Sahaf Mendel, İthaki Dünya Klasikleri serisi kapsamında İthaki Yayınevi tarafından okuyucuyla buluşturulan, Avusturyalı yazar Stefan Zweig tarafından kaleme alınan mini minnacık bir eser. Orijinal adı “Buchmendel” olan kitap Zweig’in günlerini Viyana’nın tanınmış kahvehanesinden birinde geçiren eksantrik ama parlak bir kitap satıcısı Jakob Mendel’in trajik hikayesini anlatan, 1929 tarihli bir öyküsüdür. Elimde Mart 2023, 1. baskısı yer almaktayken, çeviriyi Gülperi Zeytinoğlu yapmış. Bu yazıyı hazırladığım sıralarda güvenilir kitap siteleri üzerinde fiyatının 14 TL civarında olduğunu da ekleyeyim.
Sahaf Mendel adlı bu kitabın kapağında Alman ressam ve şair Carl Spitzweg’in 1850 yılında yapmış olduğu ve The Bookworm (Der Bücherwurm) yani Kitap Kurdu adını verdiği tuval üzerine yağlı boya tablosu yer almakta. Yaklaşık 45 sayfa olan eseri anlatıcının dilinden takip ediyoruz. Kitabın kağıt kalitesi iyiydi, son sayfalarında ise yazarın en önemli eserleri olan Korku ve Satranç adlı kitaplarının da reklamları vardı. Kitabın arka kapağında ise yine bir yazar olan Ali Smith’in “Zweig’ın eserini övmeye nereden başlayacağını bilemiyor insan.” cümlesi bizleri karşılıyor. Üretken bir yazar olan Zweig’in bloğumda da birçok kitabı hakkında yazdığım kişisel kitap inceleme yazılarım var (Örneğin Hayatın Mucizeleri).
Sahaf Mendel Kitap İncelemesi
Sahaf Mendel adlı kitabın arka kapağında yazanlar aslında çok güzel bir özet niteliğinde: “Viyana’nın edebiyat camiasında el üstünde tutulan Sahaf Mendel aksi ama aksi olduğu kadar da eşsiz hafızaya sahip biridir. Her gününü aynı kafenin aynı masasında oturarak, bilgeliğinden yararlanmak için gelen ziyaretçilerle konuşarak geçirir. Tek tutkusu ise saplantı derecesinde bağlı olduğu kitaplardır, onlarla alakalı değilse çevresinde ne olduğu umurunda değildir, yaklaşan savaş bile. Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Viyana’nın çehresi değişirken, Sahaf Mendel’in de hayatı “düşman” ile işbirliği yaptığı suçlamasıyla altüst olacaktır. Zweig, yozlaşarak parçalanan Avrupa’yı arkaplanına yerleştirdiği ve mütevazı bir yaşamın trajedisini aktardığı Sahaf Mendel’in her sayfasında geniş bir durum panoraması sunuyor.”
Sahaf Mendel isimli karakter kitapta o kadar güzel betimlenmiş ki: kendisinin kambur bir Galiçyalı Yahudi olduğunu, “kumarbazların kumar oynaması gibi” kitap okuduğunu, “… orijinal biridir, nesli tükenmekte olan dünya öncesi bir kitap dinozoru” (s. 11) olduğunu öğreniyoruz. Bazı betimlemelerinde yazar, sahafı o kadar övüyor ki “Macduff’un yenilmez kahramandan savaşmadan teslim olmasını istediği anki bakışı gibiydi.” (s. 14) diyerek haleti ruhiyesini de çok net betimliyordu. Sahaf Mendel zamanının “google’si idi bir nevi: “… sadece gözlüğünün arkasındaki iki gözü yaşayıp o esrarengiz yaratığı, beynini durmadan kelimeler, başlıklar ve isimlerle beslerdi.” (s. 17).
Yazarın Sahaf Mendel’i tasvir ettiği şu cümleyi özellikle yazmak istiyorum: “Çünkü o, başkalarının dua edişi gibi, kumarbazların kumar oynaması gibi, sarhoşların uyuşmuş halde boşluğa bakması gibi okurdu, öyle bir dokunaklı odaklanmayla okurdu ki o vakittir diğer insanların okuma şekli bana hep bayağı gelmiştir.” (s. 11). Karakteri o kadar güzel betimledi demiştim ya: okurken, Sahaf Mendel’i direk kafanızda canlandırabiliyor, dünyadan bir haber, kitapların içine gömülmüş bu insanı gözlüklü bir şekilde karşınızda görebiliyordunuz. Genel itibariyle baktığımızda ön planda Sahaf Mendel olsa da arka planda yaşanan savaşı, açlığı ve vefa ile vefasızlığı çok net, akıcı bir dille aktarıyor yazar. Kitap, 36 yıl boyunca bir kafenin köşesinde, kare mermer masasının üzerinde kitaplarla dolu bir dünya tasarlamış olan yazarın savaş sonrası değişen hayatının yansımalarına odaklanıyor.
Yaşadığı dönemde Viyanalıların gözbebeği olan Sahaf Mendel ya da tam ismiyle Jakob Mendel, trajik bir hayat hikayesine sahip. Bütün dünyası kitap olan ve bundan dolayı kendini kitaplara veren sahafımız, ortaya çıkan savaşın olumsuz sonuçlarından bir anda en çok etkilenen isimlerden biri oluyor. Bu karakterimizin en kötü özelliği belki de belli etmediği kibriydi: çünkü aradığını bulamayanların kapısına kadar gelip ona soru sorduklarında yaşadığı değişim bunu gösteriyordu. Tabii ki insanlarla ilgilenmeyen, tüm insani tutkularından vazgeçen, kitaplar dışında dünyası olmayan bu garip insanın kuşkusuz insana has tek tanıdığı şey kibirdi. Anlayışla karşılanabilecek bir kibir. Ancak kitaplarla dolu zengin dünyasında yaşadıkları ile gerçek dünyaya kör ve sağır olmuş, monoton hayat ilgisini hiç çekmemiş, sıradan bir hayat sürmeyi tercih etmiştir.
Sahaf Mendel Bize Ne Anlatıyor?
Rutin hayatına devam eden Sahaf Mendel’in savaş nedeniyle ortaya çıkan yeni durum sonucu bir haksızlık, bir saçmalık üzerine şehir polisleri tarafından alıkonulur. Bu nedenle kitaplarından ve her gün gidip geldiği kafe(sinden) iki yıl uzak kalmak zorunda kalır. Geçen iki yılın sonunda karakterimiz özgürlüğüne kavuşmuştur ancak ne o Mendel eski Mendel ne de o kafe eski kafedir. Geçen iki yıllık süreç onu yıpratmış ve hastalanmıştır, sağlığını kaybetmiştir ve bunlar üzerine okuma bilgi edinme hevesini de yitirmiştir. Onu tek düşünen ise eskiden birlikte çalıştığı ancak gözünün kitap okuması nedeniyle hiç görmediği, okuma yazma bilmeyen bir hizmetçidir.
Gerçek dünyaya bu kadar uzak olması, sıradan hayatından uzaklaşmasına, bir dönem toplama kampına gönderilmesine sebep olmuş ve özgürlüğüne (?) kavuştuktan sonra asla eski Mendel olamamış… Anlatılan dönem ve yaşanılanlar ile yazarımızın kendi hayat hikayesi bir arada değerlendirildiğinde, savaş sırasında güzel, canlı her ne varsa her şeyin tüketildiğini, özellikle kamplara giden Yahudilerin işkence altında zor zamanlar yaşadığını görebiliyor ve hatta biliyoruz. Beklentisi sadece kendince manevi zenginlik olan bir insanın kazandığı saygınlığı kaybetmesi sonrası toplumda yaşanan değişimin de bir sonucu olarak “unutulması” zamanla çökmesine, hastalanmasına ve tabii ki – spoiler olacak – ölmesine sebebiyet vermiş.
Sahaf Mendel kitabının benim tespit edebildiğim kadarıyla 10 farklı yayınevinden farklı basımları da mevcut, bunların fiyatları da sayfa sayıları da içeriği de değişiklik gösteriyor. Bende bulunan baskısında tek hikaye mevcut ancak diğer baskılarında birden fazla hikaye var iken kitabın ismi Sahaf Mendel olarak koyularak piyasaya sürülmüş gibi gözüküyor. Bazı yayınevleri ise kitap ismi olarak “Kitapçı Mendel” başlığını kullanmış. Kitabın ismini Almanca aslından çevirdiğimizde doğrusu “Kitap Mendel” olmalı ancak günümüz yayınevleri daha çok “Sahaf Mendel” olarak çevirmeyi tercih ediyor. Bu ayrıntıları da paylaşmak istedim.
Kitapta pek fazla imla ve yazı hatası yoktu ancak yine de tespit edebildiklerim: bir tane “beni onu yanına götüren…” cümlesinde “onu” yerine “onun” kelimesi olmalıydı (s.11), 16. sayfada “stranç” yerine “satranç” yazılmalıydı. Ayrıca 14. sayfada “ona, Jakob Mendel’e” kelimeleri hatalı bir şekilde iki kez yazılmıştı. Yine 28. sayfada “üniformanın için” yerine “üniformanın içinde” diye yazılması gerekiyordu. İlk baskı olduğundan bu tip hatalar normal diyorum ancak son okumayı yapanların genelde daha dikkatli olması gerektiğini de vurgulayayım.
Her şeyi kitap sevgisi ve bilgisinden ibaret olan, eski sahaf neslinin son bireyi Mendel’in göz yaşartıcı öyküsü, arka planda savaşın bir kültüre olan barbarca saldırısını anlatıyor. Neredeyse okumadığı hiçbir kitap kalmayan Sahaf Mendel’in kitaba olan tutkusu, bilgisi ve kültürü kendisine hayran bırakırken, yaşadıkları ve son tahlildeki durumu insanı hüzünlendiriyor. Günümüzde belki de en büyük problemimiz insanların hayatlarına manevi değerlerden çok maddi değerlerin girmesine daha çok izin vermeleri ve buldukları bu maddiyatla yani nefs ile hayattan belki de zevk ve tat alıyorlar ama sonuç gene mutsuzluklukları olmuyor mu?
Umarım Sahaf Mendel’lerin sayısı azalmaz ve aramızda yine onlar gibileri olur, olmalı. Herkese iyi okumalar.