Hung Jackman’ın kötü rolde oynadığı Chappie, bir bilim kurgu ve dram filmi. İçerisinde duygusallık ve yeni neslin ‘nasıl izole’ edildiğine dair güzel sahneler var. Yine de finale doğru kayış kopuyor: dinsel tüm öğeleri yıkarak, yine bilimsel bir tabana oturtmaya çalışıyor kurguyu. Film ön planda güzel ama arkadan hissettirmeden ‘tanrı paradoksu’nu işleyerek, sona doğru ‘çakma’ robocop’ tarzıyla finali yapıyor anlayacağınız…
Filmin başından itibaren Neill Blomkamp‘ın varlığını hissediyorsunuz. Johannesburg şehri onun için çok önemli. Yine Johannesburg‘un varoşlarında dolaştırıyor bizleri. Bu sefer uzaylılar yok; tamamen insan ürünü robot polisler var. Ve onlara da bir duygu, insani huylar yükleyerek ilerliyor. Finalde ise tüm dinsel temaları yerle bir ederek sonuçlandırıyor. Chappie ise enteresan bir robot. İnsani özellikler kazanıyor; bunda da insanlarla bir arada yaşaması ve öğrenmesi çok önemli. Bir yere kadar insanoğlunun ne kadar acımasız olduğuna şahit oluyorsunuz ama bakın üçüncü defa aynı konuya değineceğim: final kısmı çok ‘uç’ noktalara değiniyor. Chappie’nin ailesi ile çok ilginç: amerika/meksika karışımı bir dost, hint kökenli bir ‘dahi’, hippi bir baba ve albino bir anneye sahip! Hayata adım atması bile çok enteresan anlayacağınız.
Chappie için bilim kurgunun biraz daha uçuk versiyonu tabirini kullansam, yalan olmaz. Elysium ile oldukça eleştiri olan Neill Blomkamp’ın sessiz sedasız sinemaya sürdüğü Chappie ile tekrar itibar kazanmayı arzuladığı açık: bunu başardı gibi de zaten. Güney Afrikalı Dieantwoord grubunun elamanları da filme ayrı bir hava katmış diyebilirim. Bazıları için Jude Law’ın oynadığı Yapay Zeka’dan sonra ortaya çıkan en iyi yapay zeka filmlerinden biri olarak gösterilen Chappie konusunda benim yorumum: duygusallığın, insancıllığın arkasında çok daha başka şeyler var!
Son olarak Chappie’den bir replik. ”I forgive you. Bad man.”
İyi seyirler.