Üzülüyorsun, takma, diyorlar.
Kızıyorsun, değmez, diyorlar.
Boşveriyorsun; gamsız diyorlar.
Susuyorsun, iki çift laf et, diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma, diyorlar.
Çekip gidiyorsun, mücadele et, diyorlar.
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın, diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol, diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz, diyorlar.
Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz, diyorlar.
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.
Ee normal tabii, dirimizi beğenmedilerki, ölümüzü beğensinler…
—-
Ne kadar doğru değil mi?
Dost diye yanı başımızda duran onlarca insan var. Bir hal gelir başına, hep olmasını istediğin gerçeğin zıddını size kabul ettirmeye çalışırlar. belki de bunu yapmalarının sebebi, sizin iyiliğinizi düşünmeleri ama… ya ben öyle olmak istemiyorsam? ya kalbimden başka bir şey geçiyorsa… Dost dediğin, benim istediğimi yapmaya yardımcı olması gereken değil midir?
Sırf bu yüzden, hayatım boyunca genellikle başkalarını telkin etmeye, teselli etmeye gayret göstermedim. Sordum, ” Derdin nedir, isteğin nedir? ” yorumlarımı da hep bu yönde yaptım, yapabilecekse yapması için nelerle meşgul olmasını söyledim. Böyle olmalı bana göre. ya sizce?