Filmin oyuncu kadrosunda ise Mel Gibson, Bruce Spence, Virginia Hey, Michael Preston, Max Phipps gibi isimler yer alıyor. İlk filmde oyunculuk olarak aklımda kalan tek kişi Steve Bisley olmuştu; bu filmde onun yerini Bruce Spence alıyor: benzer yüz hatlarına sahip olmasına rağmen ayrı bir hava kattığı aşikar. İlk filmde ailesini kaybeden Max, yok olmak üzere olan dünyada kendi benliğini kaybetmek üzereyken yollarda virane dolaşmaktadır. Bir çetenin baskısı altında yaşamaya çalışan gruba yardımcı olur ve onları korur. Mad Max serisinin belki de en çok tutulmasının sebebi, içerisindeki klişelere odaklanmak yerine ilginç arabalar, ilginç kostümler, ilginç hareketler ve Mad Max’in bütün bunlara tek başına kafa tutması olsa gerek: bir de işin içine çok başarılı ve tehlikeli sahneler girince ortaya güzel bir kareografi çıkıyor diyebiliriz. Filmin senaryosunu George Miller ve Terry Hayes yazdı; yönetmen koltuğunda oturan George Miller’in yönetmen olarak en büyük handikapı bana göre giriş ve final kısımlarını çok sade ve etkisiz yapması olsa gerek.
Eskiler bilir; 90’lı yılların başlarını görenler yani: Star 1 kanalı vardı, şimdiki Star kanalı ve ülkemizde ilk yayına başladığında (1994 lü yıllar) bu kanalda Mad Max filmleri oynatılıyordu. Tek kanallı yayın dönemi artık bizim oralarda tarih olduğunda, heyecandan kahvehanemize doluşan konu-komşu, çoluk-çocuk vizon-tele tadında bir film izlemiştik. O dönemin en etkili filmlerinden biri olduğu kesin.
Film hakkında bir kaç not daha: Mel Gibson, ilk filmdeki ‘toy’ görüntüsünden çok uzaklaştı. Araba sahneleri çok iyiydi. Makyaj çalışmaları ise çok başarılı.
Seriyi tamamlamak, 2015 yapımı devam filmini daha iyi anlamak adına izlenilmesi gerek…
İyi seyirler.