İyi hatırlıyorum; yıllar önce lisedeyken polis amcalar okulumuza gelip uyuşturucunun ne kadar kötü olduğundan ve ne sonuçlar doğurduğundan felan bahsetmişti. O zamanlar bunun bir devlet politikası olduğundan tabii ki habersizdik, bir çok akranımın yanında uyuşturucunun ne kadar kötü olduğunu kitaplar vasıtasıyla daha önce öğrenmiştim ama uyuşturucu batağına düşmüş biri gibi düşünemiyordum. Bu imkansızdı. Bunun yanında gençlerin ne kadar inançsız ve kolay kandırılabilir olduğunu taaa o zamanlarda bile biliyordum. Görüyordum çünkü; sigara içmeyi arkadaşlar arasında bir üst seviyeye çıkmak gibi gören gençlerin uyuşturucu içerek kral olacağını sanması an meselesiydi. İyi ki çevremde bu tip insanlar yoktu; belki de bulunduğumuz bölgede pek etkin değildi bu tip şeyler ama ya büyük şehirlerde?
Gençlik… Genç nufüsumuzla gurur duyarız hep, bir kaç yıl sonra avrupayı savaşmadan fethedeceğiz deriz belki de.. Ama gençlik nereye gidiyor? Atatürk’ün hedef gösterdiği batı medeniyetinin biz neyini doğru alıyoruz ki? Amerikan gençlik filmlerini izleyeniniz var mı aranızda? Bakın, görün: hep cinsellik! İnsanlara hizmet eden bir kurgusu var mı sizce? Ya da gençlerimize örnek olacak bir yanı? En basit filmlerinde bazen reşit olmamış çocukları bile cinsellikle alakalı şekilde yansıtmıyorlar mı? Yani şunu sormak istiyorum: gençliğimizin geleceği teminat altında mı?
Bu soruya cevap vermenize gerek yok, biliyorum: çünkü gençlik gün geçtikçe yok oluyor. Özünü kaybediyorlar. Gelenekler artık beş para etmiyor; teknoloji ön plana çıkartılarak artık en ufak bir bilgi kırıntısına bile ulaşabiliyorlar. Aile ile geçirilen süre artık yok denecek kadar bile az. Geçmişten günümüze neler kaldı ki? Hep eskiyi özleyip durmamızın sebebi de bunlar değil mi? İyiye işaret eden neler kaldı ki şuan dünyamızda? Gitgide azalıyor herşey…
Uyuşturucu demiştim, evet… Geçtiğimiz günlerde zamanın behlinde yapılmış olan uyuşturucuyla mücadele eylem planının başarısızlıkla sonuçlandığı açıklandı! Yani uyuşturucu içme yaşı büyük şehirlerde 14 ün altına bile inmiş! İnanılmaz kaygı verici bir durum… Okuma-yazma oranıyla gurur duymaya devam mı edeceğiz yoksa bu duruma çözüm mü bulacağız kararı siz verin…
Her akademisyenin bu durumda söyleyeceği şey şu: en önemli görev artık ailelere ve eğitimcilere düşüyor. Hayır! Bence öncelik eğitimcileri yetiştirenler ile inancımızın sağlam olup olmadığına kaymalı. Çünkü, eğitim var ama eğitimin kalitesi o kadar düşük ki… Bu kalitesizlikte istediğin kadar eğit, yine kalitesiz bir eğitimci ortaya çıkacaktır. Eğitim sistemimizin berbatlığını da bu duruma katarsak çözmemiz gereken öncelikle sistem. Sistem doğru işlerse, kaliteli eğitimciler çıkaracağız. Ve aile… Ailede bu kalitesiz eğitimden geçtiği için ne öğrenecek ki çocuklarına aktaracak? Çalışmanın ve para kazanmanın 1 numaralı iş olduğu günümüzde, vaktini diğer şeylere ve çocuklarına doğru dürüst ayırabilen kaç kişi var sizce? Çok az…
Bunu da geçtim, bence inanç varsa… İstersen eğitimin en berbat olsun, herşeyin üstesinden gelebilirsin. Çünkü bana göre inanç öyle bir eylem ki, cahil bile olsan bir çok şeyin farkına varmış oluyorsun. O yüzden Diyanet’e çok büyük bir görev düşünüyor diyeceğim ama en ufak çabalarında dini kullandıklarını ve şeriat getirdiklerini basabas bağıran bir toplum parçası yaşıyor ülkemizde ve oluşturdukları kamuoyuyla bir çok şeyi yapılamaz hale getirebiliyorlar…
Uyuşturucunun kaynakları da var tabii ki; bunları kesmek lazım.. Ama insanlarımız kalitesiz bir eğitimden ve inançsız bir yaşamdan beslendikleri müddetçe biz istediğimiz kadar kaynakta çözüm bulmaya çalışalım: biri gider, diğeri gelir… Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki artık şaşmam…
Eğitim demek, üniversite bitirmek değil… Artık sokaktan geçeni zorla üniversiteye kaydediyorlar neredeyse… Üniversite okumayana gülüyorlar… Okuyanında zaten pek değeri yok… Önemli olan, insanın temelde inançlı olması ve kaliteli bir eğitim almasıdır….
Medyanında önemi var; bugün bu yazıyı hazırlarken bir yazarın yazdığı yazı karşısında şoke oldum diyebilirim: başbakan otellerin konforsuz olmasından bahsetmişti geçenki ziyaretinde ve yazar bunun üstüne turistlerin rahat içki içemediklerinden vs. bahsetmiş! Ya sorun rahat sarhoş olup olamamak mı? Pes doğrusu! Sarhoş olunca ya peki? Akıl, fikir lazım böylelerine…
Ve son söz; dünyalık şeylere önem vermeye devam ettikçe bir çok değerimizi kaybedeceğiz…