Allah’sız Müslümanlık
  1. Anasayfa
  2. Kitap İncelemesi

Allah’sız Müslümanlık

0

Allah’sız Müslümanlık adlı kitap, yazar Ömer Lütfi Mete tarafından kaleme alınan, üst başlık olarak “Aşksız Zevksiz” ifadelerini, alt başlık olarak ise “Gerileme Sürecinde İslam’ı Yaşama Sorunu” ifadelerini kullanan, kitap satış sitelerinin “Din” kategorisinde satışını gerçekleştirdiği eserin adı. Hediye olarak bana gelen bu kitabı, yazarın hemşerimiz olması ve “bugüne kadar kitaplarını neden okumadığım” sorusuna cevap veremeyişimin utangaçlığı ile bir çırpıda bitirdim. Elimde Profil Yayınları tarafından 2008 yılında 5. baskısı yapılan nüshası bulunan eserin ilk baskısının 2001 yılında yapıldığını, günümüzde raflarda 2016 baskısının olduğunu hatırlatarak yazıma devam edeceğim.

Allah’sız Müslümanlık adlı kitabın günümüzde 2 farklı yayınevi tarafından farklı baskıları mevcut. En güncel olanının ise Google üzerinde yaptığım araştırmalar sonucunda – Timaş Yayınları tarafından 2018 yılında basıldığını öğrendim. Güvenilir kitap siteleri üzerinde söz konusu kitabı yaklaşık 140 TL gibi bir fiyata satın alabiliyordunuz. Ancak elimde bulunan Profil Yayıncılık tarafından basımı yapılan eseri çoğu kitap sitesinde bulamadım, nadir kitap gibi sarrafların sitelerinde ise farklı fiyatlandırmalar ile alıcı bulabiliyor. Kapak tasarımının da oldukça anlamlı olduğunu vurgularken, kitabı özellikle din konusunda çalışmalar yapanların, imamların alıp okumasını, irdelemesini istediğimi belirteyim.

Rizeli olan yazar Ömer Lütfi Mete, gazeteciliğinin yanı sıra roman, hikâye, deneme ve senaryo yazarlığı yapan bir isimdi. Kendisini Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi klasiği ile tanımıştım (2009 yılında vefat etti). Bugüne kadar herhangi bir kitabını okumamam ise benim ayıbım diyebilirim. Ancak çoğu köşe yazısını okuduğumu hatırlıyorum; özellikle Türkiye gazetesinde yazdığı yazıları lise yıllarında takip ediyordum. Bu yazılarında özellikle İslam dinini ve milli değerleri ilham kaynağı olarak kullanan yazarın yanlış anlaşılan dini konulara ve geri planda bırakılmış milli değerlere atıfta bulunarak, eleştirel bir tavırla bunları okuyucuya aktarmaya çalıştığını görüyordum. Bu kitabı da benzer şekilde eleştirel bir dille deneme türünde, din temalı şeklinde kaleme almıştı.

Allah’sız Müslümanlık Kitap İncelemesi

Kitabın kapağını çevirdiğimizde yazarın kısa bir biyografisi bizi karşılıyor (tabii basım tarihinde yazarın hala hayatta olduğunu hatırlatayım). Peşi sıra içindekiler kısmında kitabın 8 farklı bölümden oluştuğunu görüyoruz. Bunlar dışında kitabın yazılış nedenini anlatan “gerekçe” ile bir de “giriş” kısımlarının olduğunu öğreniyoruz. “Gerekçe” başlıklı kısımda bahsedilen Tayyar Baba isimli kişinin kim olduğu hakkında bilgi olarak sadece “çağımızın büyük mürşitlerinden” ibaresi kullanıyor ve kitabı bırakıp bu kişiyi araştırıyorum: Elazığ’ın Harput ilçesinde metfun bulunan bir evliya olduğunu öğreniyoruz ve hayatından ilginç bir kıssa ile kitabı okumaya devam ediyoruz.

