İskender Pala romanlarını okumaya devam ediyoruz. Sıradaki romanı yazarın son kitabı olan ” Bir Efsane ”. ” Bir Barbaros Romanı ” sloganıyla yayınlanan roman, Akdeniz çevresinde yaşayan tüm insanların hayat hikâyeleriyle daha da zenginleşip, Tarih ve denizin yanında Sidi ile Billure’nin aşk hikâyesi ile Barbaros Hayreddin Paşa’nın önemli savaşları ile hayatının ilk dönemi ve sonunu da ekleyerek anlatılıyor.
Romanın kapağı her ne kadar ‘’ İmparatorluk ‘’ kitabının kapağını andırdığı hissi uyandırsa da; Osmanlı devletinin kılıçla kazandığı onca toprağa karşın arka planda denizde geçen bir savaşın tasvir edilmesiyle, denizlerinde önemi üzerinde durulması gerektiğini söyler nitelikteydi. Romanın kapağını açtıktan sonra yabancı bir ressamın elinden çıkmış bir Barbaros resmi karşılıyor okuyucuyu… Başında Osmanlı kavuğu ve kaftanıyla ünlü denizcinin yer aldığı bu sayfanın hemen altında hitaben onun ve denizlerde şehit olanların anısına yazıldığını belirten bir not görüyoruz. Kurgu olarak roman daha ilk bölümünden itibaren okuyucuyu sarmasıyla başarılı olduğunu gösteriyor. Kişilerin ismi anılmadan çehresi, namı ve onu çağrıştıran simge – semboller anlatılarak da meramı anlıyoruz. Karakterler için kullanılan birçok lakap ve isim değişikliği bir karışıklık yaratmıyor; karakterlerin isimlerinden çok duygusal yapısına ve düşüncelerine önem verildiği için kurgu içerisinde bu isim değişiklikleri sorun teşkil etmiyor. Kitabın başlarına hızlı bir ritim veren ve okuyucuyu kendine çeken muhteşem kurgu ortalarda yerini sakinliğe bırakıp ağır hareket etmeye başlıyor. Bunun sebebi olarak ise başta birçok karakter olmasına rağmen zamanla kurgunun Hızır Reis, Sidi ve Billure üçgeni etrafında dönmesine ve sığlaşmasını gösterebiliriz. Sonlara doğru ise romanı bitirmek için bir acelecilik var. Özellikle Billure ile Sidi kavuştuktan sonra sanki kitap onlar için yazılmışçasına ‘ olay kapanmıştır ‘ mantığı ile bir an da Barbaros’un cenazesinde kendimizi buluyor ve sonlandırıyoruz. Aslında buradan şu çıkarım yapılabilir: kitap her ne kadar Barbaros’un denizlerdeki hâkimiyetinin öncesi ile sonrası arasında geçenleri anlatsa da daha çok Sidi ile Billure arasındaki aşka odaklandığını gösteriyor. Barbaros Hayreddin bu durumda yardımcı karakter olarak söylenebilir. Bunun yanında tarihi bir roman olmasına rağmen Barbaros ile Kanuni arasındaki iletişim nerede ise hiç anlatılmamış. Bunun yanında denizlerdeki savaşlar sürerken Osmanlı’nın veya diğer düşman devletlerin, diğer olaylarına da hiç değinilmemiş. Akdeniz sularındaki yaşantıya ve olaylara odaklanarak sığ bir tarihi roman özelliğinde kalması yeğlenmiş.
Tarihi metinler genellikle sıkıcıdır: fakat sinemanın da önemli bir taktiği olan kadın unsurunun ve aşk bu yüzden romanda öne çıkarılmış, böylelikle romanın tarihi serüvenine olan ilgi ve alaka elde tutularak olayların akışı devam ettirilmiştir. ‘’ Bir Barbaros Romanı ‘’ sloganıyla yazılan, Barbaros Hayreddin Paşa’nın anlatıldığı romanda Sidi Can “Alcala” ve ‘’ Beatrix ‘’ Billure’nin aşkı daha çok yer kaplamış, daha derinlemesine işlenmiş, sayfalara ve romana sığmamış; fakat en doruk nokta olan ve Barbaros’u Akdeniz’in sonsuza dek unutmayacağı bir Kaptan-ı Derya yapan Preveze Deniz Zaferi birkaç sayfa ile geçiştirilmiş, fazla derinliğine inilmeden okuyucuya aktarılmıştır. Neticede Avrupalıların Kızıl Sakal “Barba Rossa” ve Sultan Selim’in Hayrettin dediği Hızır Reis’in Akdeniz macerası Seyit Alkala ve Billure aşkının biraz gölgesinde kalmış. Bu yüzden ‘’ Bir Barbaros Romanı ‘’ olmaktan çok Hızır Reis’in misafir olduğu bir aşk romanı olarak da düşünülebilir. Romanın çoğu denizde veya denizle alakalı insanların çevresinde geçtiği için ve Akdeniz gibi büyük bir denizde yaşanan olayları anlattığı için: denizcilik terimlerinin hayli çok olduğu bir kitap olarak görülmektedir. İskender Pala’nın kendine has anlatımı gemici diliyle birleşince konunun tam hakkı verilmiş, bu terimlerinin birçoğu da romanda sıkça kullanılmıştır: örneğin forsa kelimesini buna örnek gösterilebilir. Yine de, okuyucuyu merakta bırakmamak adına bu kullanılan kelimelerin hepsi ‘’ Gemicilik Dili ‘’ adıyla romanın sonuna eklenmiştir.
Anlatıcı olarak Sidi ön planda ve onun aşkının peşinden sürüklenişinin dışında, geçmişinde kalan gizli yeminini de takip ediyoruz.
Hayreddin Paşa’yı tanımak, unutmamak gerek: kendisi Akdeniz sahillerinde yaptığı savaşlarla Avrupa’nın içlerine kadar korku salmış biri.
Döneminde en az diğer Osmanlı yöneticileri kadar söz sahibi biri…
ve hatta sesini, ismini, namını daha ilerilere taşımış biri…
Unutmamak gerek…
Ve yazar onun gibi bir kaptanı anlatmak için hayali karakterler oluşturup, kurguyu yine sağlamlaştırmış ve bizlere sunmuş. Babilde Ölüm İstanbulda Aşk kitabında Babil Cemiyeti adlı bir örgüt ile kurguya katkı da bulunmuştu, bu kitabında ise gizli infazların nedenini uzun süre çözemiyoruz ve sonrasında öğreniyoruz. Bir çok kitabına benzer yapıya sahip bu roman, diğer romanlarına nazaran daha basit ve anlaşılır olabilirdi: tabii ki denizcilik terimleri olmasaydı… Ama onu da kitabın arkasına eklediği gemicilik dili bilgileri ile telafi ediyor.
Aşkın ve tarihin çok güzel bir şekilde harmanlandığı Bir Efsane romanını okumanızı tavsiye ederim.
İyi okumalar.