Sinekritik: Man Of Tai Chi

man of tai chiKeanu Reeves ilk uzun metrajli filmi için kamera arkasına geçtiği bu filmde aynı zamanda kötü adam karakteri ile de karşımıza çıkıyor. Daha çok Tai Chi tarzı dövüş sanatını öğrenip tüm dünyaya duyurmak isteyen Chen’in kendi içerisinde yaşadığı içsel yolculuk sırasında başına gelenlerin anlatıldığı film dövüş sanatları filmlerine aşina olanların memnuniyetle izleyeceği bir yapım olmuş diyebilirim.

Man of Tai Chi genç bir dövüş sanatları ustasının Hong Kong ile Pekin’deki deneyimlerinin öyküsünü anlatıyor. Amerika ve Çin ortak yapımı olan aksiyon filmin yönetmenliğini ve senaristliğini ünlü aktör Keanu Reeves üstleniyor. Filmin başrolündeki bir diğer isim ise ünlü dublör ve dövüş koordinatörü Tiger Chen. Matrix filminde de birlikte çalışan ikili, bir çok dövüş sahnesinde Matrix filmini akıllara getirseler de yakaladıkları uyum ile beraber görsel olarak çok güzel sahnelerin ortaya çıkmasına neden oluyorlar. Chen dövüş sanatları konusunda üstün bir yeteneğe sahiptir ve bunu daha da geliştirip, kendi tarzını oluşturmak ve tüm dünyaya duyurmak istemektedir. ( Ek bilgi: Tai Chi bir uzakdoğu gösteri sporudur, dövüş amaçlı kullanılmaz: 600 yıllık bir geçmişi vardır ve Tai Chi dövüş sanatlarında en önemli vuruşlardan birisidir. Kan kusturan yumruk manasındaki bu hamle rakibin yaşamasına izin vermez. ) Bu hırsı onu amacından saptırır. Gerçekleri gördükçe bundan kurtulmak için elinden geleni yapar.

Matrix üçlemesinin koreagrafları ile çalışan Keanu Reeves, yaklaşık 40 dakikasını sadece dövüş sahnelerine ayırdığı bilinen filmde özel görsel efektler ile klasik dövüş sanatları teknikleri ve yeni dövüş stilleri aynı sahnede harmanlandı. İnsanların öldüresiye dövüştükleri ve bunlarında para karşılığı TV ve İnternet aracılığıyla tüm dünyaya izletildiği filmler son zamanlarda sıkça karşımıza çıkmaya başladı: The Condemned ( Yaşamak için Öldür – 2007 ) ile bir adada sağ kalmak için savaşan yetenekli dövüşçüleri ve onları an be an takip eden kameraları görmüştük. Bu film vizyona girdiğinde ise yine benzer bir konuya sahip Açlık Oyunları’da gösterime girmişti. Bunun yanında Biri Bizi Gözetliyor çılgınlığının dünyayı nasıl kasıp kavurduğunu da biliyoruz. Ünlü komedyen Jim Carrey’in başrolde oynadığı The Truman Show filmini de hatırlamak gerek burada: bütün bunları bir araya getirdiğimizde, özgünlükten ziyade sıradan bir konuya sahip bir film olarak göze çarpıyor Man Of Tai Chi. İp Man gibi son zamanların en başarılı uzak doğu filmlerinden birinin yanına belki de dövüş sahneleri dışında gelemeyecek sıradanlıkta bir yapım oldu. Ki zaten dövüş sahnelerinin mükemmelliği senaryonun derinliğine aynı şekilde etki etmemiş: ustası olan ilişki ile müdürün yardımcısı olan kadınla olan ilişkisi de tam olarak rayına oturtulamadı. Filmde eksik olan şey belki de aşktı, belki de daha fazla kan? Kim bilir? Yalnız söylemekte fayda var: ilk sahnelerde fazla kan efekti kullanılmadı; zaten surata gelen o kadar yumruktan sonra makyajlı bir surat ile karşılaşmak şaşırtıyordu insanı ama ilerleyen sahnelerde kan miktarı da artmaya başladı. İyi mi? Hiç olmazsa inandırıcılık açısından doğru tercih. Bu arada belirtmekte fayda var: Tiger Chen, sanki Matrix’teki Neo’nun Çin versiyonu gibiydi. Hareketleri, davranışları… Akla hep onu getirdi.

Reeves’in hem yönetmenliğini hem de oyunculuğunu yaptığı filmde ki ruhsuz kötü adam rolünün üzerine çok güzel oturmasıydı. Hatta karakteristik olarak da akılda kalıcı bir roldü. Kötü adam gülüşünü yaptığı sahne ile çılgına döndüğü sahnelerde, o yüz ifadesiyle ne kadar başarılı bir karakter oyuncusu olduğunu gösterdi. O anlarda aklıma Yapay Zeka filmi geldi: robot gibi, duygusallıktan uzak ve hissiz bir karakteri bu şekilde yansıtması büyük bir başarıydı. Ama filmden Keanu Reeves’i çıkarırsanız geriye sadece saf aksiyon sahneleri ile bezeli standart bir uzak doğu dövüş filmi izliyormuş havası veriyor yapım. Film için ne iyi ne kötü diyebiliriz: ama uzak doğu filmlerine aşina olanlar – ki zaten filmde mükemmel olan tek şey dövüş sahneleri gibi – istediğini alacaktır. Fakat senelerdir devam eden dövüş filmlerinden fazlasını vermeyeceği de kesin gibi…

Reeves’in son dönem kariyerine bakarsak iyi gitmediği ortada: Matrix gibi bir yapımdan sonra aynı başarıyı yakalaması zor gibi görünüyor. Yönetmenlik için ise böyle bir film ile başlaması – her ne kadar dövüş sahnelerini görsel olarak çok iyi ekrana taşımayı başarsa bile – onun için bir dezavantaj olabilir. Kendisinin oyunculuğu ile filme katkısı, filmin alacağı puandan daha fazla olduğu da yadsınamaz bir gerçek…

İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık