Modern dünya edebiyatının ikonik ve özgün yazarlarından biri olarak görülen Franz Kafka, dünya edebiyatına bir çok kısa ve özgün, bir o kadar da ilginç eserler/öyküler bırakan bir yazar olarak biliniyor. Alman edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan yazar, yaşadığı dönemde neredeyse hiç tanınmayan biriydi. Tüm eserlerini vasiyeti gereği “yakması/imha etmesi” için yakın arkadaşı olan Max Brod’a veren yazarın bu isteği olmaz: Brod, yazarın Viyana’da ölümünden sonra elindeki eserleri bir bir yayınlamaya başlar. Yani anlayacağınız Kafka, ölümünden sonra ünlü olur… Dönüşüm adlı bu eseri de, onun ününe ün katan eserlerden bir tanesidir. Kafka’nın bu kitabının orijinal adı “die verwandlung” dır; fakat ülkemizde Dönüşüm (Bazı yayınevleri “Değişim” adıyla da yayınlamıştır) adıyla yayınlanmıştır. (Metamorfoz olarak çevrilebilirdi) Yazarın en kalıcı yapıtları arasında yer aldığı söylenen ve nobel ödüllü Elias Canetti’nin “en yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği” diye nitelediği dönüşüm adlı öyküyü, geç de olsa – ve kendimi birazcık zorlayarak- okumaya başladım. Antik Dünya Klasikleri serisinden çıkan ve Çiğdem Özmen tarafından Türkçe’ye çevrilen 70 sayfalık kitap normal şartlarda 1-2 saatimi alması gerekirken, bir hafta boyunca bitirmek için çabaladım.
Sayfa İçerikleri
Dönüşüm – Kitap Hakkında
Kitabın Almanca orijinalinde ilk cümle “als gregor samsa eines morgens aus unruhigen träumen erwachte, fand er sich in seinem bett zu einem ungeheueren ungeziefer verwandelt.” ile başlıyormuş; bu cümlenin uzun süredir çevirmenler tarafından tartışıldığını ufak bir İnternet araştırması sonucunda tespit ettim. Bunun sebebi ise, bu cümlenin Almanca’ya ait öğeler içermesidir ki bunu Kafka severek ve bilerek yapmışa benziyor. Bu sebepten dolayı genellikle çevirisinde hayal ürünü ya da gerçekle alakası olmayan kelimeler kullanılır. (Hatta farklı yayınevlerinden çıkan, farklı çevirmenlere ait Türkçe kitapların ilk cümleleri birbirinden farklıdır) Benim elimdeki Türkçe kitabın ilk cümlesi ise “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” şeklindedir. Bir insanın, bir böceğe dönüşmesi “gayet normal birşeymiş gibi” anlatarak başlayan ve hemen konuya “balıklama” dalan bu giriş, bazıları tarafından enteresan bulunsa da bazıları tarafından takdir edilir. İlginçtir; bu ilk cümleden sonra okuyucular Kafka’nın kitabında bir kez olsun, bu adamcağız nasıl/neden böceğe dönüştü diye sormaz, merak etmez, kabullenerek okumaya devam eder… Bu giriş cümlesi, aslında kitabın çok net bir özetidir aynı zamanda.
Franz Kafka – Dönüşüm
Kitabı okurken, bazı sayfaları tekrar tekrar okumak, yazarı anlamak istedim. Bunu yaparken, yazarın hayat hikayesini de merak ettim; çünkü yazılanlar “normal” değildi; üstün bir hayal ürünü ve gerçeğe farklı bir bakış açısı vardı. Sanayi devriminin kendini hissettirdiği bir dönemde kaleme alınan (ki eser ilk kez 1915 yılında Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanmıştır. İlginçtir; yazarın en uzun öyküsüdür!) bu eserde, gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatım bizleri karşılar. 20. yüzyılın sanayi sonrası Batı toplumunun açmazını ve içine düştüğü yalnızlık ve yabancılaşma sürecini iyi gözlemleyen Kafka’nın eserlerinde babasıyla olan ilişkisinin izlerine de rastlamak mümkün. Kafka’nın kitabın ana karakteri olarak bir böceği seçmesi ilginçtir; fakat tahmin ettiğim gibi bu “seçimin” arka planında da yazarın yaşantısından izler olduğunu öğrendim. Kafka’nın babasına yazdığı fakat gönderemediği mektuplarından birinde, babasının edebiyat tutkusu hakkında kullandığı “sen bir böceksin, parazitsin ailenin sırtında” sözlerini kullanması, yazarın kitabın ana karakteri olarak böceği seçmesinde etkisi olduğu yönünde yorumlara neden oldu.