Ömer Lütfi Mete, kitabın gerekçe kısmında neden böyle bir ismi seçtiğini “Allah’sız Müslümanlık ismini seçmem de Yaratan ile iletişim ihtiyacına dikkat çekebilmek gayesine matuftur. … Yoksa buradaki ‘’Allah’sız’’ deyimi tanrıtanımazlık değildir. Zaten tanrıtanımaz anlamını kastetsem tırnak kullanmadan ‘’Allahsız’’ derdim.” (s.7) sözleriyle anlatıyor. Allah’sız Müslümanlık tanımını ise “Bu isim ‘Müslüman kişinin Allah ile iletişimini geliştiremeyen dindarlık’ tanımlamasının kısaltılmışı sayılabilir. … Fikrimce neredeyse bütün ‘Siyasal İslam’ macerası, bir bakıma ‘Allah ile sağlıklı bir iletişim ve beraberlik sağlamaya yetmeyen Müslümanlık’ deneylerinden oluşmuş yaşantıların denizi gibidir.” (s.8) şeklinde yapıyor ve bazı kesimlere laf sokuyor.

Devamında yazarın paylaşmış olduğu “Daha önce ‘Hacıyağı ile Parfüm Arasında’ ismi altında iki defa farklı yayınevleri tarafından, içime sinmeyen kapaklarla yayınlanan bu çalışmanın elinizdeki baskısı bazı değişiklikler içermektedir Bunların en belirgin olanı; daha önceki baskılarda ‘Gerekçe’ başlığı altında ‘Hacıyağı ile Parfüm Arasında’ isminin nasıl doğduğuna ve neden tercih edildiğine ilişkin bir hesap verme amacı güden bölümün, şimdi ‘Giriş’ faslı şeklinde yeniden düzenlenmiş bulunmasıdır.” (s.9) cümlesi ile kitabın farklı isimle basıldığını, görüşlerinin daha eski olduğunu, “Ayrıca çalışmanın her bölümü yeniden gözden geçilirken bazı ilaveler ve üslup değişikliklerine gitme ihtiyacı duyulmuştur.” (s.9) cümlesi ile eski yazıları üzerinde gerekli düzenlemeler yapılarak basıma gönderildiğini öğreniyoruz. Yani yazılanların bir evveliyatı, geçmişi, arka planı, birikmişliği var.

Yazılanlardan anladığımız kadarıyla gerekçe kısmı, yapılan isim değişikliği ile birlikte kitap üzerindeki yapısal değişikliklerin amacını anlatmak amacıyla paylaşıldı. Mart 2008 tarihli bu kısımdan sonra devam eden giriş kısmına alt başlık olarak ‘Hacıyağı ile Parfüm Arasında’ verildiğini görüyoruz. Yazar, “İskeleti oluşturulan yazıları Çağrışım dergisinde dizi olarak yayınlanırken kullandığım ‘Müslüman Kompleksler’ isminin çeşitli sorunları vardı. Çoktan beri tasarladığım ve konuyu tanımlar nitelikte bulduğum ‘Gerileme Sürecinde Müslüman olma Sorunu’ isminin de ciddi bir akademik iddia yansıtması sıkıntı doğuruyordu. …  Yapmaya çalıştığım iş, ‘Gerileme Sürecinde Müslüman olma Sorunu’ üzerinde mümkün ölçüde özgürce düşünerek tartışmaya ve sorgulamaya çalışmaktan ibaretti.” (s.13) diyerek neden böyle bir başlık tercih ettiğini bizlere açıklıyordu.

Bu arada Çağrışım dergisinin Ağustos 1992 tarihinde “20 Yıl Önce Bugün” kapak başlığıyla yayın hayatına başladığını ancak sadece 3 sayı çıkarabildiğini öğrendim. İslami Dergiler Projeleri kapsamında değerlendirebileceğimiz Çağrışım dergisinin nüshalarının örneklerini internet üzerinde çevrimiçi bir şekilde bulabildiğimden, birazını kitabı tamamladıktan sonra okudum. Yayımlandığı yıla göre oldukça dolu olan eserin neden devam etmediğinin gerekçesini bulamadım: ama ilginçtir dergilerinde gerçekten dopdolu bir içerik vardı. Bazıları günümüzden bakıldığında enteresan bulunabilecek (Cengiz Çavdar ile röportaj mesela, ne gereği vardı? diye sordurdu bana) içeriklere sahip olsa da değerli bir dergi olduğu belliydi ancak ömrü kısa oldu.

