Hollywood sinemasının düştüğü ” kısır ” döngü neticesinde büyük bir iştahla sarıldığı çizgi karakter dünyasından biri daha karşımda: hellboy! Daha önce 1. filmini izlemiştim, beğenmiştim de: uçarı şeytan yavrusu hem insanlarla bir arada yaşamayı öğrenmeye çalışmış hem de kendi gibi ” ucube ” leri kontrol altına almak ya da yok etmek için elinden geleni yapmıştı. İlk filmi izledikten ve bu yaratığının ” şeytan ” olduğunu bildiğimden terminatör filmindeki gibi acaba ilerki serilerde kötü bir karaktere bürünür mü? sorusunu sormaya başlamıştım. İkinci filmi izledim; ipuçları var ama hala o iyi bir şeytan!
Yüzüklerin efendisi filminde gördüğümüz elf karakterleri hellboy filminin ikinci bölümünde de yer aldılar; konuşmalarına pek dikkat etmedim: o yüzden yüzük kardeşliği filmine benzer bir dil kullandılar mı bilemiyorum. Onu daha dikkatli izleyen sinemaseverler ortaya çıkartıcaktır, gerçi benim de google de araştırma yapmam gerekirdi ama zaten çok az yer de bu konuşmaları yaptılar ve benim gibi filmleri altyazılı izleyenler için karşısında türkçe tercümesini görünce böyle bir istek herhalde duyulmazdı diyerek bu konudaki ufak sorumsuzluğumdan kendimi kurtarabilirim. ( yazıyı bloguma aktarırken yüzüklerin efendisi hayranı olan arkadaşıma sorduğumda, aynı dili konuştuklarını öğrendim. ) Yine yüzüklerin efendisi filmiyle bağdaştırabileceğim bir diğer konu da altın ordu olayı idi: bu da sanki o meşhur ” yüzük ” gibi bir şeydi. Altın ordu’yu kontrolü altına alan tüm dünyaya hükmedebilirdi: çünkü bu ordu her ne kadar metalden yapılmış olsalarda ölmüyorlardı, yok edilemiyorlardı. Bu tip bir kaç benzetme daha sayıp, filmi kurguda kullanılan şeyler açısından ” yüzüklerin efendisinin kopyası ” haline getirmeyeyim. :)
Her filmin aslında bir görülmeyen tarafı vardır; ben filmleri izledikten sonra bu görünmeyen arka yüzünü bulmak isterim. Bulmaca gibi bir şeydir bu; senaristin senaryoyu yazarken düşündüklerini, hangi araçları kullandığını, aslında vermek istediği mesajı, yönetmenin buna katkısını vs. hep çözmek isterim. Bu filmi izlerken bir kaç bölümde özellikle şunu düşündüm: senarist satanist olabilir mi? Neden böyle saçma düşündüm bilmiyorum ama bir kaç yerde veya aslında filmin tümünde şeytanın çocuğunu hep ” good man ” olarak göstermeye çalışması ve arkasında kötülük olmasına rağmen hep iyi kalacakmış gibi davranması ilgimi çekti. Belki de saçma düşünüyorum ama hayal gücü işte, naparsınız? Fakat bu konuyu da iyi bir sonla neticelendirmek isterim: senarist her halde her kötü insanın da bir vicdanı olduğunu ve eninde sonunda iyiyi bulabileceğini göstermek istemiştir, kim bilir? Her şeye rağmen senaristin mizahi yönünü beğendim ben; çünkü o minik yarasa benzeri yaratıklara verdiği isim gerçekten komiğime gitti. Ayrıca bu yaratıkların özellikle diş yemeyi sevmeleri senaristin korku dolu dünyasını gözümün önüne getirdi sanki… Senarist dişçiden korkuyor, senarist dişçiden korkuyor!.
Filmin kadrosunda bir kaç ünlü sima var; uzun yıllar güzel ve çirkin adlı dizide karşımıza çıkan Ron Perlman bu filmde kahramanımız hellboy’u canlandırıyor; hem de başarıyla. Özellikle onu izlerken puro yaktığı sahnede ayhan ışık’a benzettim, neden bilemem: gözümün önüne bir an o geldi. Filmin yönetmen koltuğunda ise Guillermo del Toro oturuyor, kendisini pan’ın labirenti adlı baş yapıt da kamera arkasında görmüştük. Bu başarılı ikili son zamanlarda bir çok film projesinde gözüküyorlar; bu da başarılı yönetmenlerin her zaman başarılı bir oyuncuları vardır varsayımını ön plana çıkartıyor. Bu gibi örnekleri hollywood dünyası için artırabiliriz. Yönetmen özellikle hayal gücü konusunda üstün düzeyde diyebilirim, oluşturduğu karakter çizimleri gerçekten kalitesini ortaya seren cinstendi. Bu karakterlerin bir çoğunun bizim rüyalarımıza bile giremeyecek düzeyde bir hayal gücünün eseri olduğu aşikar; özellikle tümörlü yaratık beni çok güldürdü. Ayrıca efektler çok gerçekçi idi, zaten bunu yönetmenin bir diğer filmi olan pan’ın labirenti filminde de görmüştük. Amerikanın ünlü şehirlerde trolleri, canavarları, yaratıkları hayatın bir parçası gibi göstermesi de büyük bir başarı. Ben pan’ın labirenti filmi ile bu filmin, yönetmenin ” hobbit ” macerasına başlamadan önce ısınma turları yaptığının göstergesi olarak görüyorum: yani ” hobbit ” filmi çok güzel olacağa benziyor. Burada belirteyim, ron perlman da hobbit filminde yer alacak, yani ikili yine ayrılmıyor. :)
Filmin müzikleri gerilim ve aksiyon sahnelerini taşıyabilecek nitelikteydi ama özellikle iki kahramanımız çakırkeyf oldukları vakit dinledikleri müzik ile filmin sonunda çalan müzik çok hoşuma gitti.
Velhasıl; fantastik film sevenler filmi beğenecektir. Filmin sonunda 2 bebek müjdesi verildi, ayrıca yukarıda değindiğim gibi şeytanın yavrusu olan baş kahramanımız için gelecek adına tahminlerde bulunuldu. Bu yüzden bir devam filmini açıkcası bekliyorum. Fakat belirtmekte fayda var; film anime serisi ile ilk çıktığı çizgi dizi serisinden çok farklı. Yönetmen zaten aynı zamanda senarist; filmi ana kurgusundan koparmadan çok değişik mecralara başarıyla çektiler yani.
Film için verdiğim puan: 7
İyi seyirler.
Filmin fragmanı:
<
p style=”text-align: center;”>{dailymotion}x5ccxj{/dailymotion}