Sinekritik: İron Man 3

iron man 3İron Man serisinin hayranlarından biri olarak arkadaşımla beraber filmi sinema koltuklarında gerile gerile izlemek için sinemanın yolunu tutuyoruz. Fragmanlarından ve hikayesinden anladığımız yani beklediğimiz kadarıyla bol efektli, bol savaşlı bir film bizleri bekliyor olacak sanıyoruz: ama sinemadan çıkarken filmin senaryosunun, kurgusunun efektlerin önüne geçtiğini ve serinin 2. filmindeki ivme kaybının sıçramaya dönüşerek mükemmele yakın bir film ile karşılaştığımı görmek mutluluk verici. 3D gözlüklerle beraber verdiğimiz parayı da hak etti yani!

İron Man bir süper kahraman ama bir yandan da insani yönleri olan biri. Bunu ekrana iyi yansıtmak gerekiyordu. Yani gerektiği yerde gerektiği gibi hareket edebilen biri ile karşılaşmayı bekliyor insan. 3. filmde yaşanan yönetmen değişikliği ile koltuğuna oturan Shane Black belki de 3D olarak başarılı sahneler çekemese de onun dışında anlatılmak isteneni ekrana iyi yansıttı diyebilirim; keza filmin müzikleri de gerçekten insanın ayaklarını yerden kesip filmden kopartmayacak düzeyde başarılıydı. Filmin senaryosu ise Drew Pearce’e ait. Downey Jr.’a Gwyneth Paltrow, Don Cheadle, Jon Favreau, Ben Kingsley, Guy Pearce, Rebecca Hall, James Badge Dale ve Ashley Hamilton isimleri eşlik ediyor.

İlk filmi başarılı kılan , mucidimizin elindeki her şeyi kaybettikten sonra tekrar ayağa kalkması ve sonrasında kötü adamları yenmesi değil miydi? İşte senaryosu bu yönden benzer olan film, Tony Stark’ın ( Robert Downey Jr. ) elinden her şeyinin alınmasından sonra tekrar ayağa kalkmasını işliyor. Bu sefer karşısındaki rakibi daha güçlü: beyinlere hitap ediyor! Fragmanlarda hiç gösterilmeyen ilginç bir gücü olan Aldrich Killian’ın (Guy Pearce) – ki Aldrich Killian’ın rolü için ilk düşünülen isim Jude Law’dı ama olmadı. İyi ki olmamış. Çünkü Guy Pearce’nin yüzü bu role daha uygundu. – geçmişteki çaresizliği sonucunda başardığı büyük buluşu neticesinde demir adamın karşısına dikilmesi, ona oyun oynaması az daha savaşı kazanmasına neden oluyordu. Stark’ın bu sefer korkması gereken bir kaç sebep daha var. Multi-kültürel, acımasız terörist Mandarin (Ben Kingsley), biyolojik silah olarak kullandığı askerler ile dünyayı kontrolü altına almak üzeredir. Mandarin’in güçlerinin kaynağı ise Killian’ın Extremis kod adlı bir süper virüsüdür. Stark’ın tarafında ise süper aklı ve neredeyse kendisiyle aynı oranda kendini bilmiş velet Harley (Ty Simkins) vardır. Genelde sırf çocuk seyirciyi çekmek için yaratılmış izlenimi veren bu numaralar işe yaramaz ama bu sefer Downey Jr. ve bu çocuk oyuncu arasındaki kimya organik olarak gelişiyor ve bu yüzden affetmemek mümkün değil. Aralarındaki diyaloglar neticesinde sinema salonundaki herkes kahkahaya boğuluyor. Tony’nin karizmatikliği ve kadın konusundaki düşkünlüğünün tarihsel bir örneği sonucunda gerçekleşen olaylar, hem komik hem de duygusal öğelerle beslenip karşımıza çıkıyor. Sırıtan herhangi bir şey yok.. Hazır cevaplığı ve espritürel bakış açısı nedeniyle zaten herkesin hayran olduğu karakteri daha insancıl yapma çabası finalde kendini mutlu bir sonla bizlere gösteriyor.

Filmin tek eksikliği bence sürekli Avengers ile ilgili espriler yapılmasına rağmen bu kadar büyük olaylar neticesinde mesela Hulk’un hiç ortaya çıkmaması gösterilebilir. Dünya neredeyse elden gidiyor ve muhteşem güçlü bir rakip ile karşı karşıya kalınmasına rağmen ortada yenilmezler takımından hiç kimse gözükmüyor. Yine de senaryolar arasındaki birlik ve beraberlik bozulmamaya çalışılmış; serinin diğer filmlerini çağrıştıracak konuşmalar ile yenilmezler filmini akla getirecek sohbetlerin yer alması bütünlük açısından iyi olsa da insanları başka beklentilere itebiliyor.

Mardarin karakterini izlediğimde nedense aklıma Usame Bin Ladin geliyor; çünkü oynadığı sahneler o kadar benzer ki. TV den halka hitap etmesi ve ABD’nin ulusal çıkarlarını zedeleyecek yerleri bombalaması, USA başkanını tehdit etmesi gibi etmenler akla ilk onu getiriyor. İzlerken siz de benimle aynı fikre kapılacaksınız, eminim. İşte burada akla şu soru geliyor: filmin arka planında nasıl bir mesaj verilmek istendi? Bence geçmişte yaşanan bir çok olayda, dünya insanlarını manipüle edip yönlendirmek için ilginç senaryolar ortaya çıkarıldı ve bu oyunlar neticesinde milyonlarca insan hayatını kaybetti. ABD filmle beraber kendini belki de kurtarmaya çalıştı ama bana göre ele verdi. Şöyle düşündüm: Usame Bin Ladin‘i canlı canlı hiç görmedik. Hep TV lerde videoları yayınlandı. Nedir, ne değildir tam bilemiyoruz ki hakkında bir sürü komplo teorileri de yayınlandı. Bunun sonucunda acaba usame bin ladin’de ülkelerin bir kuklası mıydı? Göründüğü kadar güçlü değil miydi? Ölümü oldu, bittiye mi getirildi? Cesedi bile ortada yok. Puf oldu… İlginç. Özellikle filmin bu yönden sağlam bir senaryo ile karşımıza çıkması ve hatta ‘canlı bombalar’ konusundaki ‘beyinleriyle oynandı’ tezini işlemesi insanlığa, izleyicilere çok anlamlı mesajlar verdi. Anlayana tabii…

Iron Man 3, fazla aceleye getirilmiş izlenimi veren ve Stark’ı Stark yapan bir elementi çabucak elden atan sonu yüzünden ilk filmin başarısını görünürde yakalayamıyor. Fakat ikinci filmden çok çok daha iyi olduğu kesin. Ve tabii ki tüm zamanların en iyi açılışını yapan filmlerden biri olarak gişede de büyük bir meblağı cebe indiriyor.

Ben efektleri çok beğenmedim özellikle 3D açısından fakat Bluray ile izlenildiğinde daha fazla keyif vereceğini düşünüyorum. Beni etkileyen senaryo ve kurgusuydu. Yine de sinemasever herkesin izlemesini öneriyorum.

Benim puanım 10 üzerinden 8.

İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık