İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitap, Hakikat Kitapevi Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulan hali hazırda Google Books veya resmi sitesi üzerinden ücretsiz bir şekilde PDF halini indirip okuyabileceğiniz, güvenilir kitap siteleri üzerinde cüzi bir ücretle satın alabileceğiniz iddialı bir eser. Başka bir kitap alışverişi sırasında satın almak istediğim sitenin ücretsiz önerdiği kitaplar arasından, kitap başlığını çok iddialı bulduğumdan sepete ekleyerek ücretsiz bir şekilde satın aldım ve geldiğinde hemen okumak istedim. Yaklaşık 128 sayfalık eserin yazarı M. Sıddık Gümüş ancak bu ismin müstear bir isim olduğunu, yazarın asıl adının Hüseyin Hilmi Işık olduğunu öğrendim. Bu arada İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitabın elimde 138. baskısı yer aldığını da ekleyeyim.
İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitaptan bahsetmeden önce, yazarından ve kitapevinden biraz bahsetmekte fayda var: kitabın yazarı olan Hüseyin Hilmi Işık, bir tarikat şeyhi ve şu an hayatta değil. Hakkında Google üzerinde biraz araştırma yapınca farklı iddiaların olduğunu gördüm. Özellikle Soner Yalçın’ın “Arka Plan” adlı köşe yazısındaki iddialar cidden irdelenmesi gereken konular. İhlas Holding bünyesinde yaşanan diğer iddialar ile Işık hakkında, Işık gibi Abdülhakim Arvâsî’nin sohbetlerine katılan Necip Fazıl Kısakürek’in iddiaları (Hüseyin Hilmi Işık’ın Arvâsî’ye nispetinden icazetine, ilminden eserlerinin kendine aidiyetine kadar her tarafının sahte olduğu şeklindeki iddiası gibi) dikkate alınması gereken iddialardır.
Bu ve benzeri iddialar karşısında kitabın yazılış amacının farklı olabileceğini düşünmedim değil (Bu tip kitapları bir ara A. Oktar gibiler de ücretsiz dağıtıyordu). Kaldı ki kitabın yazarının herhangi bir dini eğitim almamış olması, sadece Arvasi’nin sohbetlerine katılmış olması ve bunun dışında entelektüel bir kişiliği dışında dini bir altyapısının olmaması da kafamıza soru işareti oluşturan konular.
Ben diğer yazılarımda da belirttiğim üzere: bir kitabı okumadan önce, onun yazarını araştırır, ona göre tahlil yapmayı yeğlerim. Çünkü yazarın hayat hikayesinden veya kendi düşünce dünyasından mutlaka kitaba empoze edilmiş cümleler vardır. Yine de kitabın ilk sayfalarında Tenbih başlığı altında (Tenbih, hatırlatma veya uyarı anlamına gelir) yayınevinin yazdığı üzere “Hakîkat Kitâbevinin neşr etdiği kitâbları dikkat ile ve insâf ile okuyup anlamağa çalışmaları lâzımdır.” sözünden hareketle sadece yazılanlara odaklanarak blog yazıma devam edeceğimi belirtmek istiyorum.
Bunun dışında yayınevini tanımıyorum; yazarı tanımıyorum: yazarın eserlerinin ücretsiz dağıtılması da aklımda başka başka sorular oluşturduğunu söylüyorum ancak… dediğim gibi: Kitabın içeriğine odaklanarak kitap incelemesine devam edelim (yine de Google üzerinde yaptığım araştırma sonucunda İhlas Holding özelinde oldukça fazla eleştiriler yapıldığını, küresel kapitalizme nasıl kendilerini kaptırdıklarını, Türkiye Gazetesi üzerinden nasıl yayınlar yaptıklarını, bir dönem Demirelci, bir dönem Çillerci nasıl olduklarını tabii ki kaynak araştırması yap(a)madan okuduk, gördük. Ancak dediğim gibi bunlar kitabın içeriği dışında konular).
Dipnot: Bu arada kitabı ve yayınevinin diğer eserlerini Google Play Kitaplar uygulaması üzerinden ücretsiz olarak mobilde alabiliyorsunuz, kendi sitelerinde de ücretsiz PDF halleri var. Bu durumda akla şu soru geliyor: basım maliyetleri nasıl karşılanıyor?!