Bazıları ise yazarın böcek seçiminde Dostoyevski’nin yeraltına notları altı kitabına gönderme yapıldığını iddia ediyor. Bence yazarın kişisel hayat hikayesinin “böcek” seçiminde etkisi büyük. Bu arada bir ilginç bilgi daha: yazar, kitabın kapağında böcek çizilmesini kesinlikle istemez; bıraktığı bir notunda kapakta anne, baba ve kız kardeşin karaklık bir odaya baktığı sahnenin daha iyi olacağını ifade etmiştir. Böceğe karşı bir “kininin” olduğu açık… Bu arada kitapta yazarın hayatının anlatıldığı kısımda “Kafka, tüberküloz ve huzursuz tabiatının yanında migren ve uykusuzluk gibi büyük bir stres ve gerilime sebep olan sağlık sorunları yaşıyordu.” cümlesi dikkatimi çekti; zor bir hayat, ilginç ve nesiller boyunca okunabilecek eserler… Gerçekten “neler yaşadığını” tahmin etmek zor, yazarın…
Kafka, Dönüşüm eserinde neden böceği seçti?
Karanlık ve depresif bir havası olan eser hakkında bazı yorumları okuduğumda karşıma ilginç bilgiler çıktı; bazıları eseri antihristiyan değerlerle özdeştirirken, bazıları Kafka’nın “gizli eşcinsel” olduğunu iddia etti, bazıları ise ailesi tarafından reddedilmesi ve babasıyla yaşadığı sorunları dile getirdi. Kitabı yeni bitiren biri olarak ben de ailesiyle yaşadıklarının, esere çok ama çok yansıdığını, kaynak oluşturduğunu düşünenlerdenim: referans olarak Kafka’nın babasına yazıp yollayamadığı mektupları, babasının ona yazdığı mektuplar, ilk günaha yapılan bir göndermeyi içeren elma ile cezalandırma (eserde böceğe dönüşen Samsa karakteri, uzun bir süre sırtında elma ile acı çekerek yaşar), Samsa’nın süt içmemeye başlaması gibi detaylar gösterilebilir. Bunun yanında, aileyle yaşanan sorunların getirdiği ruhsal sorunlar, eserde de Samsa’nın ruh hastası olması ve kendini böcek sanması ile birlikte düşünüldüğünde, ilginç detaylardır.
Dönüşüm kitabının ana karakteri Gregor Samsa’dır. Samsa, üç şeye karşı çıkar: baba otoritesinin baskısına, duygusal yaşamın yok olmasına, ekonomik sömürüye… Bunlar, 70 sayfalık eserinde özünü oluşturur. “Hizmetçi beş treninde beklemiş ve onun treni kaçırdığını patrona çoktan haber vermiş olmalıydı. Patronun kayıtsız şartsız uşağı olan bu adamda ne kişilik ne de akıl vardı. … Sigorta doktoruna göre dünyada son derece sağlıklı, ama işten kaçan bir sürü insan vardı. … Çalışanların tümü düzenbaz mıydı yani? Şöyle bir sabah ezkaza kendini bir iki saatçik unutuverip sonra da vicdan azabından deliye dönen ve neredeyse yataktan çıkamayacak hale gelen, sadık ve işine bağlı bir kişi bile yok muydu?” (sayfa 11-12 ve 14) sözleri, günümüz iş hayatını da özetlemiyor mu? Beş sene boyunca işe geç kalmamış Samsa’nın ilk kez işe geç kaldığında düşündükleri, iş hayatını birebir yaşayan okuyucular tarafından çok iyi anlaşılacaktır.