Allah’sız Müslümanlık kitabı ne anlatıyor?

Yazar Mete, gerçekten çok değerli tespitler dile getirmiş ve kendine yönelik anlamlı sorular sormuş; bu tespitleri irdelemiş, sorduğu soruların peşine düşmüş, arayış içine girmiş. “Doğrusu bulacağım ismin mümkün mertebe çarpıcı olmasını arzuladığımı da inkar edemem.” (s.14) diyerek başlık ve kitap ismi seçimindeki duygusal durumunu da açıkça ortaya koyan yazar, “‘Hacıyağı’ kelimesi bugün ‘yerinde sayma’ halini ve tek zevkle yetinmeyi; ‘parfüm’ ise gelişme arayışını ve yenileyiciliği simgeleyebilir.” (s.21) tespitiyle seçmiş olduğu başlığın farklı bir bakış açısının eseri olduğunu da dile getiriyordu. “Düşmanlıktan aşka geçiş vardı ama tiksintiden sevdaya yol yoktu.” (s.21) gibi çok güzel aforizma cümleleri de satır aralarına başarıyla serpiştiriyordu.

Kitapta yazarın aslında peşine düştüğü konu, Avrupa’nın bozulan din anlayışına rağmen gelişmişliği ile İslam dininin mükemmelliğine rağmen Müslüman toplumun geri kalışının nedenleri idi. Bunu yazar “Sorgulayıp anlamaya çalıştığım, Müslüman insanı -bütün gayretlerine rağmen- geliştirmeye yetmeyen dindarlık türünün iç kavramıdır.” (s.8) sözleriyle ifade ediyordu. Hatta yazar “Peki, Müslüman adamın asırlardan beri yeryüzünün birinci sınıf sakinleri arasında yer alamayışını böyle mükemmel bir inanışla nasıl bağdaştırabileceğim?” (s.23) cümlesiyle kendi kendine de sorular yöneltiyordu. Yetinmiyor, bilimsel sorunları çözenlerin çoğunun Müslüman olmadığını ifade ederek “Bu doğa yasalarıyla ilgili keşiflerin tamamında, inanç ve davranışlarını eleştirdiğimiz insanların imzası var. Pek çoğu Kur’an-ı Kerim’de işaret edildiği halde!” (s.26) tespitinde bulunuyordu.

Burada bir ara vererek şu cümleyi kurmak istiyorum: yazar, biraz fazla genelleme yaptı bana göre. Bazı konularda fazla karamsar. Özellikle batının karanlık çağını yaşadığı dönemlerde İslam, altın çağını yaşıyor ve bilim dünyasına onlarca buluş kazandırıyordu. Hatta günümüzde kullanılan birçok bilimsel kavramın Müslümanlar tarafından bulunduğunu biliyoruz. Ancak burada yazarın arayışına neden olan konuyu biraz daha ayrıntılarsak; altın çağına ulaşmamıza rağmen neden eskisi gibi değiliz? sorusunu sorabiliriz. Yazar da “Madem sorguladım. Öyleyse Müslüman’ım!” (s.34) diyerek sorgulamaya devam ediyor, cevaplar üretiyor, tespitlerini biz okuyucuyla paylaşmaya devam ediyordu. Bir köşe yazısı yazar gibi, çok ayrıntıya girmeden, yalın ve akıcı bir dille yazılarını paylaşan yazarın çoğu cümlesinde okuyucusuyla konuşmaya çalıştığını da söylemem gerek.