Sayfa İçerikleri
İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı Ne Anlatıyor?
İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitabın önsözünde yazdığı üzere “Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, Mâide sûresinin seksenikinci âyetinde, (İslâmiyyetin en büyük düşmanı, yehûdîler ve müşriklerdir) buyurdu. İslâmiyyeti içerden yıkmak için, ilk fitneyi çıkaran yehûdî, Yemenli Abdüllah bin Sebe’dir. Hakîkî müslimân olan (Ehl-i sünnet)e karşı, (Şî’î) fırkasını kurdu.” cümlesiyle başlıyor. Kitapta buna benzer kuran ayetlerine yapılan atıfların sayısı çok: ben de bu atıfların belirtildiği anlarda Diyanet meal kısmına bakarak karşılaştırma yapmak durumunda kaldım. Abdüllah bin Sebe hakkında ise İslamiyet’te ilk bozguncu fikirleri ortaya koyan isim olarak Google üzerinde oldukça fazla kaynak olduğunu ancak bu kaynakların içeriğinde farklı yorumlamaların yer aldığını gördüm. Buna benzer isim veya açıklamalar geldiğinde yine Google üzerinden kontrol etme gereği duydum (tespitlerimi aşağıya yazacağım).
İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitapta İngilizler adına casusluk faaliyetlerini organize eden Müstemlekeler Nezareti ve faaliyetlerinden oldukça bahsedildi. Zaten kitabın ana konusu da bu bakanlığın yapmış olduğu çalışmalardı. 3 kısımdan oluşan eserin birinci kısmında İngiltere Müstemlekeler Nezareti yani diğer adıyla sömürgeler bakanlığının bir elemanı olan İngiliz casusu Hempher’in 1700’lü yıllardan sonra İstanbul ve farklı kentlerde yürüttüğü faaliyetler, İslam alemini dolaşması, Vehhabîliğin temelini oluşturması gibi konular anlatılmaktadır. İkinci kısım da İngilizlerin İslam düşmanlığının sebepleri, sonuçları, hamleleri ile özellikle en büyük misyoner faaliyetlerini gerçekleştirdikleri Hindistan özelinde yaptıkları çalışmalara yer veriliyor. Son kısımda ise Yusuf Nebhani tarafından kaleme alınan Ḫulâṣatü’l-kelâm risalesi ile İslamiyet ve diğer dinler hakkındaki bilgiler okuyucuya aktarılıyor.
İngiliz casusunun itirafları ne anlatıyor?
Kitabın ilk bölümü Hempher adlı bir İngiliz casusunun Vehhabîliğin kurucusu Muhammed bin Abdülvehhab’ı nasıl bulduğu ve kullandığı ile ilgili 78 sayfalık ilk bölümü ve sonrasında İngilizlerin İslam hakkındaki fikirlerini anlatıyor. İngiliz Casusunun İtirafları adlı bu kitap adı üstünde casusluk ile ilgili olmalıydı ancak genel hatlarıyla değerlendirildiğinde arka planda farklı bir propaganda fikri olduğu görüntüsü veriyordu. Hempher’in hatıralarını Türkçe olarak basan Hakikat Kitabevi, İngilizce baskısını da yapmış ancak bu baskı, birebir Türkçe’nin İngilizce versiyonuydu: kitabın daha doğrusu hatıratın veya kitaba konu hatırata ait orijinal belgesi neredeydi? Ben bulamadım.
İngiliz ajanı Hempher kimdir?
Kitabımızın ana karakteri olan Hempher (kitapta ismi böyle geçiyor) hakkında Google üzerinde araştırma yaptığımda, okuduğum kitap dışında isminin herhangi bir yerde geçmediğini, Wikipedia üzerinde kitabın tercümesi olan eser hakkında yazılan maddede sadece Hampher ismine yer verildiğini, böyle bir casusun ve böyle bir hatıratın olmadığını (kitabın referans aldığı belgeler güya Hempher isimli casusun hatıratına dayanıyor) yazıyordu. Kitabın orijinal metnini araştırdığımızda da bir sonuç elde edememiştik.
