Sinekritik: Zootopia – Hayvanlar Şehri

zootopia

Karmakarışık ve Bolt gibi sevilen animasyon filmlerinin yönetmeni Byron Howard‘ın hayata geçirdiği Disney yapımı Zootopia / Hayvanlar Şehri filmi, bu yılın animasyon oscarına aday, kaliteli bir yapım olacak karşımıza çıkıyor. “Herkes ne isterse o, olabilir!” temalı film, hayallerinin peşinden giden bir tavşanın başarı hikayesini anlatırken “insan” yerine “hayvanları” izliyoruz tamamen. Animasyonların çocuklara yönelik olduğu algısının neredeyse tamamen kaybolduğu günümüzde, yetişkinlerin yine sinema salonlarını dolduracağı bir yapım olan Hayvanlar Şehri’nin Amerika’da yaklaşık 336 milyon dolar gişe geliri elde ettiğini belirtmekte fayda var; yani sadece çocuklar izlememiş!

Zootopia

Film afişi bu… Zootopia filminin ülkemize, dünya gösteriminden çok ama çok sonra geldiğini de belirtelim.

Pixar – Disney rekabeti en çok biz izleyicilere yarıyor diyebiliriz; tabii ki bu iki büyük rakip çok önemli gelirler elde etse de izleyici olarak doyurucu ve güzel yapımlar ile karşı karşıya kalıyoruz: yani parasının hakkını veren bir yapımla yine karşı karşıyayız. Geçen sene Pixar yapımı Inside Out (Ters Yüz) Oscar’ı kazanmışken bu yıl Walt Disney yapımı Zootopia Oscar’ın en büyük favorilerinden biri olacağa benziyor.

Filmin yönetmen koltuğunda yer alan bir diğer isim Rich Moore film hakkında “Zootropolis aslında özünde bir dostluk filmi. Bir tavşanla bir tilki olan Judy ve Nick aslında doğal düşmanların tam tanımları. Bu yüzden bu iki karakter başta iyi anlaşamıyor. Bu ilişkiye birbirleri hakkında duydukları ve inandıkları ama doğru olmayan düşüncelerle giriyorlar.” ifadelerini kullanıyor. İlginç bir şey de eklemek istiyorum: genellikle kız çocukları tatlı, şeker olur; erkek çocukları ise hıpır kıpır, yerinde duramayan, hani “serseri” denen tipte: filmde de bu iki karakter bu şekilde yansıtılmış. İleri ki yaşlar için sorun olabilir mi bu “erkek” karakter? Düşündürücü.

Zootopia filminin konusuna gelirsek; Hayvanlar Şehri, hayvanların bir arada yaşadığı ilk ve en büyük şehirdir. Bu şehirde yaşayan bir tavşan olan Judy Hopps polis teşkilatına yeni yazılmıştır. Nick adlı tilki ise küçük dolandırıcılık işleri yaparak köşeyi dönmeyi hedeflemektedir. İkili arasındaki “zeka” savaşı sonrası düştükleri davayı çözmek için daha önceden hiç tahmin edemeyecekleri bir işbirliği yapmak zorunda kalırlar. Film karakterlerinin hepsi ayrı ayrı çok şekerler; tabii cüsseli Filler vs buna dahil değil! :) Başrol oyuncumuz Judy, çok sevimli bir tavşan. Köyünden büyükşehire gelen polis memuru Tavşan Judy, her şeyin mükemmel ilerlediği, tür (ırk) ayrımı yapılmayan, kendini evcilleştirmiş hayvanların (bir nevi insan gibi olan hayvanların) hüküm sürdüğü Zootropolis‘e taşınır.

Filmin başrolleri Nick (tilki) ve Judy (tavşan), güzel bir sevimli ikili olup filmi sürüklüyorlar. Aslında bu ikilinin insan versiyonu olan karakterlerin filmlerini sıkça izlemiştik; fakat animasyon hali bir başka oluyor değil mi? İkilinin arasındaki diyaloglar bazen çok zekice, bazen çok arkadaşça, bazen de çok sıkça gerçek hayatta rastlayabileceğimiz türden: bazen de anlaşamıyorlar!… Filmin diğer yönetmeni Howard’a göre filmi komedi yapan şey de bu arkadaşların iyi anlaşamaması. Howard; “Judy herkesin her şeyi yapabileceğine inanan sonsuz bir iyimser ve sonuçta şehrin sloganı da bu. Nick ise onun tam tersi. Tam bir şüpheci. Neysek o olduğumuza inanıyor. Bu yüzden içi enerji ve azimle dolu olan bu iyimser taşralıyı koca şehrin ortasına, Nick’in yanına koyduk ve Nick’in onunla uğraşarak eğlenmesini sağladık. Ama tabii Judy’nin de bazı numaraları vardı.” diye bu konuyu açıklıyor.

