Tarihimiz o kadar zengin ki; her olaydan bir kaç roman kurgusu çıkarmak mümkün: fakat nedense tarihimize karşı bir sahiplenme olduğu için midir nedir, fazla eser ortaya çıkmıyor. Feridun Fazıl Tülbentçi ismiyle ise ilk defa karşılaştım; biraz araştırınca bu konuda bir çok eser ortaya çıkardığını gördüm. 1453 İstanbul’un Fethi adlı romanı ise, yazarın okuduğum ilk romanı. Eğer diğer romanları da böyleyse, daha çok ekmek yemesi gerektiğini düşünüyorum şimdiden…
İstanbul’un fethi çok önemli bir tarihi olay: çağ kapayıp yeni bir çağ açan tarihi bir gelişme. Bu tarihi olay konusunda onlarca kitap okuduğumu hatırlıyorum da; bu romanı son sıralara eklemem gerektiğini düşünüyorum. Çünkü; kurgu ve düşünce çok iyi olsa da: anlatış tarzı çok yavan ve ‘acemi’ idi. Örnek vermek gerekirse; yazar, roman boyunca bizans halkına nedense ‘tanrı’ kelimesini kullandırtmadı. Yeşilçam filmi gibi bir davranış içine girdi; düşünün, bir Bizans kralı ‘ Allah razı olsun ‘ gibi ifadeler kullanıyor! Yabancı filmleri basit ve sıradan bir çeviri ile izleyiciye sunan filmler gibi oldu bu! Gülsem mi ağlasam mı bilemedim! Bunun gibi çok fazla eksikliğin olduğu aşikar. Fakat kurgunun içerisine fethin kendini değil; öncesinde yaşanan istihbarat çalışmaları ile aşk ve Bizans‘ın iç sorunlarını katması: değişik bir zenginlik katmasının yanında savaş öncesi yaşananları da görme açısından verimli oldu benim açımdan. Fakat dediğim gibi; bütün bunlara kendi öznel düşüncelerini katıp özellikle diyaloglar konusunda çok acemi bir tavır içerisine girmesi nedense iyi bir izlenim bırakmadı. Akıcılık ve tutarlılık ise üst seviyede değildi. Öykü tarzına daha yakın bir yapısı ile beraber aşırı öznel bir anlatım tarzının olduğunu söylemek mümkün. Daha önce okuduğum ‘ Dünyanın İlk Günü ‘ adlı yine aynı tarihi olayın öncesini anlatan kitabın yanından bile geçemeyecek düzeyde bir romandı. Ama yine de ek bilgilerle bana katkısı olduğunu eklemem gerek.
Kitabın arka kapağındaki yazı:
“Kostantiniye’nin benim tarafımdan fetholunması takdir edilmiş ise, burçları taş ve topraktan değil, demirden olsa, ateşi hışmı kahr ile eritip, mum gibi yumuşak eylerim.” Fatih Sultan Mehmet
Dünya durdukça varolacak şehir İstanbul… Tarihin sırlı perdesi yeniden açılıyor. Aşkın gölgesinde soluklanan hayatlar, ihtiraslar ve hiç sönmeyecek bir mücadelenin öyküsü… İstanbul’un Fethi bir solukta okuyacağınız bir fetih destanı. Zamanın akışını durduran bir tarih 1453. Bizans’ın düştüğü, Fatih’in hükümranlığını tüm dünyaya kabul ettirdiği tarih. “Fetih sana müyesser olacaktır” müjdesini ruhunun derinliklerinde taşıyan Fatih’in tahta geçmesiyle birlikte yaşanan olaylar, Şehzade Orhan Çelebi’nin başına gelenler, İstanbul’un kuşatılması, Çandarlı Halil Paşa’nın Kostantiniye’deki gizli teşkilatı, Bizans entrikaları, atını dalgalara doğru süren bir padişahın inanılmaz ve bir o kadar da merakla okuyacağınız hikâyesi. Tarihi romanın öncü isimlerinden Feridun Fazıl Tülbentçi’nin kaleminden hiç eskimeyen bir Fatih ve Fetih romanı. Her satırında kendinizi tarih sahnesinde yeniden bulacaksınız. Büyüleyici ve heyecan dolu bir kasırga sizleri bekliyor.
Ben bu yazıya kanarak kitabı alıp okudum; alternatif daha iyi kitapların olduğunu da söylemem gerek: fakat kurgu üzerinde biraz uğraşarak bu kitaptan 2-3 bölümlük film yapılacağını ve özellikle bazı karakterlerin (istihbarat elemanları mesela Sinan Bey gibi) çok başarılı kurgulandı.
İyi okumalar.