Bazen ben de okurken yazara sorular sormak istedim. Örneğin “Batı’nın yükselişini ve İslam dünyasının çöküşünü çok iyi ve çok doğru tahlil de etmiş olsa, yeryüzünün ikinci sınıf sakini durumunda bulunmanın ezikliği Müslüman aydını da etkileyecektir.” (s.47) cümlesini okuduktan sonra yazara “siz de eziklik hissediyor musunuz?” diye sormak isterdim açıkçası. Genel olarak kitabı değerlendirdiğimizde bir eziklik hissiyatı olduğunu ancak sorunları cesurca sorgulamaktan geri de durmadığını sezdiğimi belirteyim. Yine de “Bugün artık bir İslam Uygarlığından söz etmemiz mümkün değildir. Batı da kendi uygarlığını, bütün gezegenin tek ve hâkim uygarlığı haline getirmiştir.” (s.138) diyen yazarın havlu attığını hissetmek üzdü; ancak sorgulamalarında ve tespitlerinde haklı olduğunu görmek ise daha da üzdü.

Allah’sız Müslümanlık adlı kitabında yazar “Bu dönem; Birinci Büyük Savaş’a Almanya ile birlikte girerek ‘yeniden eski muhteşem rüyayı görme’ saplantısıyla son kuruntuyu yaşayıp iflas bayrağını kesin olarak çektiğimiz demlerdir. … Arkasından Türk toplumu, başardığı Bağımsızlık Savaşı’na rağmen uygarlıkla bütünleşme durumunda kaldığına inanmaya başlamıştır. … Bu bir bakıma ‘bükemediğin bileği öpme’ durumudur.” (s.139) cümlesiyle de günümüz Türk toplumunun Batı tercihinin nedenini kimsenin kalbini çok kırmadan bu şekilde açıklıyordu. Burada bazı kesimlere yönelik arka planda eleştiri olduğunu da hissettim, belirteyim.

Yazar Allah’sız Müslümanlık adlı kitabında dini konularda düşüncelerini paylaşırken, geçmiş ile günümüz arasında da farklılıkları ortaya koymaya çalıştı. Geçmişte yapılan hataların günümüzdeki yansımalarını irdelerken Osmanlı döneminde yaşanan başarılı hamleleri “uzatma devresi” olarak nitelendirdi. Kitabın genelinde “içeriden biri olarak” – kendisi kurslarda hocalık yapmış biri de aynı zamanda – Müslümanlığa dair, özellikle günümüz Müslümanlığına dair ciddi eleştiriler yaparak okuyucuyla sohbet havasında ilerlemeye devam etti. Konular derin, sorular fazla olunca: okuyucu açısından okurken kafa karışıklığı yaşamanız doğal ancak dikkatli bir şekilde okunup, düşünüldüğünde sizlere katkısı olabilecek, derin düşüncelerinizle aydınlanmasına katkı sağlayacak cümlelerle bezeli olduğunu görmek de güzeldi.

Allah’sız Müslümanlık adlı kitabında yazar demokrasi, hak din, tevekkül, Tevhid, İslam’da ve günümüzde kadın olgusu, Siyasi İslamcılar ve iki yüzlülükleri, cihad, yozlaşma, yenileşme gibi kavramları içtihadı ve daha birçok boyutuyla ele alarak birbirinden farklı konular üzerinde yorumlarını yazarak ilerledi. Toplam 240 sayfa olan eserin neredeyse her sayfasında altını çizdiğim, hoşuma giden, düşündüren cümleler görmek güzeldi ki bunların bir kısmını yazımın devamına da ekleyeceğim. “İslam uygarlarının çöküşünün sorumlusu, yükselen ve yenip geçen Batı da değildir!” (s.117) diyerek çuvaldızı kendimize batırmamız gerektiğini vurgulayan yazarın kitabındaki her konu hakkında detaylıca bilgi sahibi olduğunu belli eden özgüveni ile yazdığı tespit ve sorular, düşündürücüydü.

İslam’ı nasıl yaşıyoruz ve nasıl yaşamalıyız? Onu aslında modern hayatın kimi ihtiyaçlarına göre yeniden dizayn mı ediyoruz? gibi derin konulardaki eleştirileri ise “evet, evet, bunu ben de düşünmüştüm!” dedirten türdendi.