Bu sahnede ne güldük!

Hayvanlar Şehri’nde doğal olarak insan yok; insan gibi yürüyebilen, evrim geçirmiş, konuşabilen hayvanlar var. Her hayvan kendine ait bölgede değişik işlerde görev alıyor; şehrin mahalleleri de hayvanların yaşantısına göre şekillenmiş: mesela çok küçük boyutta olan fareler için ayrı bir mahalle var! Tabii ki insanlar gibi “birbirlerini” yemiyorlar; normal, sıradan bir yaşantıları var. Liderlik sevdası ve kişileri ait olduğu topluluk veya ırklarına göre değil de onların kendi kişiliklerine göre değerlendirmemiz gerektiğini hayvanlar üzerinden anlatıyorlar. Film hakkında yapılabilecek en önemli eleştiri, reklam içermesi: bu özellikle çok küçük yaştaki çocuklara bazı şeyleri şimdiden aşılamak konusunda yanlış bir karar! Oldukça eğlenceli, gerçek hayata dair eleştirileri ve her yaşa hitap edebilecek potansiyele sahip bir animasyon filmi olan Zootopia’da Godfather ve Breaking bad’e muhteşem göndermeler var; fena güldürebilir! Özellikle tembel hayvan sahnelerinde gülmekten karnınıza ağrı girebilir! Bu arada filmin müziklerini seslendiren Shakira’nın şarkıları da çok güzel!

Filmin senaristi Josie Trinidad, ana karakterler olarak tavşan ve tilki seçilmesi konusunda “Ardından kalıplaşmış hayvan özelliklerine yöneldik- filler asla unutmazlar, tilkiler sinsidirler, tavşanlar ürkektirler- herkesin savaştığı bir basmakalıbı vardır. Bu da izleyen herkesin takdir edebileceği bir durum.” açıklamasını yaptı. Açıkçası tavşan ve tilki seçimi gerçekten yerindeydi; bunun yanında belediye başkanının “aslan” olması fakat kötü karakterin “hiç de olasılık verilmeyen” bir hayvanın olması (buraya yazmayayım) da bir yere kadar doğru tercihler!

Film ekibi filmin iyi yansıtabilmek için, Afrika’ya yolculuklarının yanı sıra Disney’in Hayvan Alemi ve San Diego vahşi hayvan parkında zaman geçirdiler; çok sayıda uzmanla görüştüler ve Los Angeles şehrindeki Doğal Tarih müzesini ziyaret ettiler.

Sanatçılar, teknisyenler ve hikayeci ekibi bir araya gelerek büyük ulaşım sistemleri için minik sistemler olan ve boruların, rampaların, yürüyen merdivenlerin ve büyüklü küçüklü girişlerin bir ağ şeklinde bir araya geldiği çok yönlü bir şehir yarattılar. Bu şehir sadece çeşitli boylarda değil, çeşitli ihtiyaçlara sahip hayvanlara yuva olacaktı. New York ve Londra gibi şehirlerden ilham alan sanatçılar, geleneksel şehir manzaralarını küresel etkiler ve hayvan yaşantılarıyla karıştırdılar. Örneğin Tundra kasabası spor merkezi, Rusya mimarisine gönderme olarak soğan şekilli bir kubbeye sahip ve Zootropolis tren istasyonunun içi de Madrid’in Atocha tren istasyonundan esinlenilmiş tropik bir bahçe görünümünde. Güney Kaliforniya’ya benzer bir iklimi olan Zootropolis’te her türden sakini için yapay iklim sahaları bulunuyor. Bitişik mahallelerde zıt iklimler yaratmanın mantığı da geniş araştırmalar sonucunda ortaya çıkıyor.

Hayvanlar Şehri, bu yılın en iyi yapımlarından biri olmuş; bu durum İMDB’ye ye de doğru şekilde yansımış olacak ki 8 puandan fazla almış. Tabii ki unutulmaz animasyon filmleri arasına kendini yazdıramayacak ama Oscar ödüllerinden iyi bir sonuçla döneceğini sanıyorum.

İyi seyirler.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık