Avatar: Suyun Yolu, 2009 yılından bu yana sinemaseverlerin merakla beklediği bir yapım olarak beyazperdede yerini aldı. Ünlü yönetmen James Cameron imzasını taşıyan filmin yapımcı kadrosunda Jon Landau, Richard Baneham, Brigitte Yorke, David Valdes ve Peter M. Tobyansen yer alırken filmin senaryosu yönetmen ile birlikte Josh Friedman ve Shane Salerno kaleme aldı. Orijinal adı Avatar: The Way of Water olan filmin bütçesi ise yaklaşık olarak 250 milyon dolar olarak açıklandı. Bilim Kurgu, Aksiyon ve Macera türünde nitelendirebileceğimiz film 16 Aralık 2022 tarihinde vizyona girerken, ülkemizde de uzun süre beyazperdede en çok izlenen filmler arasında yer aldı.
20th Century Studios’un piyasaya sürdüğü ABD yapımı bu bilim kurgu filmi, 2009 yılında ilk yayınlandığında dünyanın en çok izlenen filmi unvanını alan Avatar filminin devamı niteliğinde. 192 dakikalık filmin oyuncu kadrosunda Sam Worthington, Zoe Saldana, Sigourney Weaver gibi ilk filmden de tanıdığımız isimler yer alıyor. Halihazırda Avatar: Suyun Yolu, dünyaca ünlü çevrimiçi film veri tabanı IMDb üzerinde toplam 330 bin kişinin yaptığı oylama sonucunda 7.8 puan ile ilk filmin bir puan gerisinde bir puanlamaya sahip bulunuyor. Fenomen haline gelen Avatar filminin devamında öykü evreni genişlerken, ilk filmden yıllar sonra ana karakterimiz Jake ve Neytiri’nin ailelerine ve başlarına gelen olaylara tanık oluyoruz.
Avatar: Suyun Yolu Konusu ve Anlattıkları Neler?
İlk filmin başarısı sonrası serinin beşinci filme kadar devam edeceğini söyleyen yönetmen Cameron, Avatar: Suyun Yolu adlı bu filminde daha önce hiç denenmemiş bir şeyi yaparak sualtında performans yakalama sahnelerini çekmeyi başardı. Yönetmen bu başarısını da sinema endüstrisine yeni bir teknoloji geliştirerek yaptı. Ön çekimlerine 2017 yılı Ağustos ayında başlanan film 25 Eylül 2017’de Yeni Zelanda’da Avatar 3 ile eşzamanlı ana çekimler yapmaya devam etti. Yapım, yazılım, görsel efekt gibi konular üzerinde daha fazla çalışılmasının yanında pandemi döneminin araya girmesi nedeniyle film oldukça geç bir tarihte, 2022 yılının sonuna doğru beyazperdeye gelebildi. Çekimler bu sebepler yüzünden Eylül 2020’nin sonlarında bitirilebildi. Bu aşamadan sonra gösterim için de uzun süre beklenildi: tam sekiz defa filmin beyazperdeye geleceği tarih ertelenmek zorunda kalındı.
Avatar: Suyun Yolu adlı filmin konusunu/hikayesini kısaca anlatmak gerekirse: ana karakterlerimizin olan Jake Sully ve Neytiri Pandora adlı gezegenlerinde kendilerine bir aile kurarlar, 4 tane çocuk sahibi olurlar ve bir arada kalmak için ellerinden geleni yaparlar. Ancak ilk filmden de tanıdığımız eski bir tehdit (ilk filmde kovulan ‘hava insanları’) başladığı işi bitirmek için geri döndüğünde, evlerini terk etmek zorunda kalırlar: bu zorunlu ayrılık, ailenin bulundukları gezegenin farklı bölgelerini keşfetmelerine neden olur. Tabii bu süreçte verdikleri kararların ağır/istenmeyen sonuçları ile de yüzleşmek zorunda kalırlar.
2009 yılında vizyona giren Avatar’ın ilk filmi 3D çılgınlığını başlatmıştı. CGI karakterlerin başarısı o kadar iyiydi ki: 3D sinemalarda filmi izlemenin keyfi, seyirciyi sinema salonlarına çekmiş, böylelikle o dönem için tüm zamanların en yüksek gişe hasılatına ulaşmıştı. İşte geçen bu yaklaşık 13 yıllık süreç, sinema teknolojisi alanında yaşanan gelişmeleri de bizlere gösterecek, tecrübe ettirecekti. Filmin bu teknolojik alt yapısı nedeniyle IMAX salonlarda izlenilmesi taraftarı olsam da bulunduğum ilde bu imkanım olmadığı için normal versiyonunu izlemek zorunda kaldım. Her ne kadar geçen sürede CGI konusunda iyileştirmelerin olduğu net olarak gözüküyor: gerçeklik algısı artmış görünüyor, görsel olarak başarılı bir iş olduğu tartışılmaz ancak ilk filmde yaşadığımız “ohaaa” etkisini yaşadığımız söylenemez. Hiç olmazsa kendi adıma böyle düşünüyorum.
