Camiiye hızlı adımlarla ilerlerken, adımlarımı namaza yetişmek için büyük atmak yerine, kısa kısa atıyordum. Zamanında bir hocamızdan dinlediğim bir şeyden dolayı böyle yapıyordum: hoca bize, camiiye giderken atılan her adımın sevap olduğunu söylemişti. Attığım kısa adımları gördükten sonra kendi kendime hınzırca gülümsedikten sonra içimden ” olum, karadenizli pratik zekanı konuşturdun yine! ” diye söylendim. Ezanın okunduğu duyunca, adımlarımı istemsizce hızlandırdım ve doğal olarak: namaza geç kaldım!
En arkalarda bile yer olmadığından biraz bekledikten sonra, arkadaşımın bana yer ayırtmasıyla onun yanına geçtim. Hemen elini sıkıp ” neden bana yer tutmuyorsun!” diye gülerek kızdım ona… Hocanın vaizi başlamıştı sıra, biraz ona kulak verelim.
Hoca, vaizinde Beraat Kandilinin öneminden bahsetti. Bugünde yapılan duaların kabul olacağından, geceden sabaha kadar tüm semada ”yok mu dua eden? yok mu rızık isteyen? yok mu şifa bekleyen? Söylesin! Kabul edeyim! ” diye nidâlar yükseleceğini söyledi. Bir an düşündükten sonra kimsenin duymayacağı şekilde ” Ben çok salağım, dün eve gidip ibadet etmek yerine direk yatağıma girip uyudum! ” Bunu duyan arkadaşım hafiften gülümsedikten sonra ” niyet ” diye kısa ve başı ile sonu belli olmayan ortaya bir cümle söyledi.
Bugün kandil.
Bugün cuma.
Bugün, dualarımızın kabul edileceği söyleniyor; hem de inandığım yaradanımız tarafından!
Her önemli günü hatırlıyoruz genellikle; anneler günü ( ki tek gün hatırlanmalarına kızarım; keza babalar günü de ) , evlilik yıldönümü, sevgililer günü vs. vs. gibi… Ama bize belki de en çok yarayacak günleri es geçiyoruz. Kuran’ı kaç kez okudunuz bilmiyorum ama mealini okuyanlar bana katılacaktır: kitabın çoğu yerinde ‘dünya malı‘ kelimesi sıkça zikredilir. Dünya malı peşinden gidenlerin sonu hakkında onlarca kötümser senaryo ( ki bunlar gerçekleşecek ) yer alıyor.
Bunları düşündükçe aklıma hep, peygamber efendimizden bir hadise gelir. Yine bir hocamdan dinlemiştim: ” Peygamberimize sorarlar, müslümanlar hakkında en büyük korkunuz nedir diye… Cevap olarak şunu der: samimiyetsizlik! Nasıl yani diye soranlara, muhteşem bir cevap verir: Ağızlarından söylediklerine uyacak hareketlerde bulunmazlar…
Hepimiz iyi bir eş, iyi bir yaşam, iyi bir hayat istiyoruz. Kalbimizin içindeki gönül kafesimize hapsettiğimiz o en iyi halimiz gerçekten bunları hakediyor. Ya dünya malıyla sarmaş dolaş olan beynimiz ve vucüdumuz? İstiyor mu onları cidden? Öyle olduğunu sanıyor…
Başınızı öne eğin.
Kendi kendinizle bir kez olsun konuşun.
Büyük ihtimalle yarın kendi kendinize vereceğiniz sözleri unutacaksınız ama olsun: sözler verin… Arkadaşımın dediği gibi ‘niyet’… Bu çok önemli…
Böylesine mübarek bir günde, dualarınızda iyi bir şekilde yâd edilmek nasip olur bana inşallah diyorum. Ve en önemlisi, umarım bu geceyi boş geçirmezsiniz. Her gün onlarca vaktinizi alan şu facebookta bu yazıyı okuduktan sonra yerinizden kalkıp en azından birazcık ibadet ederseniz işte o zaman peygamber efendimizin samimiyetsikle itham ettiği müslümanlardan olmazsınız…
Bu gece için, sizler adına yaptığım dua: ” İnşallah iyi bir iş, sadakatli ve sizi deli gibi seven bir eş, size layık çocuklar ve mutlu bir aileniz olur. En önemlisi, dünya malından sakınıp öte dünyasını inşa edenlerden olursunuz. Ve daha da önemlisi: sağlıklı bir yaşam sürersiniz. ”
Kandiliniz mübarek olsun…
NOT: Kandil akşamı yazdığım bu yazıyı, unutmuşum eklemeyi..