70 sayfa çok kısa gelse de bize çok önemli şeyler anlatır. Düz bir anlatım tercih edilmiş gibi gelse de satır aralarında çok şey gizlidir. Bu yüzden 1-2 saatte okunabilecek kitabı, 1 haftada bitirebildim. Her sayfada farklı anlamlar, farklı hayaller, farklı düşünceler sardı benliğimi… Gregor ile özdeşleşip, gerçeği görmek için pencereyi aralamaya, onun baktığı gibi bakmaya çalıştım. Kitap boyunca 3 Gregor ile karşılaştık; pazarlamacı, satıcı ve ailenin borcunu yüklenerek çalışmaya devam eden Gregor, böcekleştikten sonra neler olduğunu çözmeye çalışan Böcek – Gregor ve böcek ile insan arasında sıkışmış fakat gerçeği keşfetmiş olan Gregor. Daha ilk satırdan itibaren böceğe dönüşerek uyanan Gregor Samsa ile birlikte odanın içine kapatılıyor, gerçekleri görene kadar o odadan çıkamıyorsunuz.
Gregor’un en çok dikkat çeken yanı böcek oluşu değil, var olan sisteme baş kaldırmasıdır. Çünkü sistemde küçük bir insan olarak yaşamaya karar verirseniz, küçük bir böcek olur, zamanla aileniz dahil kimse sizi sevmez ve sizden tiksinir. Bu böyle değil midir? Makam, mevki, para, güç… Ne kadar “yüksek” mevkideysen, o kadar iyisindir; ne kadar düşüksen, o kadar kötüsün! Sistemin nankörlüğü! Her daim yanında olan küçük kardeşiniz bile zamanla bu durumu kabullenemez duruma gelir ve değişime başlar.. Tıkırında işleyen bu düzenden bir günlüğüne bile çıktığınızda, farklı olduğunuzu gösterdiğinizde her şeyin rengi bir anda değişecek, tavırlar, sevgi, saygı bir an da kül olup gidecektir. Belki de bizler de bazılarının gözünde birer böceğiz, kim bilir?
İşte çevremizdeki bazı insanlar kendi hayatına müdahale olduğunda, kendi yapması gerekenler, sorumlulukları arttığında, ödün vermeye başlaması gerektiğinde artık o da sizi istemez ve “artık gitmeli! ondan kurtulmalıyız” der… Dönüşüm’de de böyle olmadı mı? Okuyucu olarak her ne kadar ilk başta Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesini okuduğumuzu “sansak da” aslında dönüşen Samsa değil, kız kardeşi ve babasıdır. Kız kardeşi başta abisinin en büyük destekçisi olurken, bir süre sonra onun gitmesi gerektiğini söyleyen ilk kişi de kendisi olur.
Kitap çok vurucu cümlelerle biter… Artık gerçeği görmüş, satır aralarında gizlenen bilgileri anladığınızı sandığınız anda, son sayfaya geldiğinizde “Hizmetçi kız aileye şöyle seslenir: -Boş yere zahmet etmeyin, Gregor öldü. Az önce Gregor’u çöpe attım.” (s. 70) Evet, yalan dünya!!!
Kafka, Dönüşüm adlı öyküsü hakkında hep “olumsuz” yorumlarda bulunmuş, öyküden tam olarak hoşnut olmamıştır. Kafka eser hakkında Kurt Wolff’a “dönüşümü çok itici buluyorum. okunmaz bir sonu var. yetkinlikten her bakımdan uzak. o zamanlar çalışmam o iş yolculuğu yüzünden kesilmeseydi herhalde çok daha iyi olurdu.” sözlerini kullanmış olması da enteresandır. Okuyucu olarak bende eserin son kısmını çok aceleci bulduğumu belirteyim… Kitabın tamamındaki düşünce yoğunluğuna nazaran son kısım biraz yavan gibiydi. Bu arada araştırdığım kadarıyla bir çok okuyucu eserin oluşturduğu korkunç havanın tam olarak anlaşılabilmesi için Almanca orijinalinin okunmasını tavsiye ettiğini gördüm; bilginize.
Kitaplarla bağı olan, kitap okumayı sevenler açısından mutlaka okunması gereken bir eser. Fakat kitap okumayı boş zaman geçirme olarak görenler açısından anlamsız bulunacak, “bu ne yahu? kitap mı bu? buna para verilmez” sözleriyle özetlenecek bir eser aynı zamanda…
DÖNÜŞÜM ADLI ESERDE ALTINI ÇİZDİĞİM YERLER
“… Soğukkanlılıkla alınan kararların çaresizlik içerisinde verilen kararlardan çok da iyi olduğunu da aklından çıkarmıyordu.” (s. 12)
İyi okumalar.
NOT: Kitabın filme çevrilmiş halini izlemek isteyenler aşağıdaki videodan izleyebilirler: