Sinekritik: Gerçeğe Çağrı ( Total Recall )

gerçeğe çağrıArnold Schwarzenegger’in Conan filminde ünlü olduktan sonra büyük sükse yaratan filmlerinden bir tanesi idi 1990 yapımı total recall/gerçeğe çağrı filmi; ve o film, aslında dönemin en iyi ve kült filmlerinden biriydi. Bilim kurgu sineması denilince akla gelen filmlerden biri olmuştu. İşte bu tip filmlerin Hollywood tarafından yeniden yazılıp, çekilmesine şahit oluyoruz: 2012 yapımı Gerçeğe Çağrı filminden size bahsedicem bu yazımda.

1990 yapımı filmi izlemeyenler vardır hala mutlaka; izlemelerini öneririm. Çünkü senaryoda baya değişiklik oldu; özellikle 1990 yıllı filmdeki Mars konusu tamamen yeni filmin senaryosundan çıkarıldı; filmde sadece 1 yerde marsın ismi geçiyor. Tamamen senaryo ve içerik dünya üzerinde yaşananlardan ibaret; yine kıyamet senaryoları var tabii: olası nükleer savaş sonrası dünyada 2 yer kalıyor: biri birleşik ingiltere federasyonu – ki parasının üzerinde obama’nın resmi var, ayrıca başkanı ingiliz değil bir amerikalı – ile koloni denen bildiğimiz avustralya kıtası. Olası bir kimyasal savaştan ingiltere nasıl sağ çıkmış bilemiyoruz tabii ama bunu da fazla sorun etmeyin derim; çünkü ‘düşüş’ olayına bu iki seçim cuk diye oturmuş.

Filmin çoğu kısmında, diğer bir çok filmden kesitlerle karşılaşabilirsiniz yani o an gördüğünüz bir sahne size size başka filmleri hatırlatabilir; mesela kolonide yaşayan insanların çalışmak zorunda oldukları fabrikalarda üretilen robotlar, İ Robot filmindeki robotlara çok benziyorlar; onun dışında kolonideki evlerin gecekondu tarzı hızlı ve öfkeli filminin brezilyanın varoşlarında çektiği filmleri hatırlatabilir sizlere. Bunun dışında bir çok film daha sayılabilir; fakat ünü pek duyulmamış yönetmenin abartılı müzik ve görsel efektlerle bize sadece eğlenceli bir film sunma çabasını da ‘filmden fazla bir beklenti yoktu’ diye adlandırabiliriz.

Filmin kadrosu mükemmel değil belki de ama cennetin krallığı gibi bir filmde oynamasını anlamsız bulduğum fakat bu gibi ajan filmleri için ( hele ki hafızasını kaybetmiş bir ajan için ) biçilmiş bir kaftan olduğunu düşündüğüm Colin Farrell ile özellikle Karanlıklar Ülkesi filmindeki wampir karakteriyle tanıdığımız Kate Beckinsale nin etrafında dönen filmde, Jessica Biel’de yan rolde yer alıyor. Jessica Biel’in rolünü de sadece ‘takip etmek’ ve gerektiğinde şaşırmak… Tüm film olması gerektiği gibi Colin Farrell’in üzerine yıkılmış. O da filmde, hafızasını kaybetmiş bir ajanı oynuyor.

Filmde bazı teknolojik olaylar hoşuma gitti; elin içerisine yerleştirilen telefon gibi.. Onun dışında düşüş mantığı ise gerçekten ‘acaba olur mu?’ dedirten bir olay; çünkü dünyanın bir ucundan diğer ucuna 17 dk gibi bir sürede gitmek mümkün oluyor böylelikle. Ama öyle bir deliğin açılması kaç yıl sürerdi gibi onlarca soru geliyor insanın aklına. Heh, unutmadan: ilk filmde yer alan 3 memeli kadın, bu filmde de var… Daha canlı ve diri. :)

Filmin işlediği konu ise; emperyalist güçlerin insanları bir koyun mantığıyla güdüp kullanması. Ve buna karşı çıkan bir ‘mesih’ benzeri insanın ortaya çıkıp her şeyi yoketmesi. Klasik bir kurgu yani… Ve film bunun etrafında eğlenceli ve aksiyon dolu sahnelerle kendini izletmeye çalışıyor. Filmi izlerken hep bir eksiklik var gibi hissederek izledim. Beğenmedim de diyemiyorum, beğendim de diyemiyorum; ortada bir karar oldu diyebilirim. Fakat 1990 yapımı filmi izlediğimde ‘oha be adamlar yapmış’ dediğim olay bu filmi izlerken olmadı.

Film amerikada toplamda 56 milyon hasılat yaptı ve ülkemizde 260bin kişi tarafından sinemada izlendi.

İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık