Bilim kurgu gerçeğe ne kadar yakınsa o kadar tat verir. Bu filmden o tadı alabiliyoruz. Tabii gerçeklikten kastımız ne olabilir? Daha elle tutulur, denenmiş bilimsel teorileri buna örnek olarak söyleyebiliriz. Yıldızlar arası iletişim ve sinyallerin varlığı bir gerçek: bunu ‘uzaydan haber gelecek’ şeklinde değiştirip, izleyiciye aktarmak kurgunun ana teması olmuş. Bunun yanında evrende yalnız olsak, bu çok büyük bir yer israfı demektir sözünü de sıkça duyuyoruz. Mantıklı bir soru değil mi? Bu soruyu samimi sahnelerde (baba-oğul veya röportaj sahnelerinde) izlemek de mümkün. Mantık çerçevesinde yalnız olmadığımıza en iyi kanıtlardan biri bence bu film çünkü bizi düşündürüyor ve gerçekten evrende yalnız olduğumuzu düşünme kavramını çok saçma kılıyor. Filmde bir sahnede, uzaylıların iletişim kurarken ‘neden ingilizce iletişime geçmediler?’ sorusuna ”çünkü matematik evrensel dildir” yanıtı verildiği sahnede unutulmaz repliklerden biridir.
Film abartıdan uzak olmasının yanına duygusallıkla da karışık bir hüviyetteydi. Ateizm ve inanç konularını da barından incelikle yazılmış bir senaryoya sahip. İçeriğinde her ne kadar dini çok öğe barındırmasa da sözler ile anlatılmak istenen biraz daha farklıydı: daha çok, bilim adamları açısından bakılmıştı olaylara. Madde ile bilim ve bilimsel bilgi elde etme yöntemlerinin ortaya koyduğu ilkeler doğrultusunda uğraşan bir insan dindar (günümüzde yobaz deniyor çoğuna) olamaz bana göre; bir yaratıcının olduğuna -hiç olmazsa- inanmaları gerek diye düşünüyorum. Fakat filmin ilk başlarında olaylara ‘şüpheci’ bakan bir bilim kadınının başından geçenleri izledik; sona doğru bir türlü ‘yaratıcıyı’ kabullenmeyi başaramadı. Bunun sebebini ben filmin senaristinin, tüm dinlere eşit bir mesafede durarak taraf olmaktan uzak durma çabası olarak gördüm. Bu hareketi bir nevi tüm soruların cevabını izleyicinin kendine bırakma tercihi de söylenebilir. Jodie Foster harika bir iş çıkarmış; babasının ölümünden sonra tanrıya inancını kaybetmiş, sonrasında uzay yolculuğundan döndüğünde gördüklerini bilimsel şekilde açıklayamadığında inancını kazanmış bir kadın rolünü eksiksiz yerine getirmiş. Matthew McConaughey yakışıklı aşık rolünde karşımıza çıktı. James woods, kötü adam rollerini hakkıyla yerine getirdiğini yine gösterdi. David Morse baba rolünde mimikleri ve yüz ifadesiyle, sakinliğiyle etkiliydi. Tom Skerritt‘in rolü için bence başkası düşünülebilirdi; daha çok mafya filmlerinde oynayacak bir tip var adamda. Bunların yanında filmde Bill clinton‘un da oynadığını söylemem gerek! :) Efektlerin ise sırıtmadığını (bunca sene sonra bile) ekleyeyim.
Zemeckis’in başarılı yönetimi ve eşsiz senaryosu ile izlediğim saçma bilim kurgu filmlerine örnek olabilecek nitelikte yapım, Mesaj; her şey öyle güzel anlatılmış ve gerçekçi hazırlanmış ki… Eğer biraz bilimsel makale takip ediyorsanız; bir çok bilim adamının tezlerinin filme konu olduğunu görebilirsiniz. Hitler’in olimpiyat açılışını mesaj olarak gönderilmesi fikri ise dahiane bana göre. Yine filmde, babası için ilaç almaya giden kızın aynada görünme sahnesini ise bir kaç kez izledim diyebilirim! Mükemmeldi!
Ben çok beğendim, iyi seyirler.