Sinekritik: Predestination

Predestination-2014

PredestinationHollywood sinemasından biraz uzak durayım dedim, kendimi oscarlık bir film ile karşı karşıya buldum! Bilim kurgu, aksiyon ve gerilim dolu bir Avustralya yapımı film olan Predestination izleyici üzerinde inanılmaz bir etki bırakıyor ve ‘beyin error’ hatası veriyorsunuz bir nevi. Filmden sonra baya bir süre derin derin nefes alarak ‘neler olduğunu’ anlamaya çalıştığınızı fark ediyorsunuz. Filmin ilginç ve bir o kadar da etkileyici kurgusunun ana fikri şu aslında: “Geleceği bilmeden yaşamak sana bir hediyedir.” Gerçek anlamda zihni yoran, içerisinde yaşattığı paradoks ile izleyici rehin alan bir yapıya sahip. Filmi tam anlamıyla anlamak için bir kaç kez izlemek gerekiyor sanırım. Film ” all you zombies ” adlı bir hikayeden uyarlama. Michael Spierig ve Peter Spierig kardeşlerin hem senarist hem de yönetmen koltuğunda çok başarılı bir eser ortaya çıkardıkları konusunda izleyiciler olarak hem fikir olmalıyız. Ethan Hawke ve özellikle Sarah Snook’un üstün bir oyunculuk performansı ile senaryo ve kurguya eşlik ettiklerini de söylemek gerek.

Filmin hikayesinin ilginçliği kadar diyalogların da çok ince düşünüldüğünü görüyoruz. “Bekleyenlerin başına güzel şeyler gelir derler, bilirsiniz. Ama sadece acelesi olanlar geride bir şeyler bırakır.” benzeri bir çok güzel sözleri diyaloglar arasında görmek, hikayenin mükemmelliği yanında hoş olmuş. Sinema sitelerinde daha çok Looper (Tetikçiler) ile Azınlık Raporu filminin karışımı olacağı şeklinde haberler yazılmıştı, Predestination sinema salonlarına gelmeden önce: bir nevi doğru olan bu tespit, izlerken pek sizi rahatsız etmiyor ve aslına bakarsanız hikayedeki ilginçliği gördükten sonra karşılaştırma yapma gereği bile duymuyorsunuz.

Film, zamanda seyahatin mümkün olduğu ve olası büyük saldırıların önüne geçip insanların ölmesini engelleyen 11 kişilik bir ajan takımının en değerli ajanının son görevi ise; 1975 yılında New York’ta yaptığı bir patlamada 11.000 insanın ölümünden sorumlu olan Fiyasko Bombacısı adlı kişiyi bulup bu patlamanın hiç yaşanmamış olmasını sağlamaktır. Görevi için 1970 yılına New York’ta bir barda, barmen olarak çalışmaya başlayan ajan orada “Evlenmemiş Anne” rumuzlu John isimli bir köşe yazarıyla tanışır. Küçük bir bar sohbetiyle başlayan ikilinin sohbeti, gecenin ilerleyen saatlerinde daha da derinleşir. Bu arada all you zombies hikayesine bir tek ‘ Fiyasko Bombacısı ‘ karakterinin eklendiğini hatırlatmak gerek.

Oyunculuklar, sahne geçişleri ve müziklerin tam zamanında devreye girmesi mükemmele yakındı. Sarah Snook‘un canlandırdığı karakteri ilk başta ‘kadın tipli erkek’ sanmıştım. Fakat Leanardo Di Caprio ve Emma Stone karışımı bir ifadeyle yaklaşık 1 saat onun başarılı oyunculuğunu izlemek keyifliydi. Bazı muzip izleyicilerin şu ifadeleri kullanacağı da aşikar; insan geçmişe gidip kendi kendiyle birlikte olur mu? İnsan geçmişe gidip kendini öldürür mü? Bu tip konularda ‘ilginç fantezileri var yahu!’ diyerek kurgunun anlatmak istediği mesaja odaklanmayan tipte izleyiciler mutlaka olacaktır. Yine de filmin senaryosunu yazan kardeşlerin ‘aşırı manyak’ olduklarını söylemek doğru olur herhalde! : )

Filmin ana düşüncesinin sürekli kendini başa saran bir yapısı var. Ki bir sahnede kullanılan ” Horoz ” cevabı bu durumu örnekler nitelikte. Horoz kimden? hesabı… Son dönemlerde ortaya çıkan en iyi kurgusal paradoks filmlerinden biri. Mutlaka izlenilmeli. Filmin uyarlandığı hikayenin yazarı robert a. heinlein’ı da takdir etmeyi unutmayın. Adam 1958 yılında neler neler yazmış. (Filmde zaman makinesi 1981 yılında bulunuyor!)

İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık