Beyaz Saray Düştü (White House Down) adlı filmin öyküsü bu yıl gösterime giren “Kod Adı: Olympus“( Olympus Has Fallen) ile çok büyük benzerlikler taşımakta. Her ikisinde de, başkan içerideyken terörist saldırıyla bina ciddi biçimde tahrip edilerek ele geçiriliyor… Nihai hedef ise, dünyayı bir nükleer felakete sürükleyecek füzeleri ateşletebilmek! Ve öğreniyoruz ki tüm bilgiler başkana, başkan olduğu an veriliyor ve ülkenin olduğu kadar Dünya’nın da sorumluluğu bir nevi onlara yükleniyor; onlardan şifreleri almak için teröristler her şeyi yapıyorlar ve tahmin ettiğiniz gibi muvaffak olamadan Amerikan gücü galip geliyor… :)
Filmin konusu gereğince hikayenin önemli bir kısmı Beyaz Saray’da geçmekte. Bu nedenle tasarımcı Kirk M. Petruccelli ve ekibi zorlu bir çalışma süresince Beyaz Saray’ın tıpatıp benzerini inşa etmişlerdir. 32 tasarımcı iki ay boyunca binanın mimarisini tasarlarken, gerçekçi olması adına halı gibi küçük objelerin dahi benzerlerini üretmeye çalıştılar. Filmin bütçesi yaklaşık 150 milyon dolardır. Senaryo hakları ise stüdyonun daha önce The Amazing Spider-Man’de de birlikte çalıştığı James Vanderbilt’ten üç milyon dolara satın alınmıştır. (Beyazperde alıntı) Filmin oyuncu kadrosu için ise çok üst düzey çalışma yapılmadı sanırım: Jamie Foxx dışında genelde orta düzey filmlerde oynayan ama bilindik yüzler tercih edilmiş. Jamie Foxx‘un seçilme sebebi nedir bilinmez; ama siyasi olması, günümüz amerikan başkanı Obama ile benzerlik taşıdığından enterasan geldi. Eskiden bu tür filmlerde siyahi başkan görmek zordu ama artık yadırganmıyor bile sanırım… İyi haber. :)
Filmde, gerçek dünya ile bağlantılı ‘silah lobisinin’ etkisini görmek mümkün; duygusal bir ortam oluşturup, silah ile elde edilen her sonucun ne kadar kötü olduğu ekrana yansıtıldıktan sonra başkanın da ‘silahsız bir dünya’ hayal ettiğini seyirciye empoze etmeye çalışmak sinema – gerçek dünya açısından komik duruyor. Keşke gerçek hayatta da başkanlar bu şekilde davranıp, silahsızlanmaya başlasalar: gerçi Obama bu konuda son dönemlerde bildiğiniz üzere silahsızlaştırma konusunda yasalar çıkarmaya çalışmış ama ülke genelindeki o korku buna engel olmuştu. Kurtuluş günü gibi başarılı bir filmi yönetmiş Roland Emerichten‘ın yönetmen koltuğunda oturduğu film ‘kalem kılıçtan keskindir’ sözünün eseri bir tutumla davranıp fazla yapaysal bir şekilde yoluna devam ediyor. Diyaloglara işlenen ince esprilerde cabası…
Bu tür filmlere şahsen alıştığım için yeni bir şey bulmadım; tipik Amerikan film komedisi bana göre… Kendilerini acınası duruma düşürüp yine de mutlu sonla bitirdikleri filmleri izlerken ‘peeeh’ diyesim geliyor. Yine de izlenilebilir bir fim. Benim puanım 10 üzerinden 6. İyi seyirler.