Passengers / Uzay yolcuları uzun zamandır beklediğim filmlerden biriydi; fakat tüm dünya ile aynı anda değil 13 Ocak 2017 tarihinde ülkemizde gösterime girecek olması, bekleme alışkanlığı olmayan beni farklı yöntemlere itti. Ülkemizde her ne kadar 2017 yılında beyazperde de yayınlanacak olsa da 2016’nın son döneminde sinemada yayınlandığı için 2016 yılının filmi olarak sayacağız. Yönetmen koltuğunda daha önce duymadığım Morten Tyldum yer alırken, oyuncu kadrosunda Chris Pratt, Jennifer Lawrence, Michael Sheen, Laurence Fishburne, Aurora Perrineau gibi isimlerin yer aldığı Uzay Yolu, 2016 yılının son bilim kurgu filmlerinden biri oldu.
Uzay Yolcuları / Passengers Sinekritik
Ülkemizde Uzay Yolcuları adıyla yayınlanacak olan filmin konusuna gelirsek; Starship Avalon adlı uzay gemisi, Homestead II adında çok uzak bir koloniye 5000’den fazla kişiyi götürmek üzere, 120 yıl sürecek bir yolculuk yapmaktadır. Giden kişiler bu yolculuk sonunda sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebilmek için özel tasarlanmış “uyku kapsüllerinde” uyutulmaktadırlar. Ancak yaşanan teknik bir sorun nedeniyle 2 kapsül vaktinden önce açılır, birinde tamirci Jim Preston (Chris Pratt), diğerinde ise yazar Aurora Dunn (Jennifer Lawrence) bulunmaktadır. Gemide bir başlarına kalan ikilinin önünde, hala 90 yıllık bir yol bulunmaktadır
Uzay Yolcuları filmi, yılın diğer bilim kurgu filmlerinden olan Arrival ve Rogue One gibi yapımların çok gerisinde kalmış; tabii ki bilim kurgu açısından… Fakat yine de filmin geçtiği tek mekan olan uzay gemisinin içi buram buram bilim kurgu kokuyor. Jim Preston karakterinin “erken uyanması” ve sonrasında gemide dolaşması ile biz de ortamı ve gelişmeleri takip ediyoruz. Bu süreçte Jim’in yalnızlıkla boğuşması, geçen günler ve aylar sonrası şu soruyu, karakterle birlikte soruyoruz ve cevap arıyoruz: “Issız Adaya düşseniz ve yanlızlıktan ölecek olsanız birini daha riske atar mıydınız?” Bu kritik soruya cevabı herhalde karakterle benzer şekilde verirdik değil mi? Aurora Lane ( Jennifer Lawrence) i uyandırması ve sonrasında ikili arasında geçen romantik bağ…
Aurora’ın gerçeği öğrenmesine kadar her şey romantik bir havada geçiyor; bu kısım gerçekten bilim kurgudan ziyade aşk filmlerinden sahnelerle dolu. Fakat araya serpiştirilen robot barmen, yerleri temizleyen minik robotlar vs. çok iyi işlenmiş diyebilirim. Jennifer gene güzelliğinden ödün vermiyor fakat ben oyunculuğunu beğenmedim. Chris Praat zaten Galaksinin koruyucuları ve Muhteşem yedili gibi filmlerindeki oyunculukları ile iyi bir seviye yakalamıştı, bu seviyeyi Uzay Yolcuları filminde de taşıyor. 40 – 50 dakikalık romantik süreçten sonra film aksiyona evriliyor. Laurence Fishburne filmin yıldızıydı zaten Matrix’in Morpehusu bu filmde de ustalığını kısa sahneleri olsa da göstermiş diyebilirim. Filmin sonunu beğenmediğimi de eklemem gerek…
Fragmanı kadar hareketli bir film değildi; aşk filminin uzay gemisinde yaşanması olayı. Havuzda yüzerken yer çekiminin gitmesi ve o an yaşananlar, akılda kalıcı ve açıkçası çok iyiydi. Eğer görsel efektleri, uzay gemisinin bilim kurgu kokan iç malzemelerini hesaba katmazsak orta düzey bile olamayacak bir yapım: bunu birkaç level yukarı çıkaran ise başrol oyuncularının popülaritesi.
İyi seyirler.