Ansızın Yola Çıkmak adlı eser yazar Rasim Özdenören tarafından kaleme alınan bir öykü kitabı. Yazarın diğer bütün eserlerini de yayımlayan İz Yayınları tarafından basılan kitabın elimde 10. baskısı (2022 tarihli) bulunmakta. Edebiyatımızın önemli isimlerinden biri olan yazarın öykülerinin yer aldığı bu eserin kapağında – diğer eserlerinde olduğu gibi – yeşil zeminde kendi portresi bizleri karşılıyor. “Gözden geçirilmiş yeni baskı” alt başlığı ile okuyucularla buluşan yaklaşık 88 sayfalık eserde toplamda 12 adet öykünün yer aldığını içerindekiler kısmında görüyoruz. Bu yazıyı yazdığım esnada kitabın güvenilir kitap sitelerinde fiyatının yaklaşık 27 TL olduğunu da ekleyeyim.
Ansızın Yola Çıkmak adlı eser biz okuyucuları ilk olarak Kuran-ı Kerim’den Fatır Suresi 8.9/13. ayetleri ile selamlıyor. Sonrasında “Bir Kapının Önünde”, “Okaliptüs”, “İçi ve Dışı”, “Ansızın Yola Çıkmak”, “İki Leyla”, “Mum”, “Tuhaf Şeyler”, “Boyalı Ölü”, “Yırtılma”, “Maske”, “İskelet” ve “Ölü” adını verdiği 12 adet öyküsünü sırayla okumaya başlıyoruz. Yazar Rasim Özdenören’in daha önce kitaplarını okumayanlar ve kalemine alışmayanlar için bu kitabı okumak uzun sürebilir. Çünkü öyküler her ne kadar güzel yazılmış olsa da yer yer cümleleri geri sarmak, anlatılmak isteneni anlamak için cümleyi yeniden okumak zorunda kalabilirsiniz. Zaten Ansızın Yola Çıkmak adlı eserde yer alan öykülerin içerisinde aşk, özlem, ölüm, hayat, geç kalmışlık, ayrılık, kaybolmuşluk gibi birden fazla konular işlenirken bir bütün halinde kitabı anlamak, yorumlamak zor olacaktır.
Yazarın daha önce Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Çözülme ve Gül Yetiştiren Adam adlı kitaplarını okumuştum. Yine aynı akıcı – yalın dil, Türkçe’ye gösterilen önem, birden fazla karakter, değişik ruh halleri: hepsi bizi bu kitapta da karşılıyor açıkçası. “Ama sen, sana dokunabileceğim uzaklığın hep bir kulaç ötesinde kalırsın” (s. 23) gibi sizi mest eden cümleler, “yorgun, bitkin, halsiz, çaresiz, bıkkın, yılgın, bezgin…” (s. 51) gibi hepsi aynı anlama gelse de yazıldığı yerde hiç sırıtmayan cümleler, “… ve dudağının kenarında tutuklanmış bir bıçak çiziğiyle..” (s. 30) gibi anı resmeden cümleler, “Sinsi bir yel peydahlandı, alnını sıyırıp geçti, içi titredi” (s. 58) gibi yazarın elinden çıktığı belli olan cümleler bizleri karşılıyor. Hepsi ayrı bir güzel, hepsi bir kalite.
Ansızın Yola Çıkmak Kitap İncelemesi
Yazarımız Türkçe’yi çok iyi kullanıyor: kitabında belki de daha önce hiç bir kitapta okumadığım, görmediğim Türkçe kelimeleri, çok ilginç cümleler içerisinde görmek, okuyucu olarak beni mutlu ediyor açıkçası: örneğin pürtük kelimesi (… duvarın pürtüklerine …) veya niza kelimesi (… bir tapu sorunu nedeniyle nizalıydı …) gibi iki kelimeyi burada örnek olarak vermek istiyorum. Bu önemli ayrıntının yanında mesela “çıplaklık” kelimesini bile ilk akla gelen anlamıyla değil, farklı bir anlamıyla kullanması gerçekten kaleminin kalitesini gösterir türdendi (s. 87). Varlık ile hiçlik, ölüm ile hayat, uyku ile uyanıklık arasında öyküler içerisinde dolaşırken sadece kelimeler değil, bir bütün halinde okuduğunuz cümlelerden farklı farklı anlamlar çıkarabilirsiniz.
