Sinekritik: The Nice Guys

the-nice-guys-twitter-share

Severek izlediğim iki oyuncu Ryan Gosling ve Russell Crowe bir araya gelince, izlememek olmazdı: yönetmen koltuğunda Iron Man 3 ve Kiss Kiss Bang Bang filmlerinin unutulmaz yönetmeni Shane Black’ın yer aldığı The Nice Guys filmi son zamanların eğlenceli bir yapımı olarak karşımıza çıkmasına rağmen ülkemizde gereken ilgiyi görmemiş gibi gözüküyor; ilk haftasında 20 bin kişi tarafından beyazperde de izlendi. Fragmanına bakıp “son zamanlarda izlediğim en komik film, müthiş iş çıkarmışlar” diyemeyeceğim; çerezlik bir film olmuş demek daha kâfi. The Notebook, Half Nelson ve Cinayet Gecesi filmlerindeki rolleri ile tanıdığımız akademi ödüllü Ryan Gosling, filmi sırtlayan isim.

İYİ ADAMLAR

The Nice Guys

Filmi anlatmadan önce, filmin hikayesine kısa bir deyinelim: 1970’ler Los Angeles’ında, şanslı ama sakar özel dedektif Holland March ve dikkatli araştırmacı Jackson Healy bir gizemi çözmek için bir araya gelir. Birlikte, herkesin aradığı ve önemli bir sırrı saklayan kayıp kızı bulmaları gerekmektedir. Bu kız, ünlü bir porno yıldızı olan Misty Mountain’ın gizemli ölümünü çözebilecek bilgilere sahip tek kişidir. Bu araştırma esnasında iki dedektif kendilerini yüksek statüdeki devlet yetkililerinin hedefinde bulur.

2000’li yılların aksiyon – komedi anlayışını 70’lere uyarlayan iyi adamlar, Crowe ile Gosling’in uyumu ile izlenir bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Çocuk oyuncu Angourie Rice’in sevimliliği ve Andie MacDowell’ın kızı Margaret Qualley’nin büyüleyici güzelliği de esere renk katıyor. Özellikle otomobil dünyası olmak üzere devamlı yaptığı göndermeler de hafif havasına rağmen yerine cuk oturuyor.

Filmin zevkli olmasının nedenlerinden biri de; 70’li yıllarda geçiyor olması. Monotonluğu kırıp farklı bir hava vermiş. Kostümler, müziklerle o dönemdeymiş gibi hissediyorsunuz. Günümüze atıfta bulunmaları ise ayrı bir güzel. Filmin eksilerine gelince; özellikle ilk sahneler ve hikayeye giriş kısmı ağır kaldı diyebilirim. Gosling’in bir iki sahnesi dışında pek bir hareketlenme de olmadı. İlerleyen bölümler daha komik ve izlenilebilirliği daha yüksekti. Senaryo ise biraz zayıftı. Sosyal mesajda barındırıyor film. Nixon üzerinden eleştiri yaparken hem dönemi eleştiriyor hem de gelecek nesillerin yozlaşmasına atıfta bulunuyor. Ayrıca ne yaparsak yapalım bu düzenin değişmeyeceğini, yönetimde rol alan bir kesimin her zaman söz sahibi olacağı mesajını da bizlere aktarıyor. İlk baştaki “çocuklara yönelik cinsel istismar” konusuna değinmesi ve sosyal mesaj vermesi de anlamlıydı diyebilirim.

Filmi sırtlayan ise Gosling oldu. Kendisinin Drive filmindeki performansı çok beğenmiştim ama bu bence kendi kariyerinin en iyi performansı olmuştur. Gerçek anlamda sağlam bir oyunculuk çıkarmış. Oyunculuğu, karakterini benimsemesi, mimikleri ile güldürmesi… Russell Crowe’a bir şey söylemek gerekiyor mu bilmiyorum ama bu sıralar “cebini doldurmak” için senaryoları kabul ediyor diye düşünüyorum. Çünkü normal bir oyunculuk sergiledi fakat çok şişmanladığını söylemek gerek!

The Nice Guys aksiyonu, gerilimi ve komediyi içinde barındıran çok yönlü bir film ama yer yer biraz fazla karışmış bunlar ve biraz yorucu olabiliyor. Bir dönem filmi, ortam ve atmosfer çok iyiydi. O yıllara götürüyor sizi bir süreliğine. Çerezinizi elinize alın, boş vaktinizde izleyin.

İyi seyirler.

The Nice Guys Fragman:

<iframe width=”560″ height=”315″ src=”https://www.youtube.com/embed/z-_HQ0bUzS8″ frameborder=”0″ allowfullscreen></iframe>

 

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık