1. Anasayfa
  2. Kişisel Yazılarım

Kitap yorum: İstanbul Hatırası


2

Cinayet soruşturmaları da tarih bilimi gibidir. Nevzat başkomiserin bu cümlesi, aslında kitabın genel içeriğini bize anlatıyordu. Cinayetleri takip ederken, tarihi mekanlar içinde; hem de çok sevdiğimiz istanbul sokaklarında dolaşmak ayrı bir duyguydu: buna bir de zeynep ile ali’in o komik ve artık evlensin dedirten durumları ile hep o bilinmeyenlerin arkasına sığınmış diğer karakterleri eklediğimizde; ortaya gerçekten başarılı ve okunası bir polisiye roman çıkıyor.

Ahmet Ümit ile Kavim kitabı sayesinde tanışmıştım ve bu kitap hakkında bir yazı da yazmıştım. Zaten kitaba başladıktan sonra, o istanbul’un bağrında yaşayıp büyümüş, istanbul’un sokaklarını, havasını, kokusunu çok güzel anlatan, yaşayan, içinde hisseden komiser nevzat‘ın ismini görünce; bir gülümsedim. Ali ile zeynep’in de romanda olduğunu görünce; bu iki çılgın platonik aşıkla yeni bir serüvene başlamak mutlu etti beni… Kitap bittiğinde ise, inanın pişman değildim. 560 sayfaya değer bir roman; kalın olması sizi korkutmasın. :)

Kitaplar neden var? Bence bir kitapta olması gereken en önemli şey ‘yeni bilgi’ dir. Çünkü, insan bildiklerini okumaz ki? hele hele kalınca kitapları… O yüzden, kitapların içeriklerinde her paragrafa serpiştirilen yeni yeni bilgiler, insana çekici geliyor. İşte istanbul hatırası kitabını okurken, özellikle tarih konusunda bir çok bilgi sahibi olacaksınız.

Kitabı okurken, önce yanlış bilinenlerin doğrusunu anlamaya başlıyorsunuz: istanbul’un o bilinmeyen tarihi, urgarlıklara ev sahipliği yapmasını, zaman içinde yaşanan değişimi izliyoruz sayfalar boyunca; ve bütün bunlara karşı iyi ve kötünün savaşını: tabii ki sevdiği insan için her şeyi göze alabilecek kişilerin yaptıklarını…

Açıkcası, ahmet ümit’in daha önce bir kez kitabını okuduğum için pek önyargılı davranmak istemedim fakat kitabın sonunu az çok tahmin etmiştim: buna rağmen etkileyici oldu. Özellikle kitabın sonundaki yazı… Gerçekten çok güzel, anlamlı ve yerindeydi. Zaten bana sorarsanız ahmet ümit kendini bu kitapta ‘yekta’ adlı karakterin yerine koydu. Bunu yanlış anlamayın; sadece tarihe bakış açısından söylüyorum bunu: ya da komiser nevzat’ın o sisli havada, marmara denizinde, içkiliyken söyledikleri sanki onun ağzından çıkmış gibiydi…

Her eserde yazardan çok iz vardır, aslında biz karakterleri okurken yazarın değişik düşünce girdaplarının izlerini takip ediyoruz. Fakat yazarların en büyük handikapı bana göre ‘tekrarlamaktır’. Yani; bu kitabı okurken polise ilk kadın müdürün gitmesine şaşırmadım ya da sonun böyle olmasına şaşırmadım. Çok fazla benzerlikler var; fakat önemli olan o değil: verdiği bilgi… Bunu işleyişi… Zaten bu yüzden başarılı bir kitap; fakat kült bir kitap olur mu? Sanmıyorum… Yine de öğrenilecek çok şey var; kapak resmindeki ayla yıldız bizim tarihimizde çok önemli yere sahip mesela ve ben bu konuda bilinmeyenleri bu kitap sayesinde öğrendim diyebilirim. Yazar verdiği bilgileri işlerken, bazen ‘ince laf sokmalar’ da yapıyor; bunları yaparken yine de bu konuda olumsuz düşüneceklerin tarafından da yorumda bulunup orta yolu bulmaya çalışıyor. Bu da hoşuma gitti doğrusu.

Kitabı okurken neler öğrendim?

– Kılıç Ali Paşa camii yapılırken don kişot’un yazarı olan cervantes’in amele olarak burada çalıştığını öğrendim…

– Bir çok kralın, nasıl para bastırdıklarını öğrendim… Tarihe neler armağan ettiklerini öğrendim… Bir çok tarihi eserin asıl yapılış amacını öğrendim. ( mesela kız taşı normalde birilerinin asıldığı yermiş ama sonrasında adı böyle kalmış… )

– İstanbul fethedildiğinde Fatih’in askerleri şehri yağmalamış. ( Bunu tarihçi Mustafa ARMAĞAN’a sorduğumda , şu cevabı aldım: istanbul fethedildiğinde içeride düşmanların hala olduğunu ve onların yakalanması için çalışıldığını fakat bunun bazıları tarafından yağma olarak söylendiğini öğrendim. Yani kitapta fatih’in askerleri tasvip etmediğimiz şeyler yapmış gibi imâ edildi ama ben buna inanmıyorum. )

gibi şeyler… Tabii cinayetlerin bir çoğu tarihi mekanlarda olduğu için, tarihi mekanlar konusunda da bir hayli bilgi birikimine ulaşmış olduk. Kitapta yukarıda yazdığım hatanın dışında bir de yazım hatası buldum. O da sayfa 529 da arabadan inip yürüdüğünü yazmasına rağmen bir sonraki paragrafta arabayla hareket ediyor.. Burada bir tutarsızlık gördüm sanki. :)

Ve son sözlerimi, tarihi yapılanmaya karşı ‘balta’ vuran turizm elçilerine karşı söylemek istiyorum:

Kitapta aslında, tarihimizi korumak bahanesiyle, bu işe milyonlarca dolar yatıran bir taraf ile geçmişi kötülüklerle dolu olup tarihi korumak için her türlü eylemi yapan tarafın mücadelesini izliyoruz; bunu yaparken de akıl almaz bir olay sonucu gerçekten şaşırtıcı gerçekler neticesinde yaşanan cinayetleri çözmeye çalışıyoruz.

Tarihi korumak için, onları yıkıp yenisini mi yapmak gerek yoksa restorasyon çalışmaları mı yapmak gerek? bana göre 2. si daha mantıklı. Kitapta yazar işte bunları irdelerken İstanbul ‘ un yapısını değiştiren, her yere bina diken ve böylelikle tarihi yapılara zarar veren zihniyeti eleştirip durdu. Bir ara yazarın hükümete de bir şey diyeceğini zannettim açık açık ama laf sokmakla yetindi.

Ahmet ÜMİT sevenlerin okuması gereken bir kitap…

Gerçekten güzel; fakat bana kalırsa bu tip roman yazmak yerine yazarımız bunları senaryolaştırıp film çekse bana göre daha iyi olur. :) Film tadında bir kitap…

İyi okumalar.

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. sayfa 529da öyle bir yazım hatası yok. yanlış okumuşsunuz

  2. [quote]sayfa 529da öyle bir yazım hatası yok. yanlış okumuşsunuz[/quote]

    irem, selam. evet haklı olabilirsin; belki farklı basımlarda bu düzeltilmiştir ya da ben farklı anlamışımdır. ama o an okuduğumda böyle bir not tutmuşum. kontrol etmedim sonra. :)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir