Bugün, trabzon yolunda yaşadığım güzel muhabbetleri bloguma taşımak istedim. Ve bunun sonucunda yeni bir blogda açtım aslında, o konuda ki bilgileri de yazımın sonunda okuyabilirsiniz.
Karadeniz sahilinde otobüsle yolculuk ederken özellikle kış aylarında penceresi kapalı otobüslerde havasızlık içinde yolculuk etmeyi göze almışsınızdır demektir. Bu darlıkta insanın kafasını dağıtması için muhabbet etmesi, aslında o an için çok büyük şanstır. Bir de otobüs boşsa ve şöför bey radyo dinleme konusunda özürlüyse; kulaklarınızı başkalarının sözlerine kabartmak zorunda kalıyorsunuz.
İşte böyle bir an da bey amcanın lafıyla bir anda irkildim: ” Ben doğduğumda evliydim zaten… ” Dönüp baktım, 40larında gösteren bey amcanın lafı sonrası hazır yeri deyip muhabbete daldım: ” abi herhalde beşik kertmesi demek istedin, sanırım buralı değilsin. ” Ama tipinden tam bir karadenizli olduğunu anladığım bey amcanın çoğu dişinin olmaması ve gülmeye çalışması; insanın içten gülmesine sebebiyet veriyordu; cevabını zaten bir karadenizli atikliğiyle yaptı: ” Hayır, kendimi öyle hissediyorum. Buralıyım, 16 yaşında evlendim ve şuan 10 yaşında torunum var. Çocuklarımla büyüdüm anlayacağınız. ” Tam o sıra dişleri konusundaki düşüncelerimi anlamış olacak ki sözüne şu cümleyi de eklemeyi ihmal etmedi: ” Bu dişleri nasıl yok ettim sanıyorsun? Ekmeğimi taştan çıkartacağım derken, taş yedim herhalde. ” Gülmeye başladı; o an ki görüntüsü esprisinden daha komikti. Biz de muavin ile eşlik ettik.
Genç yaşta evlenmiş ve çoluk cocuğa karışmıştı. Aradan yıllar geçmesine rağmen, hala ilk başladığı işte bir hastanede görevliydi. Çocuklarını evlendirmiş, torun sevgisini tatmış ama küçüklükten beri hayali olan bir araba sahibi olma sevdasının peşinde koşarken kendini bu otobüste bulmuş. Yeni bir araba almaya gidiyormuş.
Asıl karadenizli zekasını ise ben ücretimi muavine öderken ortaya çıkardı bey amcamız. O kadar güldüm ki ve bir o kadar da anlamlıydı ki: 20 tl olarak uzattığım para üstünü 10 tl ve 5 tl vermek isteyen muavin abimiz, elinde 5 tl olmayınca 2 5 tl aramaya başladı. Bu bey amcamıza sorunca, kendisi üstünde olduğunu hatırladığını söyledi. Ve başladı tüm ceplerini karıştırmaya. Pantalonunun 4 cebinden de paralar çıkardı, yetmedi ceketinden çıkardı, yetmedi cüzdanından çıkardı. Şaşırmış bir şekilde yaşananları izleyen bizlerin ağzının açıklığını muavin bey yardımcı olarak kapatmamıza vesile oldu: ” Kardeş her cebinden para yağıyor, bir arada neden tutmuyorsun? ” Bey amcamız o nüktedanlığıyla olaya cevabını yapıştırıyor: ” Hırsızlar paramı gasp ettiğinde, eve gidecek param olsun diye! ”
Devamında muavinimiz sazı eline alıyor ve bize çok güzel bir hikaye anlatıyor.
Trabzon istikametinde devam ederken, muavin arkadaş bana kapı aralığından gelen soğukluğun rahatsız edip etmediğini sordu. ” Yok, zaten bilerek buraya oturdum. Araba beni tutuyor da… ” cevabıma ” Uşağum, o ki araba seni tutuyordu ön tarafa otursan? ” şeklinde cevap verince ilk önce kızıp kızmadığını anlayamadım. Sonra boş olan hemen yanıma oturup ” Sana bir hikaye anlatayım. Ama bak, ön tarafta bir bayan var; hemen mola da başkasının yerine geçti. Böyle tipler de var. Bunlar tabii önemli değil ama beni dinle, çok güleceksun şimdi. ” Merakımdan ve o an sırıtışımdan hazır olda beklediğimi anlayan muavin kardeş, hemen hikayesini anlatmaya başladı.
Bir gün ardeşen de minibüsle köye çıkan yaşlı ninemiz, arabanın kendisini tutması yüzünden sürekli erken gelirdi durağa ve en ön sırada yerini alırdı. Şöför arkadaşlar kendini iyi tanıdıklarından, genellikle ilk sırada ona bir yer de ayarlardı. Bir gün ninemiz minibüsle köye çıktıktan sonra, işe yeni başlayan şöföre ” Oğlum, yarın sabah geç kalabilirim, bana ön sıralarda bir yer kesin ayır. ” Evet cevabının verdiği mutlulukla evine giden ninemiz, ertesi sabah yaşanacak aksiliklerden bihaberdir. Durağa geldiğinde, otobüsün tıkabasa dolu olduğunu görür ve tek boş yerin en arka sırada olduğunu farkeder. Ama acelesi olan ninemiz, çarşıya inip tezgahını acilen kurması gerekmektedir. Saatte bir minibüsün kalkması da elini kolunu bağlar. Mecburen psikolojik olarak şöföre kızar. Yeni işe başlayan genç arkadaş ise durumu düzeltmek için ön sırada oturanlara rica eder ama kimse oralı olmaz. ( Karadenizli insanı yardımseverdir diye bilirdik ama inatçılığını unuttuk ) Şöför kardeş ne edeceğini düşünüp dururken ninemize en arka tarafa oturmasını ve sözünü tutacağını söyler. Herkes oturur ve minibüs hareket eder. Ama bir farkla! : ” Araba köyden merkeze kadar geri geri gider; yani ninemiz en arka koltukta oturmasına rağmen, en önde gidermiş gibi merkeze inmiş olur. ”
Sorun da çözülmüş olur…
Pratik karadeniz zekası. :)
Ve bu yazımla beraber, yeni bir blogunda adımını atmış oldum: http://otobusmuhabbetleri.blogspot.com/
Hayırlı olsun!