Amerikan gençlik filmleri konusundaki tüm düşüncelerimi bertaraf edecek bir gençlik filmi izleyeceğimi hiç sanmazdım; hatta amerikan gençlik filmlerindeki ” cinsellik ” objesinin her geçen gün daha fazla kullanıldığını ve ” ahlaki ” açıdan insanlara ters tepki vermenin had safhaya ulaştığını iddaa ederdim: ama yanılmışım, bu film belki de genel kanıyı değiştirmeyecek ama ” işte bu, amerikalılar bu tip film yapmalı! Gençliğe adam gibi örnek olmalılar ” dedirtecek türden bir film izledim gerçekten…
Amerikan gençlik filmlerinin en bilinen ismi: amerikan güzeli ve amerikan pastası filmleridir. Hiç olmassa benim düşüncem bu; özellikle amerikan pastası değişik oyuncularla tam 6 kez çekildi ki bu da ne kadar çok hayranı olduğunun göstergesidir. Bu filmlerde yansıtılan ya da izleyen kişinin düştüğü ” ahlaki çöküntüyü ” anlatmaya gerek yok; hep ” cinselliğe ” vuran espriler, sahneler; nereye kadar diyor insan? Amerikan sineması bu mu?
Bir ara inanın, amerikan sineması bunu bilerek yapıyor diye düşünmedim değil… Belki de yapıyor ama sinemanın bu tür şeylere alet olmasını istemiyorum, beklemiyorum da; fakat evet: çok iyi niyetliyim!
17 again yani 17 yeniden filminin konusuna gelince: 1989 yılında lise son sınıf öğrencisi olan Mike O’Donnell (Zac Efron) okulun basket takımının yıldızıdır. Üniversite bursu ve parlak bir gelecek avucunun içindedir. Ama o her şeyi elinin tersiyle itip, bebek beklediğini yeni öğrendiği kız arkadaşı Scarlet’la yaşamaya karar verir. Yaklaşık 20 yıl sonra, Mike’ın (Matthew Perry) şaşalı günleri kesinlikle geride kalmıştır. Scarlet’la (Leslie Mann) evliliği paramparçadır, işteki terfi onu es geçmiştir, ergenlik çağındaki oğlu onun bir zavallı olduğunu düşünmektedir, ve lisede bir inekken sonradan teknoloji milyarderi olan en iyi arkadaşı Ned’in (Thomas Lennon) yanında yaşamaya mecbur kalmıştır. Ama Mike’a ikinci bir şans verilir ve mucizevi bir şekilde 17 yaşına geri döner. Mike’ın görünümü belki 17 yaşında gibidir, ama otuz küsur yaşındaki tavırları 2009 yılının son sınıf öğrencileri arasında hiç de havalı olmaz.Mike en iyi yıllarını yeniden yakalamaya çabalarken başına gelmiş en iyi şeyleri kaybedebilir.
Öncelikle bu bir gençlik filmi belki de fakat 17 yaşına dönen bir aile babasından söz ediyorsak; genel anlamda bir ailevi film de diyebiliriz. 17 yaşına döndükten sonra çocuklarının daha yakınında olma şansını elde eden baba, çocuklarıyla ilgilenmediğinden neleri kaçırdığını/dikkat etmediğini görür; bu da onu çok üzer.. Bu her aile bireyi için öyledir; bir baba çocuğuyla ilgilenmez ama bunun farkına vardığında ” keşke daha önce öğrenseydim ” demez mi? İşte filmin akıcı kurgusunun ana hattını bu ince çizgi oluşturuyor: Hayatta ikinci bir şans yakalasanız ne yapardınız? Bu ince çizgiyi sorgulayan film kurgusu hiç bir yerde kopukluk yaşamadan filmin sonuna kadar ilerliyor ve gerçekten başarılı bir son ile son buluyor…
Filmi geç izlediğim için çok üzüldüm; bu kadar kaliteli olacağını düşünmüyordum ama siz de izlemeden önce sakın benim gazıma aldanıp film hakkında çok büyük beklentilere girmeyin. :)
Filmin kadrosundaki hiç bir oyuncu sırıtmadı; özellikle ned rolünde oynayan Thomas Lennon’a bayıldım! Filmde canlandırdığı karakterde oha dedirtecek cinsten; bazı yerlerde söylediği sözler cuk diye oturdu herhalde: ” Mp3 indirmeyi engelleyen yazılımı ben yaptım; ama indirmeye yarayanı da ben yapmıştım! ” Bu sözü özellikle hoşuma gitti; sanırım microsoft’un sahibi Bill Gates’in zenginliğinin kaynağına ince bir gönderme yaptı. :) Tabii bununla sınırlı değil; müdürle yüzüklerin efendisi konusundaki konuşmaları, ince esprileri, elfçe konuşmaları gerçekten filme çok ayrı bir hava katmış… Kendinizi bir sahnede hüzünlenirken bulurken işte bu sahnelerde gülüyorsunuz ya; cem yılmaz kabarelerine dönüyor birden film!
Genç Zac Efron oyununu yaşayarak oynadı bence; başka filmlerinde bu kadar inandırıcı olamamıştı. Kızlar çok güzeldi; özellikle bir kızın ara beni dedikten sonra tokatı bastığı sahnede koptum diyebilirim!.
Filmde çok ders çıkarılabilecek noktalar vardı aslında; ilk önce ailevi ilişkiden söz edeyim: amerikan aile yapısını hiç bir zaman anlamış değilim. Anneye veya babaya hiç saygı yok! Özellikle belirli bir yaştan sonra bu oluyor sanırım ki filmdeki arkadaşlarımızın hepsi lise çağında… Babalarının sözünün dışına çıkmıyorlar ama babalarını da hiç takmıyorlar! Ne biçim bir aile yapısı bu! Sonrasında pişman olup çocuklarına yaklaşmaya çalışan babanın aciz bir duruma düşmesi; ” heyyo geç kaldın beyfendi! ” diyesi geliyor insanın… Cinsellik dersinde yaşanan diyalogları kesinlikle izlemelisiniz; ki amerikan gençlik filmlerinde ” sürekli cinsel ilişki kurun ” dedirten sahnelerden sonra ” evlenmeden asla ” diyaloğunun bu filmde geçmesi gerçekten şaşırtıcı geldi bana! Tercihlerimiz hayatımıza etkisi, Zamanın değeri, pişman olmak ya da hatanın neresinden dönersen kardır mantığı… Anlamlı bir gençlik filmi yani!
Ben filme 9 puan verdim ki hiç vermem bu kadar puanı; fakat gerçekten amerikan gençlik filmlerinde beklemediğim tüm sahneler bu filmde var… arkadaşlık, dostluk, ailevi ilişkilerin önemi, sevgi, karı koca ilişkileri, zamanın kıymeti, baba – çocuk ilişkisi… Bir çok konu işleniyor; daha ne olsun!
FRAGMANI
<
p style=”text-align: center;”>{dailymotion}x7p04e{/dailymotion}