Teğmen Jim Gordon ve Bölge Savcısı Harvey Dent’in filme katılımıyla Batman suçlularla bu ikilinin yardımlarıyla, şehir sokaklarını sarmış olan suç örgütlerinden geriye kalanları temizlemeye çalışarak devam ediyor. Bu birliktelik ve yardımın meyvelerini kısa sürede almaya başlarlar ama ekip kısa süre sonra kendilerini, Joker olarak bilinen ve Gotham şehri sakinlerini daha önce de dehşete boğmuş olan suç dehasının yarattığı karmaşanın ortasında bulurlar.
Joker, tam da ifade ettiği anlamıyla: her olayda elinde bir kozla Batman’ın karşısına çıkan, suç işlemekten zevk alan ve kaybedeceği bir şey olmayan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Serinin ilk filmi olan Batman Başlıyor da daha çok ön planda Batman ve Bruce Wayne karakteri vardı. Bu filmde ise daha çok Joker ile onun Gotham şehrinde oluşturduğu suç ve kaos ortamının sebepleri işleniyor ve Joker’in yanında ilk filmden diğer suçlular ile yeni katılan çeteleri de görüyoruz. Bunun yanında ‘kahraman’ odaklı olmayan senaryoya yeni bir ‘kurtarıcı’ ekleyerek ( ki bu Bölge savcısı oluyor ) , bu karakterlerin de hem hayat hikayelerini hem de kurgu ilerledikçe yaşadıkları değişimleri ön plana çıkarması batman hayranlarına farklı gelebilir. Gotham‘ın umut ışığı saçan Beyaz Prens’i Harvey Dent‘in (Aaron Eckhart) şehir için her türlü zorluğu göze alması ile Teğmen Gordon‘un (Gary Oldman) kendini ve ailesini sadece Joker olarak tanınan vahşi psikopattan korumak için çabalarken sürpriz kararlar alması, onları film açısından ön plana çıkartıp Batman’a yardımcı olmalarına sebep oluyor belki de…
Ani ölümüyle kariyerinin zirvesinde hayatı sonlanan Heath Ledger‘ın Joker karakteri ile belki de kariyerinin en iyi ve en çok akılda kalacak performansını ortaya koyuyor. İlk çıktığı andan itibaren Batman’in ezeli düşmanı olarak bilinen Joker, 60’lı yıllardan Jack Nicholson’lu 80’li yıllara uzanan sinema macerasında ilk kez oyuncu, şakacı palyaço komedyasından sıyrılıyor. Kara Şövalye’nin Joker’i, karakterin orijinal versiyonuna en çok yaklaşan, kural tanımaz, durduralamaz, anarşik, vahşi ve acımasız bir psikopat olarak karşımıza çıkıyor. Ledger’ın isimsiz ve geçmişsiz Joker’i, bir bakıma kötülüğün ve kaosun bir insanda somutlanmış hali olarak o kadar güzel betimliyor ki: sanki bu rol için doğmuş diye düşünüyorsunuz! Gülüşü ve ağzını oynatışı ve bu sırada çıkan o ses: gerçekten mükemmel bir oyunculuk örneği idi. Rolünü yalayıp, yutmuş diyebiliriz. Bir tek Batman’ın sesine gıcık oldum diyebilirim: zora ki bir tonlama değil mi bu?
Filmin ana oyuncu kadrosu muhteşem: Christian Bale, Aaron Eckhart, ve Gary Oldman. İlk film olan Batman Başlıyor’un fazla güzel ama bir o kadar da oyunculuğu eleştirilen Katie Holmes’in yerini bu sefer Hollywood’un çok daha yetenekli aktrislerinden ve bana göre bu role hiç yakışmayan, güzelliği ön plana çıkmadan Batman’ın yanına yakışmayan Maggie Gyllenhaal dolduruyor. Bu da bence yanlış bir oyuncu seçimi olarak göze batıyor. Batman’in doğru ile yanlış, iyi ile kötü arasındaki hassas dengeyi bulmasında hayati önem taşıyan iki kılavuzu, Alfred ve Lucius rollerinde Michael Caine ve Morgan Freeman, filmin ahlaki pusulasını oluşturmaya devam ediyorlar.
Christopher Nolan gerçekçi bir senaryo ile süper kahraman mitolojisini günümüz dünyasının bilindik sorunlarıyla birleştirmiş ve ortaya bu film çıkmış diyebiliriz. Süper kahramanların hitap ettiği çocukların izlemesi için birazcık fazla vurdulu kırdılı olması nedeniyle çocuklar yerine yetişkenlerin izlemesi, ders alması gereken bir film. Özellikle Alfred ile Batman arasında geçen diyaloglar ile iki gemi de bulunan insanların birbirlerinden habersiz yaptıkları ve bir mahkumun davranışı ibretlik sahneler olarak göze çarpıyor.
Serinin hayranları zaten kaçırmayacaktır. :) Puanım 10 üzerinden 7.5