“Adı hatırlanmayan birinden alınan beklenmedik bir haber… Ansızın yola koyuluş… Yolculuk esnasında rastladığı eski sevgilinin sitemleri… İlk konuşmaların ardından fark edilen tuhaflıklar… Kime yazıldığı, kimin yolladığı bilinen ama anlaşılmayan gizemli telgrafların iki eski sevgiliyi bir cenaze töreni için buluşturması…” (Tanıtım bülteninden) İçerisinde farklı konulardan farklı öykülerin yer aldığını zaten yazmıştım.
Ansızın Yola Çıkmak adlı eserin genelinde bir “ölüm” havası hakim (ki ilginçtir kitabın son öyküsü de Ölüm başlığına sahip). Okaliptüs adlı öyküsünü okuyup bitirdiğimde “yazar acaba kendi nefsiyle mi konuşuyor?” sorusu aklıma geldi. Mum adlı öyküsü ise bana daha çok ünlü “Başlangıç” filminin sahnelerini hatırlattı (öykü, filmden önce yazıldı). Maske adlı öykü ise kara film tadında, bazı yerlerde ürkütücü ama bir o kadar da alakasız gelen “asılmış bir adamın silueti de gerilerde kalıyordu” (s.70) gibi cümleleri barındıran değişik bir öyküydü.
Ansızın Yola Çıkmak adlı eser her ne kadar yalın bir anlatıma sahip olsa da düşünce akışlarının çok yoğun olduğunu, karışık ama basit olduğunu söylemek mümkün. Anlaşılmaz değil ancak anlaması, arka planında anlatılmak isteneni görmek biraz zor. Bu arada yazılanları okurken kitap kimin ne birikimi varsa o doğrultuda kazanım sağlıyor: bir okur arkadaşımın kitabın içeriği hakkında “ölmüş de gömülmemiş bir insanın düşünceleri herhalde” türünde bir yorum da bulunmuştu. Tabii bu da bir bakış açısı.
Kitabı okuyan bazı arkadaşların dine bakış açısı karanlık, ölümden korkan bir insanın, ayrıntılarda boğulan bir insanın halet-i ruhiyesi aktarılmış herhalde diye de düşünebilir. Bu açıdan bakıldığında kitap hakkında herhangi bir psikiyatri uzmanının görüşleri var mı diye Google üzerinde yaptığım araştırma da herhangi bir sonuç elde edemedim, bilen varsa yorum olarak bırakabilir mi? Yazarın kendi kişisel hayatında yaşadıklarının mutlaka kitaba yansıması olmuştur, onu da belirteyim.
Yedi Güzel Adam’ın tek romancısı ve en son temsilcisi olan yazar, yakın zamanda vefat etmişti, ben de haberlerden onu öğrenmiştim. Bu içimde bir burukluk oluşturdu. Keşke daha evvelinde kitapları ile tanışsaydım dediğim kişilerden biridir. Ansızın Yola Çıkmak adlı eserini de bir çırpıda okuduk, tekrar tekrar okunması gerekir mi? Belki bu öyküler için bunu söylemek zor ama okurken dikkatli okumanızı, anlamaya çalışmanızı öneririm.
İyi okumalar…
Kitapta altını çizdiğim ve anlamlarını ilk kez öğrendiğim bir kaç kelime sizlerle:
Kabara: dayanıklı olmasını sağlamak için, ayakkabıların altına çakılan, iri başlı çivi. (kabaraları parke taşlarını döverek…)
Pürtük: bir yüzey üzerinde bulunan küçük küçük kabarcık, çıkıntı, pürüz. (duvarın pürtüklerine…)
Evdirmek: acele etmek, ettirmek. (… dükkana gitmesi için evdirecekti)
Niza: bozuşma, çekişme. (bir tapu sorunu nedeniyle nizalıydı)
Çemremek: (kol, paça, etek için) yukarı doğru toplayıp üst üste katlamak (… kollarını çemredi)
İpileşmek: ipil ipil etmek, bir yanıp bir sönerek ışıltı saçmak, pırıl pırıl etmek, ışıldamak, parıldamak (o gölgenin üstünde ipileşen karanlıkçıların…)