Avatar: Suyun Yolu adlı film beyazperdede yayımlandığı süre sonucunda yaklaşık olarak 2 milyar 268 milyon dolar kazançla vizyon yolculuğunu tamamlamaya yaklaşırken, sıradaki Avatar filmleriyle ilgili seyirci beklentisi de artıyor. Yönetmenin açıklamasına göre gelecek 3 filmin 20 Aralık 2024, 18 Aralık 2026 ve 22 Aralık 2028’de yayınlanacağını biliyoruz. Devam filmlerinde muhtemelen Pandora’nın kutusu daha da açılacak, gezegenin farklı yerlerini keşfetmeye devam edeceğiz ve yine yeni Na’vi ırklarıyla tanışacağız gibi gözüküyor.
Avatar: Suyun Yolu olumsuzlukları neler?
Öncelikle şunu söylemem gerek: Avatar: Suyun Yolu filmini, ne olursa olsun ilk filmin hatırına, nostalji olsun diye bile izlemek lazım. Çünkü ilk filmin sinema endüstrisine katkıları büyük ve film büyük bir hayran kitlesine ulaşmış durumda. Ancak muhteşem efektler, görselliğin mükemmelliği, teknolojik imkanların sonuna kadar kullanılması, su altı görüntülerinin başarısı gibi etkenleri görmezden de gelemeyiz: bu konularda filmin oldukça yüksek puan alması gerekir ki zaten sinema forum sitelerine bakıldığında özellikle teknolojinin sonuna kadar kullanıldığı görsel efektler konusunda herkesin memnun olduğu, ortak paydada buluştuğunu görüyoruz. Bu durum filmin senaryosu, diyalogları, klişeleri için benzer hissiyatı her izleyiciye vermemiş gibi gözüküyor. “Ben bir bilim kurgu filmi izleyeyim de ne olursa olsun” mantığında olan bir izleyici için mükemmel bir seçenek gibi dursa da sinemasal anlamda – her ne kadar çok ünlü bir yönetmen tarafından çekilse de – eleştiri alabilecek önemli eksikliklerin olduğu da açık.
Tekrara binen klişe sahneler, ilk filmin üzerine geçen sürede sadece iyileştirilen görsel efektler, aynı kişilerin aynı düşmanla aynı senaryosunu sadece bazı ufak eklemeler yaparak tekrar izleyiciye sunulması, hikayenin vasat olması, ana mesaj dışında verilen alt mesajlar ile diyalogların bir çoğunun “ergence” olması (belki yönetmen yaş sıkalasını daha aşağıya çekmek için bunu yapmıştır), karakterler arası bağın iyi kurulamaması, verilen cringe mesajlar, koca topluluğu unutan mantık hataları, baş kötünün yine aynı kişi olması (sadece bedeni değişti, bir de mezardan kalktı geldi), baş kötünün motivasyonunun saçmalığı, CGI konusunda verilmeye çalışılan aşırı ciddiyet, çocuk karakterlerin sürekli hata yapmaları, final sahnesinde deniz halkının birden bire ortadan kaybolmaları, “hava insanlarının” ikinci kez istila için gelmelerini sağlayan motivasyonun kaynağının belirgin olmaması gibi bir çok eksiklik göze çarptı, muhtemelen iyi izleyicilerin de benzer sorunları dile getireceğini düşünüyorum.
Bir de bu eksikliklerin 3.5 saat süren film boyunca göze çarpması durumu var ki, gerçekten enteresan. İlk filmi nasıl izlediysek, bu filmi de aynı izledik, aynı şekilde bitti, değişen bir şey olmadı: sadece büyüyen Sully ailesinin adresi değişti. Filmin pek çok teması var, aşka sahip çıkma o aşkın getirdiklerini kabullenme, koruma, bir davaya adanış ve kaçılamayacak noktada savaşma duygusu seyircinin üzerine kovayla boca ediliyor. Filmin seyircisine geçirmek istediği en önemli duygu herhalde: kabullenme olsa gerek. Yine de yönetmenin eksiklik ve artılarla beraber filmi adeta Pandora doğa belgeseline çevirdiğini de düşünmedim değil.
Velhasıl… İlk filmden sonra Avatar: Suyun Yolu adlı yapımı 13 yıl bekledik. Buna değdi mi? Sanırım hayır, çünkü izledikten sonra ilk filmdeki etkiyi ben de uyandırmadı. Bunda ilk filmden kalan öğrenilmişliğin büyük katkısı var herhalde. Yine de görsellik, ses, aksiyon ve oyunculuk anlamında başarılı ancak hikaye, diyalog gibi konularda eksik bir izlenesi film vardı karşımızda. Ailece izlenebilecek bir film ama bazı yerlerde özellikle çocuk karakterlerin ağzından çıkan küfürlerin olduğunu da ekleyeyim.
İyi seyirler.