İdeolojik İslam ile Siyasal İslam konularında net ifadeler ile eleştirilerini dile getiren yazarın günümüz Müslümanlığı ve modern anlamda İslam’ın algılanışındaki çarpıklıklara değinip, bunlar hakkında mantıklı açıklamalarını ve tespitlerini cesurca yazmaktan da çekinmemiş olduğunu gördüğümüzü söylemek lazım. İslam dininin en son ve en mükemmel din olduğunu hatırlatarak, mensuplarının neden yüzlerce yıl geriliğin ve ezikliğin girdabından kurtulamadığını sorgulayan yazar önemli noktalara parmak basarak İslam’ın yanlış temsil edildiğini ve Siyasal İslam’ın dine zarar verdiğini bölümlere ayırarak anlatmaya çalışmış. Kısacası çok güzel bir özeleştiri olmuş.

Kitabın eksiklikleri var mı?

Bu kadar eleştiri varken yazarın veya kitapta anlatılanların eksiklikleri yok muydu? Cesur biri olduğu belli olan rahmetlinin bazı yerlerde kullandığı dilden dolayı hataya düştüğünü düşünüyorum. Mesela; Peygamber Efendimizi (s.a.v) ısrarla peygamber diye nitelemesi, Hz. Adem’in (a.s) cennetten ihracını kovulmak diye nitelemesi ve bununla birlikte Hz. Adem (a.s) ile Şeytanı, yaptıklarından dolayı aynı kefeye koyup ikisinin muhalif bir tutum sergilemeleri neticesinde bazı yaptırımlara maruz kalmaları gibi bir savunma biçimini tercih etmesi, demokrasiyi savunurken saltanatı kaba diye tabir edip bunun üzerinden bir söylem gerçekleştirmesi de cabası. Tabii ki kitap noter edasıyla, tamamen doğru değildi: eksiklikleri vardı, belki de konu hakkında daha tecrübeli olan kişiler, kitaptaki eleştirilere karşı içeriğe yönelik daha iyi eleştiriler de bulunacaklardır.

Bunun dışında alt başlık olarak kullandığı “gerileme” sözcüğünü de zamansız bulduğumu söylemem lazım; yani ne demek bu? Sonraki aşama “dağılma” aşaması mı olacaktı? “İslam dini nurunu tamamlayacaktır” sözünü nereye koyacağız o zaman? Bunun gibi kitapta anlatılan bazı konuların yüz yüze, farklı kişilerce yorumlandıktan sonra dile getirilmesi gerektiği de bir gerçek. Keşke yazarımızla hayattayken tanışsam ve onunla bu konuları daha yakından tartışabilseydim. Kimsenin kalbinden geçenleri tabii ki bilemiyoruz ancak genel hatlarıyla bakıldığında yazarın Müslüman toplumunun günümüzdeki durumu konusunda üzüldüğünü ve buna çare aradığını görmek lazım. Arka planda farklı amacı var mı bilemem ancak çoğu soruları doğru, çoğu cevapları da doğru…

Velhasıl…

Allah’sız Müslümanlık kitabı ile Ömer Lütfi Mete’nin kaleminden Müslüman toplumun kendi içerisinde yaşadığı genelde dini özelde diğer konulara yönelik sorunlara ışık tutuyor ve sorduğumuz sorulara cevap arıyoruz. Yazar Allah’sız Müslümanlık kitabında; Allah’ı tanımaya çalışan bir İslam’dan, Allahsız; örf, adet, ananeler ile yaşanan bir İslam’a evrilmemizin altında yatan temel nedenlerini ele alıyor. Yaralarımıza sorduğu sorular ve tespitleri ile tuz basıp Türk – İslam medeniyetimizi enfeksiyondan kurtarma açısından sosyolojik, teolojik bir çok konuya değinmeye çalışıyor. Kitabı kafa karışıklığından muzdarip genç arkadaşlarımızın okuması faydalı olur mu diye düşünmedim değil. Dili yalın ve akıcı bir şekilde olsa da ağır bir konusu olduğundan dolayı yavaş okunan kitabı anlamak için bazı yerlerinin üzerinden bir kaç kez geçmek gerekebilir. Sakin, sessiz bir yerde okunması tavsiyesiyle…

  • 1
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir