı okuyucunun hayal gücüne bırakmış da olamaz: çünkü kurgu açısından sakatlık doğurur. Bizim hayal dünyamıza ihtiyacı olmayan bir kısımdan bahsediyoruz. Belki kitabın devamı gelecek veya başka bir romanında anlatacak o kısmı bilemiyoruz.
Kült daha çok gençlere hitap ediyor ancak dikkat etmekte fayda var
Kült, içerisindeki olay silsilesi ve absürtlükler ile dikkat çeken, sürükleyici ve ilgi uyandıran bir kitap. Kurgu eksiklikleri olsa da – ki yukarıda yazdım – olay örgüsüyle beraber değerlendirildiğinde genel olarak başarılı bulunabilir. Orkun Uçar’ın sade ve eğlenceli dili ile kurgu yapısındaki kaosu en iyi şekilde aktarıyor okuyucusuna. Yazar birinci ağızdan hikayeyi anlattığından bazı cümlelerinde okuyucuyla da konuşmaya çalıştı: “Neyse… ‘kes saman kafalılığı da şu savaşa gel, biz onu merak ediyoruz.’ dediğinizi duyar gibiyim.” (s.73). Bunun yanında öykü içerisinde bağımsız bir öykü de yerleştirerek farklılığını gösterdi. Bunlar artıları.
Bu arada Kült ve diğer okuduğum eserlerinde yazarın İslamiyete karşı bir duruş sergilemeye çalıştığı hissine de kapıldığım oldu. Kült adlı eserinde de “- Ortadoğu’da daha mücadeleci olmamız gerektiğini düşünen bir grup bizden ayrıldı. – …Ve? – Biliyorsunuz işte, Ortadoğu kökenli dinleri ortaya çıkardılar. Başarıları önünde en tehlikeli engel olarak bizleri gördükleri için kadınları hedef alarak etkisiz kılmaya çalıştılar. Tabii bu arada hiçbir şeyden haberi olmayan yüz binlerce masum kurbanı da yok ettiler.” (s.24) cümlesi buna örnek gösterilebilir. Yazarın ateist olup olmadığını bilemiyorum, bir karakteri anlatmaya çalıştığından yazmak zorunda kalabilir ama sürekli bilim kurgu alanında kalmaktan ve İslamiyet konusunda tek düze eserler üzerinden öğrenimini gerçekleştirmiş olma ihtimali nedeniyle, biraz farklı/doğru eserlere şans vermesini öneriyorum.
Bir yukarıdaki eleştirime örnek olabilecek diğer cümleler ise; “… ‘Cevabın seni mutsuz edebilir’ diye güldü. ‘Tanrı yok, eğer çoklu evrenin ortasındaki o garip oluşumu saymazsak.’ … Ölüm dediğimiz olay sadece ruhun serbest kalıp aynı evren veya başka evren içinde başka bir yapı içine girmesi. … Karardığı zaman çoklu evrenin karanlık kısmına sürükleniyor, daha parlak olduğu zaman çıktığı canlı ışık organizmaya çekiliyor ama onun iç katmanlarına katılıyor.’’ (s.178) gösterilebilir. Bunların yanında masonluğa işaret eden “Aleph’i güvene alabilirsek, sekizinci kata çıkacağız. Piramit otuz üç katlı. Zirveye kadar durmak yok.” (s.207) cümlesi de var. Dostum sapkın fikirlerini empoze etmek için kelime oyunları yapmak yerine, temiz okuyucularını bu pisliklere bulaştırmasan olmaz mı? Teşekkürler…
Yazarın “Yazamamak, fiziksel olarak kabız olmak gibi bir şeydi. Beynimde kurgular birikiyor, katılaşıyor, atılmak istiyordu.” (s.53) ifadesi yukarıda yaptığım bazı eleştirilerinde ana kaynağını oluşturuyor: yazar, kült adlı romanının baş karakteri Ouz Kök gibi yazarak rahatlıyor, bunu hem romandan hem de bloğundaki yazdıklarından anlıyoruz ancak işte bu olumsuz fikirlerini de yazarak ‘atmaya’ çalışması en önemli handikabı. Yetenekleri olduğu aşikar, Metal Fırtına ile bunu zaten gösterdi: ama artık zirveden aşağı doğru indiğinden dolayı bazı saçmalıklara bulaşma ihtimali yüksek ki bunu Kült adlı eserinde kısmen yaşadı bana göre.
Her ne kadar eksiklikleri çok olsa da Zifir – Metal Fırtına gibi eserleri ile kıyaslanamasa da özellikle ergenlerimizin heyecanla okuyacağı, aksiyon dozu yüksek, sade ve akıcı bir dille yazılmış bilim kurgu romanı Kült. Yazarın hayranları açısından mutlaka okunması, ilk defa yazarın bir eserini okuyacaklar açısından başlangıç değil de diğer kitapları okunduktan sonra okunması gereken bir eser olarak nitelendirmek istiyorum.
İyi okumalar.