İngiliz Casusunun İtirafları Kitabı Eleştiriler Eksiklikler
Ben araştırmalarıma devam ettim ve kitap hakkında yazılan bir makale buldum ve o makaleden ilgili kısımları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu makalede aşağıda bahsedilen hususlar, benim de dikkatimi çekmiş: tarihler konusunda yaptığım araştırmamın sonucunda da benzer sonuçlara ulaştım. Kitaptaki çelişkilere yer veren tespitler ise şu şekilde:
- Kitaba göre, Hempher 1712 yılında Basra’ya Muhammed Bin Abdül Vahab ile buluşmaya gitmişti ama Vahab, 1703 yılında doğduğuna göre (bazılarına göre 1699) 9 ya da 13 yaşında olmalı idi. Üstelik Vahab, 1722 yılına kadar Hac ziyareti hariç, Necd bölgesinden çıkmamıştı.
- Abul Haarith’e göre, kitapta İngiliz İmparatorluğu için o dönemde üzerinde güneş batmayan ülke tanımlaması yapılmıştı ama bu ancak bir yüzyıl sonrası için doğru olabilirdi. Öte yandan, 18. yüzyıl ortalarına kadar bölgede bir İngiliz varlığı da yoktur.
- İngiliz Sömürge Bakanlığı 1768’de yani iddia edilen tarihten 58 yıl sonra kurulmuştur. Kaldı ki bu da Kuzey Amerika’daki sömürgeleri kontrol etmek için kuruluyor ve 1782 de lağvediliyor ve tekrar kurulması ise 1801 yılını buluyor.
- Hikâyede geçen Vahabizmin kurulması ile ilgili olaylar birkaç ajanın değil, çok daha büyük bir örgütlenmeyi gerektirir. İngiliz ve Vahabi yayınlarında Hempher ismi geçmemektedir. Bu yayın doğru olsa idi, İngiliz Bilgi Özgürlüğü Kanunu’na göre katalog içine dâhil edilirdi ve müzede metni saklanırdı. İngiliz arşivlerinde bu doküman olmamakla birlikte, İngilizlerin Osmanlılar ile ilgili olumsuz düşüncelerine içeren pek çok yayın vardır ama bunların söz konusu ajan itirafları ile ilgisi yoktur.
- Eyüp Sabri Paşa’nın 1890’da yazdığı Harameyn Tarihi adlı kitabında Abdül Vahab ile ilgili sözleri nedeni ile onun adı orijinal yazar olarak öne sürülmüştür. Ancak, hikâyenin orijinal yazarının Eyüp Sabri Paşa olduğu iddiası doğru olamaz. Amaç Abdül Vahab’ı eleştirmek ise onun görüşleri o dönemde zaten iyi bilinmekteydi ve bunları anlatan pek çok kitap bulunmaktaydı. O dönem için Abdül Vahab ile ilgili İngiliz planlarına ve niyetlerine atıf yapmanın lüzumu da yoktu. Eyüp Sabri Paşa gibi sıkı bir Sünni Müslüman’ın kitapta yazıldığı gibi Osmanlının ve Müslümanlığın tüm zayıf noktalarını sayıp dökmesi de mantıklı değildir.
- Tüm bu tespitler ışığında İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitap yeniden baskısı yapılırken yayınevi tarafından düzeltme yapılarak yukarıda tespit edilen hususlara cevap verilmeli diye düşünüyorum.
Buraya kadar yazılanlar ışığında tespit ettiklerimiz şunlar: söz konusu casusun tam adı bilinmemektedir, bahsedilen isim hakkında herhangi bir veri yoktur. Amerika veya İngiltere kütüphanelerinde böyle bir eser yoktur. Hikayede yer alan isimler ile İngilizlere ait açık kaynaklarda bilgi yoktur. Olaylar ve yerler uyuşmamaktadır.
Ülkemizde yayımlanan kitabın baskısına gelince; kitabı basan Hakikat Kitabevi’nin internet tanıtımlarında eserin Mısır’daki Dâr-ul-kitâb-is-sufi (kitabevi) tarafından yayınlanan “Muzakkarat-ul Mister Hempher” adlı kitaptan tercüme edildiği ifade etmektedir. Böyle bir kitabı ben bulamadım, ancak Arapçam olmadığından böyle bir kitabın olduğuna tam emin değilim. Bu haliyle son tahlilde şunu anlıyoruz: ülkemizde baskısı yapılan kitap, çeşitli ilavelerle her seferinde yayımlanmaya devam etmiş, ücretsiz bir şekilde basıldığından olsa gerek yüzlerce baskı yapmış ancak ortada ne gerçek ilk nüsha ne de gerçek bir itiraf/hatırat olmamıştır. Kitapta anlatılan çoğu bilgiye ve tespite katılmakla beraber arka planının “yalanla” kurulmuş olması nedeniyle olumsuz yorum yapmak zorundayım. Evet, gerçek bilgilerle yapılan mücadele sadece saygı görür.
Bu arada sahaflarda yaptığım araştırmada ise İ’TİRÂFÂTÜ’L CÂSÛSİ EL İNGİLİZÎ (İngiliz Câsûsunun İtirafları / Bir İngiliz Ajanın Hatıraları / Hatırat-ı Hamper Casus-ı İngilisi Der Memalik-i İslam) adlı bir kitapta buldum, yazarı da tesadüf eseri Mr. Hampher (Mister Hamper / Hempher) ancak satılmış olduğundan içeriği hakkında herhangi bir bilgi edinemedim (araştırmayı internet üzerindeki sahaflarda yapmıştım). Yine de tahminim üzere bahsettiğim bu kitap da ülkemizde yayımlanan İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitabın Arapça versiyonu bir eserdir (bir önceki paragrafta bahsedilen kitap olduğunu düşünüyorum).
İngiliz Casusları ve Osmanlı ülkesindeki faaliyetleri
19. yüzyıla kadar zaten büyük ve güçlü bir devlet olduğunu tüm rakiplerine kabul ettirmiş olan İngiltere’nin bu durumunu sürdürebilmek için uluslararası çıkar oyununda elindeki tüm unsurları sahaya sürdürdüğü bir gerçek. Bu unsurların başında ise dini, kültürel ve misyonerlik birimleri üzerinden yapmış olduğu istihbarı faaliyetler gelir. Bu faaliyetler ile hem dini hem kültürel alanda değişikliklere neden olurken, siyasal ilişkilerin şekillenmesinde de etkili olmuşlardır. Yürütülen sistemli çalışmalar bir anlamda Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına da neden olmuştur. Misyonerlerce verilen telkinler sonucunda kendi kültürüne yabancılaştırılmış kimlikler ne kendisi kalabilmiş ne de özendiği kültüre terfi edebilmiştir. Bunları tarihi olarak kabul ediyorum ve kitapta da ayrıntılı olarak bahsedilmiş.
Bu bilgiler ve tespitler ışığında şunu söylemek mümkün: İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitap olmayan bir belge (ki ben net olarak buna inandım diyebilirim, yok çünkü, bulamadım, bir ajanın hatıratının bu kadar kolay yayımlanmayacağını düşünüyorum, kaldı ki ajanın yazdıklarını sanki ajan kılığına girmiş bir Müslüman yazmış gibi hissettim) üzerinden değil de bir roman şeklinde yazılsaydı; daha iyi olurdu düşünmedim değil. Çünkü, içeriğinde misyonerlik faaliyetleri dışında istihbarat çalışmaları sonucunda elde edilmek istenen neticelere yönelik ifadeler, belki de gerçekten vardı, belki de İngilizler böyle bir plan yapmışlardı, bilemiyoruz. Ancak sorun olmayan veya ispatlanmayan bir belge üzerinden bunların gerçekmiş gibi yazılmış olması, bir Müslümana yakışmıyor bana göre. Bunları yapacağını, yaptığını bilmek farklı yalanla üretilip gerçekmiş gibi sunulması durumu farklı.
