Bu yazımı okur musunuz bilmem. Çünkü yazımda; son moda espriler olmayacak. Ünlülerin en son haberleri olmayacak. Kim kiminle nerede yakalandı haberi olmayacak. Hangi elbise revaçta veya hangi renk moda yazmayacak. Kısa yoldan zengin olma hayalleri olmayacak. Ama okursanız belki farklı bir şeyler bulabilirsiniz….
…
Cuma namazı öncesiydi. Hava soğuk olsa da kalabalık camiden dışarı taşmış, araçların kullandığı yollarda insan seli misali namazı bekleyenler vardı.
Tam o sırada gözüm hemen caminin yanında abdest alınan yere kaydı: ahşapla süslenmiş bu yapıda hala aceleyle abdest alanlar vardı. Çok güzel bir kiremit rengine sahip çatısına ise o an iki güvercin sessizce kondu. Kalabalıktan çekinmiş oldukları belliydi; etrafına bakindilar biraz ve sonra tüyleri ile uğraşmaya başladılar. Hoca vaiz yaparken, ezan okunurken; güvercinler bu şekilde üstlerindeki ‘pisliklerden’ arınıyorlardı bir nevi. Seyre daldım onları. Tıpkı namaz kılan insanlar gibi değil mi?
Caminin içerisinden gelen ‘amin’ sesleri ise öyle garip ve teni diken diken eden yapıdaydı ki: sanki göklerden bir sesin yankısıydı. Tesadüf mü bilmem; tam o sırada “Deli hamdi” yanıma geldi, oturdu. Şaşırdım! Deliydi. Aklı dengesi yoktu ve namaz ona bu durumda farz bile değildi. Nefes nefeseydi. Sessizce sordum: “Ne oldu hamdi?” diye. Namazı kaçırmamak için teeeee köyden yayan gelmiş camiye. Aklı ne kessin; köyde de cami var diye!! Ama gelmiş, yürümüş ve abdestini de almış: yanımda bekliyor. Ulan ne büyük bir derstir bu! Utandım, biz bu zekayla bir çok şeyin farkındayız ama ne yapıyoruz? Daha fazla ibadet edip, sukretmemiz gerekirken ne yapıyoruz biz Allah aşkına? Başımı önüme eğdim, sustum: hamd ettim.
O an geç kalmış bir çocuk gördüm; acele etmeye çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum, çünkü: bir ayağı topalliyordu ve bu durum hızını etkiliyordu. Tam da ben oturmaktan dizlerim ağrımaya başladığı anda!! Sustum yine.
Sonra biraz ötede öksüren bir amca gördüm. Hemen hatırladım: sapasağlam iken aniden akciğer kanseri olduğunu öğrenmişti. Abisini de gençken, aniden kaybetmişlerdi! Hayattan umudunu kesmiş hali olmaliydi, yürek bükmeliydi ama sanki hayata kusmemis gibiydi.
Düşünmeye başladım: Yahu bunların da koşmaya hakkı yok mu? Güzel insanlarla takılmak, pahalı elbiseler giymek, mutluluk içerisinde koşmak; ne bileyim: bayan olsalar, kendilerini güzel hissetmek, makyajla bi ton boya sürmek, sağlıklı olmasına rağmen inadına içkiyle, sigarayla vücudu mahvetmek hakları yok mu?Eksikliklerine rağmen; oradaydılar. Başları önlerine eğik, şükretmek ve dua etmek için ordalar. İnsan olarak oradaydılar. Benim gibiler yahu…
Utancımdan kendim için dua edemedim. Allah mazlum olan, şifa bekleyen herkesin duasını kabul eder inşallah. Ben ve benim gibilere de daha fazla Allah aşkı diliyorum.
Bu arada söylemedim tabii: o güvercinler bembeyazdı ve hoca duasını edip amin dediğinde ikisi de uçup gittiler. Her kanat çırpttıklarında yüzümden gülümseme eksik olmadı…
Şükürler olsun.