Örneğin “Rüşvet, kötü idâre ve din bilgisi noksan idârecilerin, güzel kadınlarla meşgûl olup, vazîfelerini unutması bu iki ülkenin belini kırdı.” (s. 6) tespiti doğruydu. İngiliz casusların “Müslimânların za’îf noktaları ile, onların vücûdlarına girip, mafsallarını ayırmamızı sağlıyacak noktaları tesbît etmekdir. Zâten, düşmanı yenmenin yolu da budur.” (s. 16) şeklinde çalışma yaptıkları da bence doğrudur ancak böyle bir hatırat olduğu bana göre doğru değildir. Bir de ajanın bizi düşünüp, yorum da bulunması yok mu!: “Müslimânlar, hayâtdan bir şey anlasalar, aralarındaki şî’î-sünnî ihtilâfını kaldırır ve birleşirler.” (s. 19). Sağ olsun, bunu başarmamız gerektiğinin farkında olmamız gerekiyor zaten. Kitabın sonuna doğru Zülfikar Ali Butto gibi bilinen isimler hakkında sadece olumsuz yorumlarda bulunulması da garibime gitti.
Bir dip not olarak şunu da eklemek lazım: İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitabın dili yalın değil, çok fazla şapkalı, ağdalı kelimeler var, eski Türkçe ifadeler akıcılığı engelliyor. “Müsafir”, “fekat”, “behane” gibi kelimeler kullanmanın anlamı ne? Gerek yok, derdini anlatmak istiyorsan, günümüz Türkçesi ile düzgün bir şekilde yazabilirdin, değil mi? Günümüz Türkçesine uygun, imla kurallarına uyulan şekliyle yeniden basımı yapılabilir (yukarıdaki eleştirilere de cevap vererek). Bunu da özellikle belirtmek istedim. Ayrıca tenbih başlığı altında kitap kısımlarının sonuna notlar eklendiğini, bir kısmın dibine de dua eklendiğini, birkaç kısmın altına da güzel sözler eklendiğini söylemek gerek.
Son tahlilde; İngilizlerin ülkemize yönelik özellikle 19. yüzyılda misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü bir gerçek. Vehhabilik gibi çeşitli oluşumları destekledikleri, Orta Doğu haritası üzerinde oyun oynadığı da diğer gerçekler. İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı adlı kitap bu gerçekleri arka planına alarak, gerçekliği belli olmayan bir hatırat ve ajan üzerinden propaganda yapmak istedi bana göre. İçerik olarak arka planını irdelemeyen, gerçeklik payını sorgulamayanlar için oldukça anlamlı bilgi içerdiği düşünülebilir ancak bu ufak ayrıntı, benim kitap hakkındaki düşüncemi tamamen olumsuza yönlendirdi diyebilirim.
Hah, evet, İngilizler özelinde düşmanlarımız bizim güçlenmememiz için her şeyi yapmışlardır, planları ve projeleri tarihin çeşitli dönemlerinde hep olmuştur. Kitabın içeriğindeki İngilizlerin planları, uygulamaları tarihte yaşanmıştır, ülkemiz topraklarında misyonerlik faaliyetleri yapıldı, kardeş kardeşe düşürüldü, dini duygular kullanılarak kaos ortamı oluşturuldu: evet, bunların anlatılması ve aktarılması gerekiyor. Ancak bedava dağıtılan bir kitap üzerinden böyle bir komplo teorisinin ortaya konulması için, saygı görmesi için, gerçek belgelere dayanmasını beklerdim. En büyük eleştirim bu.
Yine de şunu vurgulamakta fayda var (özellikle kitabı genel hatlarıyla değerlendirdiğimizde çıkarmamız gereken ders olarak da yazmak lazım): İnandığı dine ihlasla bağlı, milli ve kültürel değerleri özümsemiş, özgüveni yerinde olan, sağlam karakterli ve eğitimli bireylerin yetiştiği bir toplumda her türlü misyonerlik faaliyeti ve bunların uzantılarının akamete uğrayacağı aşikardır. Kitap, geçmişte ecdadımızın veya din kardeşlerimizin nasıl oyuna geldiğini tekraren bize göstermesi açısından ise değerlidir. Biz hep uyanık olalım, akıllı olalım, “İngilizlerin oyununa” gelmeyelim, birlik olalım, bir olalım. Eninde sonunda yaradan nurunu tamamlayacaktır zaten, çünkü tuzak kuranların en hayırlısı zaten o…
İyi okumalar.